6 Nisan 2018 Cuma

MADRA DAĞI YAYLALAR (12.11.2017)

BİR YANI BERGAMA BİR YANI AYVALIK 'TA OLAN MADRA DAĞI ETEKLERİNİN BEŞ GÜZELİ (AVUNDUK-SÜBEYLİDERE-KIRTIK-SİNEKLİ-GÖLCÜK YAYLALARI) 12.11.2017

"Ay akşamdan ışıkdır
Yaylalar yaylalar
Yüküm şimşir kaşıktır
Dilo dilo yaylalar

Komşu kızını zapteyle
Yaylalar yaylalar
Bizim oğlan aşıktır
Dilo dilo yaylalar."
     (Ali Atıcı-Aşkale)




12 Kasım sabahı 05:de uyandıktan sonra akşamdan hazırlamış olduğum çantalarımı alıp KDSG üyeleriyle ilk buluşma noktası olan Akçay'dan Burhaniye Öğretmenler Meydanına doğru yola çıktım. Buluşma saatimiz 06:00 idi ve 2 dakika geç kalmıştım. Erhan beyle yapılan telefon görüşmeleri neticesinde Burhaniye'den arkadaşlarda buluşup 06;10 gibi Ayvalıktan gelecek grupla buluşma noktamız olan Kozak sapağına doğru yolculuğumuz başladı. Ayvalık Burhaniye arasındaki Kozak sapağında diğer grupla buluşup sabahın karanlığında yaklaşık 45 km yol aldıktan sonra Aşağıbey Köyünde çay simit- börek molası verildi. Bu köyden hareketle Yukarıbey Köyünün içinden geçip yürüyüşümüzün başlangıç noktası olan Güneşli (Tekkeköy) Köyüne geldik.
Arabalar köy okulunun yanına bırakıldı. Bu arada gelip geçenle sohbetler edildi, niye geldiğimiz soruldu, iyi temennilerde bulunuldu.
Saatler 08;05'i gösterirken doğanın içine doğru; biraz heyecan, biraz neşeyle, birazda sanki bizden kaçıyormuşda yakalamak istercesine adımlarımızı hızlı hızlı atmaya başladık.
Bir pazar gününü aile başta olmak üzere, birçok şeyi geride bırakarak dağlara koşan altı gezgin doğasever; Erhan, Kenan, Timur, Burak beyler, Özgün hanım ve bendeniz Murat deyim yerindeyse hoşsohbet yürüyoruz tozlu patika yollarda. Hava sıcaklığı 7-8 derece civarında; ne terletiyor ne de üşütüyor. Gezimizin ilk süprizi hafif tırmanışlı yolda yürürken bize tepeden asil asil bakan, adeta bizlere hoşgeldin diyen bir yağız yılkı At'ıydı.
Fotoğraflar çekildi ve tekrar doğayı içimize çekerek yürümeye devam ettik ve yine küçük bir sürpriz. Avunduk yaylasına gelmeden "Vargit Çiçeği" öylesine uzatıvermiş başını topraktan.
Burada öğrendik ki havaların ısınmasıyla ortaya çıkan "vargel çiçeği" yaylaya çıkma, "vargit çiçekleri" ise yayladan ayrılma zamanlarını bildirirmiş yayla konakçılarına.

YAYLALAR YAYLALAR...
Saatler 10;20'yi gösterdiğinde Avunduk yaylasındaydık. Mevsim itibariyle çoğu yayla konakçısı gitmiş, 1-2 çoban dışında kimse yoktu. Yaylanın çeşmesi yanındaki çimenlere atıverdik kendimizi, sabah güneşinin tadını çıkararak sularımızı içtik, atıştırmalıklarımızı yedik biraz dinlendikten sonra Sübeylidere yaylasına doğru çok güzel bir patika yoldan ilerlemeye başladık.

