
GÖKÇEADA GEZİSİ (07-09 Ağustos 2018)
Uzun zamandır aklımızda olan, ama bir türlü icraata geçiremediğimiz Gökçeada gezisini, bu yaz planladığımız tarihte, gerçekleştirme arzusundaydık. Aslında biz buraya, daha öncede gelebilirdik ama aile bireyleri tam kadro katılmak önemliydi. Ve şimdi o tarih geldi işte. Kalacağımız yer ve feribot rezervasyonu gibi her şey ayarlanmıştı.
1. GÜN; 07.08.2018
Sabah benim için normal, ama kızım için erken saatlerde kalkıp, kahvaltı dahi yapmadan, saat 08:15'de ev'den ayrıldık. Amacımız araba ile Çanakkale'ye kadar gitmek, buradan ise aktarmalı olarak, Gökçeada'ya geçmekti. Sabah yolculuk sorunsuz geçti. Saat 10;20 gibi Çanakkale'ye geldik. Ben aracı uygun bir yere parkederken, eşim ve kızım feribot biletlerini aldılar. Ben park yeri bulma konusunda biraz zorlanınca, saat 10;50'de hareket edecek olan Eceabat feribotuna yetişmek için Askeri Orduevinin arkasındaki sokaktan iskeleye kadar koşarak gelmek zorunda kaldım. Neyse son dakikada da olsa yetiştim. Kan ter içinde çıktım üst kata, bizimkilerin yanına. Ve başlasın yolculuk. Tabi kısa bir yolculuk oldu.
Saat 11:20'de Eceabat'tan, Kabatepe minibüslerine bindik ve yaklaşık 20 dakika sonra Kabatepe limandaydık. Elimizdeki biletlere göre Gökçeada feribotu saat 13;00'da hareket edecekti. Yani bol bol vaktimiz vardı. Bizde bekledik, beklerken sohbet ettik, birşeyler atıştırdık.

Ve 13;00 başladı Gökçeada yolculuğu. Gerçektende bu adayı çok merak ediyordum. Gerek Tv belgeselleri, gerekse bu adayı ziyaret eden arkadaşlarımdan, çok olumlu izlenimler edinmiştim. Yaklaşık 1,5 saat süren feribot yolculuğumuz çok rahat geçti. Ailece mutluyduk, heyecanlıydık. Bazı şeyler anlık seyrediyordu. Mesela kalacağımız yer, ada merkezinde bir yerken, gemiye bırakılan broşürlerinden görüp çok beğendiğimiz Yıldız koy'a yakın bir köydeki apart'ta, kalmaya karar verdik...

Saat 14;30. Gökçeada'dayız. Şaşkın şaşkın çevreme bakıyorum. Hiç yeşillik yok, her yer kıraç. Ümidimi yitirmiyorum. Valizler elimizde, iniyoruz feribottan ve hemen yan tarafta duran taksiye atlıyoruz. Ve gideceğimiz yerin adını söylüyoruz. Taksici genç bir delikanlı, Rizeli ve konuşkan. Hemen bize ada hakkında kısa kısa bilgiler verdi. Açıkçası bizi rahatlattı, diyelim...


Saat 14;45. Kalacağımız yer, Yeni Bademli köyü apart konuk evi. Dış görünüm hoşumuza gitti, karşılamada çok iyi ve apart dairemizde açıkçası beklentilerimizi karşılayacak gibi duruyor. İleride izlenimlerimi paylaşacağım...
Dairemize yerleşiyoruz, günün yorgunluğuna sıcakta eklenince, ailece 16;30'a kadar uyuyoruz...
"Hey Turinkler, uyumayamı geldik. Hadi çıkıyoruz" söylemi ile atıyoruz kendimizi, adanın sokaklarına. Ve başlasın gezi...
Planımız bugün ada şehir merkezini gezmek, ertesi gün ise Yıldız koy'da denize girmek, Bademli ve Kaleköy'leri gezmek ve Yukarı Kaleköy'de balık yerken meşhur günbatımını izlemek.

Başlıyoruz ada merkezini, sokak sokak gezmeye. Ada insanıyla, sokakları ve esnafıyla bizi hemen içine alıyor. Kanımız kaynıyor. Adayı daha şimdiden, çok sevdik. Burada kuzu-oğlak tandır revaçta bir yemek. Bizde öyle yaptık, kilo ile eşimle bana tandır, kızıma ise her zamanki gibi köfte sipariş verdik. Afiyeyetle yedik, üzerine bir de künefe gönderdik...