Saat 11,25 gibi Sübeylidere yaylasındaydık. Yaklaşık 11 km yol yürümüşüz. Hemen ateş yakıldı çaylar demlendi, 1 saat çay molası ve sohbet. Ve sohbetin sonunda aslında programa göre dönüş noktası olan bu yayladan başka yaylalarında keşfine karar verilmesiyle her şey değişti. Yaylanın soğuk sularından içildi ve yola revan olundu. Erhan beyin GPS cihazından bakarak söylediğine göre 1200 m sonra Kırtık yaylasında olacaktık. Yine muhteşem sonbahar görsel şöleniyle yürürken sağda Kaplan sivrisinin bize göz kırptığının işaretini aldık Erhan beyden. Yaklaşık 600 m sonra ikiye ayrılan yolun sağından Kırtık yaylasına doğru (Dikkat! yolun solu Avunduk yaylasına gidiyor) 200 m kadar daha yürüyünce ana patikadan sağa orman içine doğru belli belirsiz bir yola saparak çamlık bir alanın içinde yürümeye başladık. Ve daha 5 dakika geçmeden biraz yüksekçe olan çamlık alandan daha çukurca bir alana yayılmış küçük ama çok şirin Kırtık yaylası önümüze çıkmıştı. Önceki yaylalara göre evleri biraz daha modern ve köy havasındaydı. Yaylanın içinden yürüyerek daha önce ayrıldığımız ana patika yola tekrar çıktık ve sağdan Sinekli yaylasına devam ettik. 250 m sonra bir yol ayrımı daha. Yine bir yol ayrımı ama bu sefer endişeye gerek yok, çünkü büyük bir kayaya el yazısı ile Sinekli yazılarak yön gösterilmiş.

Yaklaşık 1 km sonra saat 13;15' de Sinekli yaylasına girdik. Burası adeta yayla değil köy gibi. Yaylanın hemen girişinde traktörü ile uğraşan bir yayla sakini karı-koca bizleri güler yüz hoşgeldinle karşıladılar. Köye inmişler onlarda, arada yaylaya eksik işlerini tamamlamak için geliyorlarmış. Biraz daha ilerleyince buranın meydanıyla, çeşmesiyle güzel büyük bir köy olduğu izlenimini veriyor. Tabi insanlar gitmişler, yayla meydanında arka tekeri patlamış bisikletiyle kuru gürültü yaparak etrafımızda tur atan 7-8 yaşlarındaki küçük çocuğu saymazsak. Ayaküstü kısa bir değerlendirmeyle çay ve yemek molasını 'beş güzelin sonuncusu olan yaklaşık 3,5 km mesafedeki Gölcük yaylasında' vermeye karar vererek tekrar yola koyulduk. Yaklaşık 1 km sonra önümüze çıkan çeşmeden çok keskin bir dönüşle sola orman yoluna döndük. Bu bölgeye gelmek isteyen gezginler dikkat! bu noktaya dikka edilmeli, aksi durumda yolun sağı Kuyumcu köyü ve Kaplan Sivrisine gitmektedir. (bilgi;Erhan bey)

GÜNEŞ, SU, ÇAYIR VE ORMAN= KÜNKLÜ
Saat 14:00 gibi Künklü denilen orman içinde, her tarafı soğuk orman pınarlarıyla dolu, yeşilin ve turuncunun bütün tonlarını ışık şölenine dönüştüren ve hem içimizi hem de sırtımızı ısıtan sarı güneşin aydınlattığı, olağanüstü güzel kamp alanında mola verdik. Ateş yakıldı, çaylar demlendi , tavada sucuklar pişirildi ve herkes çantasında ne varsa çıkardı ortaya, sofralar kuruldu. Yenildi, içildi sohbetler yapıldı. Çimlerin üzerinde sırt üstü yatılarak yüzler güneşe çevrildi. Ve nihayet saat 15.00 gibi bizi bekleyen son güzel Gölcük yaylasına revan olundu.

GÜZELLER GÜZELİ; GÖLCÜK YAYLASI
Orman içinde toprak yolda, hafif bir rampa tırmanışı, yaklaşık 10 dakikalık bir yol yürüyüşü ve sonra herkes öylesine bir an kalakalıyor;)   Olamaz böyle bir güzellik, manzara karşısında biran yüreğine ferahlık geliyor insanın, çocuk gibi kendi kendine gülümsüyor, pozitif enerjiye (bu noktada kıymetli ablam Meryem'in aklıma geldiğini belirtmek isterim ) boğuluyorsun adeta. Tabiki bu eşsiz manzara karşısında, bazı arkadaşlarımız ilk şaşkınlığını bertaraf edip,  gerçeği algıladıktan sonra, fotoğraf çekme telaşına düştü, sanki manzara bir anlıkmış ta birazdan yok olacakmış gibi. Yaylanın içine yürümeye başladık;) köpekler, kazlar, koyun ve keçiler bizi selamladı, kendi dillerinde ses çıkararak. Küçük bir tahta köprücükten bize doğru havlayan köpeklere, koyun sürüsünün içine doğru yürüdük. Bazı arkadaşlarımız yaylanın yaz- kış daimi bekçisi korkuluk amca ile hatıra fotoğrafı çektirdiler. Yayladaki çobanla ayaküstü sohbet edilip yavaş yavaş yaylanın diğer tarafından orman içine girdik tekrar, arabalarımıza Güneşli köyüne doğru beş güzeli ziyaret etmenin mutluluğu ve hazzıyla....
Hemen kafamdan yaylaları beni etkilemelerine göre sıraya koydum. Hepsi çok güzeldi;) Ama Gölcük yaylası güzeller güzeliydi. Künklü kamp alanından sonra Gölcük yaylası cila oldu gönlümüze gözümüze;)
Artık dönüyoruz ama farklı bir yoldan ve iyikide bu yoldan....Nasıl anlatılır bilmiyorum bu muhteşem rengarenk hazan mevsimi görüntüleri. Hep fotoğraflarda gördüğümüz manzaranın tam içindeyim ve sanki fantastik bir alemdeyim. Bu duyguyu 2015 Kapadokya 110 km ultramaratonunu koşarkende yaşamıştım. Günlerce etkisinde kalmıştım ve şimdi yine aynen öyle; o doğanın muhteşem rengarenk ağaçları, akarsuları, toprağı, çimeni, Vargit'leri, yılkı atı ve yol boyunca bol miktarda gördüğümüz yöre halkının gelir kaynağı fıstık çamları, inekler, koyunlar....Ve yine gerek yürüyerek, gerek traktör ve motosikletle yanımızdan gelip geçen her köylünün selam vermesini, hoşgeldin demesini ve içtenliğini sanırım hiç unutamayacağım...
Ve saatler 17.35'i gösterirken başladığımız noktada, Güneşli köyündeyiz. Erhan beyin GPS ölçümüne göre toplam katedilen mesafe 28,3 km.

Aslında bu yazı kısa bir bilgilendirme olacaktı ama bir çok şeyi es geçmeme rağmen yine de biraz uzun oldu. Olsun yaşadıklarımızı, gördüklerimizi paylaşmazsak neye yarar ki.
Başka macera- keşiflerde birlikte olmak dileğiyle bu gezi-keşifte birlikte adım attığım beş arkadaşıma ayrı ayrı teşekkür ediyorum.....
(Not: 1.Benim çektiğim fotoğraflar cep telefonu ile çekilmiştir, bazı fotoğraflar ise Erhan beyin kendi makinası ile çektiği resimlerdir.
2.Organizasyon KDSG tarafından hiçbir karşılığı olmadan fedakarlıklarla tertip edilmiştir.

Not; Rotamız boyunca sürekli bir şeylerle karşılaşmak, yayladan yaylaya geçmek, sonbaharın tüm renklerinin coşkunluğunu hissetmek, katedilen mesafenin uzunluğu, mola yerinin eşsiz güzelliği, bölge insanının sıcakkanlılığı yönüyle parkurun beni etkilemesine göre değerlendirme puanım;10/10

(Murat Turan-Akçay 2017)

1 yorum:

  1. Sanki ben de oradaymışım gibi hissettim.Müthiş. Bayıldım. ��

    YanıtlaSil