Ana cadde üzerinde takı, magnet satan şirin ve sıcakkanlı bir hanımefendiden, "Marlin Hediyelik'ten" magnet aldık. Buradan hemen başka bir sokağa daldık. Buradada şirin bir takıcı vardı. "Cocina". Buradanda kızım bana, kaplangözü bileklik aldı.

Ve geldik mavi beyaz ahşap sandalyeleri ile şirinmi şirin, bir sokağın içine serpiştirilmiş masa sandalyeleri ile Salkım Kahve evine. Burada nefis sunumu ve lezzeti ile Türk kahvelerimizi içip, falımıza baktırdık, ailece neşe içinde sohbet ettik...
Akşam geç saatlerde, kendimizi apart dairemize attığımızda, hem mutluyduk, hemde yorgun. Benim bugün nedense, sol dizimde müthiş bir ağrı başladı. Her adımda, sanki tendonlar birbirine sürtüyormuş gibi kırt kırt gelen sesle birlikte, dayanılmaz ağrılar oluyordu. Yani benim için gece bitmişti, ama bizimkiler için değil. Biraz balkonda oturduktan sonra, Yeni Bademli sokaklarında turlamak üzere, dışarı çıktılar....
2. GÜN; 08.08.2018
Ben her zamanki gibi yine erken kalktım. Eskiden olsa, hemen koşmaya çıkardım ama ah şu sakatlığın gözü kör olsun... Şimdi ise yazıyorum. Ya şiir yada gezdiğim yerleri. Bu sabahta öyle oldu. Önce Uludağ zirve yürüyüşü ve kültür gezisinin yazısını bitirdim, şimdide Gökçeada gezimizi yazıyorum...
Saat 09;30. Kızım ve eşim uyandı, kahvaltıya iniyoruz. Otelin kahvaltı sistemi açık büfe şeklinde. Çeşit yeterli, orijinallik sıradan...

YENİ BADEMLİ APART OTELİ, TANIYALIM...
Dinlenmek üzere, dairemize çıkıyoruz. Bu arada otelde odalar; dubleks, 2+1, 1+1 apart dairelerden oluşuyor. Biz ikinci kat 1+1 apart dairede kalıyoruz. Daireler balkonlu, klimalı ve gayet kullanışlı. Apart otelin içide, dışıda çok şirin. Her sene, gelenekselleştirmeyi düşündüğümüz, Turinkler Gökçeada buluşmasını, burada yapmaya karar verdik...
Hava sıcak, kahvaltıyı sıkı yaptık. Odada herbirimiz bir yerde uyukluyor veya bişeylerle uğraşıyoruz. Haydi, şimdi deniz zamanı. Bakalım denizi nasılmış.


YILDIZ KOYU...
Saat 14;00. Giyindik mayolarımızı, aldık sırt çantamızı, yürümeye başladık Yıldız koy'una doğru. Yıldız koy'u çok uzak değil, yürüme mesafesi 8-10 dakika. Ve koy'dayız. Koy'un hemen solunda paralı otopark var. Sağında ise çadır camping. Biz direkt plaja gittik, paralı şezlong ve şemsiyelerden birine konuşlandık.
Ve koşarak deniz. Deniz hafif dalgalı. Dalgalar, insanların kendisine attığı çöpleri kıyıya getirerek, iade etmeye çalışıyor. Ama 9-10 m sonra, deniz muhteşem. Zaten bu bölge, resmi gazetede de yayınlanarak, "Sualtı Deniz Parkı" olarak ilan edilmiş ve koruma altına alınmış. Ve her türlü su avcılığına yasaklanmış bir bölge.
Akşam 17;00'a kadar denizdeyiz. Akşam biraz yorulacağız, onun için bir an önce otele gidip, duş almak ve dinlenme arzusundayız.

MUHTEŞEM GÜNBATIMI...
Saat 19;15 gibi otelden çıkıyoruz. Yukarı Kaleköy'de balık yiyip, herkesin anlata anlata bitiremediği günbatımını, burada izleyeceğiz.
Hava çok güzel, sıcak ama tatlı bir esinti var. Gideceğimiz yer görüş alanımızda ve yürüme mesafesinde. Sadece biraz tırmanacağız.
Yıldız koy'a giderken, sola rampa yukarı doğru kıvrılıyoruz. Biraz sonra sağımızda solumuzda görseli çok güzel, bahçeli taş evlerin arasından geçiyoruz. Ama hangisinin özel ev, hangisin motel-restoran olduğunu, yanına varıncaya kadar kestiremiyorsunuz. Bu arada yol boyunca gördüğüm incir ağaçlarının, beni ne kadar mutlu ettiğini, söylemeye gerek bile yok. Bu sabah koyda denize girerken, yaşlı bir teyzeden satın aldığımız ada incirlerinin, tadına doyamadım.
Neyse, evet bu bölgede bir iki özel kullanımda olan evlerin dışındaki tüm bina ve evler, ya pansiyon ya apart yada restoran, işyeri olarak kullanılmakta.


İMROZ POSEIDON...
Gün batımı izlemi, fotoğraf çekimi derken "İmroz Poseidon'dan" bahsedemedim. Evet manzara, konum şahane. Müzik nostaljik türk, rum müziği biz yaştakiler için süper. Mezeler genelde rum mezeleri, acı ağırlıklı. Çok özel, beni uçuran bir tat bulamadım, açıkcası. Balık. Evet, orada durun işte! Minekop yedik. Pişirme, sunum ve lezzet harikaydı. Manzaraya yakışır, bir lezzetti. Üstüne sakızlı muhallebi de güzel bir tat bıraktı, ağzımızda. Ve final, Türk kahvesi tabiki. Çalışan garsonlar güler yüzlü, arı gibi koşturan, nazik gençlerdi. Bizim masaya bakan Deniz kızın yaklaşımı, konuşması, olgunluğu ve terbiyesi bizi çok etkiledi. Bu kadar anlatımın üzerine, "fiyatlar nasıldı !" diyenleri duyuyor gibiyim. Eee... Her güzel şeyin, bir bedeli vardır. Parayı seviyorsanız eğer, değil buraya gelmek, bence evden hiç çıkmayın derim...
Mutluyuz, güneşi batırdık, midemize ziyafet çektik. Motele dönüyoruz...


AŞAĞI KALEKÖY...
Saat 22;30. Motelde çok güzel birer Türk kahvesi içiyoruz. Ve ardından, sahilden Aşağı Kaleköy'e yürümeye, karar veriyoruz...
Hemen Kaleköy'e girişteki bardan gelen, çok güzel bir ege şarkısı, kulaklarımızı okşuyor. Sahilde, 3-4 balık restoranı, yan yana hizmet veriyor. Geçiyoruz restoranları, Liman bölgesinde onlarca hediyelik eşya satan rengarenk ışıl ışıl, tezgahlar görüyoruz. Tabi bizimkiler dururmu, dalıyorlar içine...
Normal olarak, yarın ayrılmayı planlıyorduk. Ama bugün o kadar dolu ve güzel geçtiki, acaba bir gün daha mı kalsak, demeye başladık...
Saat çok ilerledi, yarın duruma göre karar vereceğiz. İyi geceler, Turinkler....
3. GÜN; 09.08.2018
Ben yine erkenciyim. Bizimkiler uyuyor. Ben ise dün yaşadıklarımızı yazıyorum....
Eşimle, kahvaltıdayız.. Bu adanın, her gelişimizde farklı yerlerini keşfetmenin, daha doğru olacağını düşünüyoruz. Her şeyi tadında bırakmaya, yani bugün gitmeye karar veriyoruz...
Saat 13;00. Kabatepe feribotundayız. Seneye görüşmek ümidiyle, elveda Gökçeada....
Güzel bir anlatım mutlu bir aile elinize sağlık
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim...
YanıtlaSilEge kıyı şeridinde tavsiye edeceğiniz başka yerler varmı.Çok akıcı bir dil ve enfes bir anlatım sahibisiniz.Tebrik ederim bu konuda,ailenizde çok şeker bayıldım size.Yenibademlide Harun beye sevgiler.
YanıtlaSilGökçeadada bizde bulunduk ama bizim göremediğimiz ne çok şey varmış meğer.Bir daha gidince başka gözle bakmamızı sağladınız.Yenibademlide görüşmek üzre.Yazınız mükemmel ötesi👀
YanıtlaSilÇok teşekkürler.iki hafta önce Akçay'dan Foça, Mordoğan, Karaburun, Çeşme, Alaçatı, Seferihisar, Sığacık gezisini çadır kamp şeklinde yaptık. Gezimiz plansız ve doğaçlamaydı. Nereyi sevdiysek, orada gezdik, koylarında denize girdik, çadırımızı kurduk.Biz en çok Eski Foça ve Sığacık'ı sevdik.
YanıtlaSilÇok güzel bir bakış açısı.Devamlı okuyacağız yazılarınız çok güzel bir anlatım sahip tebrik ederim
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim, Mustafa bey...
YanıtlaSilTebrikler.Soluksuz okudum.Gökçeada yı mutlaka tatil listemize aldım.Kaleminiz susmasın
YanıtlaSil