İzleyiciler

9 Nisan 2018 Pazartesi

KALKIM -SU YOLU- UMUT ŞELALESİ (11.03.2018)

KALKIM -AKÇAKOYUN-AŞAĞIÇAVUŞ KÖYÜ UMUT ŞELALESİ (11.03.2018)

""Dağ başını duman almış
Gümüş dere durmaz akar
Güneş ufuktan şimdi doğar
Yürüyelim arkadaşlar

Sesimizi yer, gök, su dinlesin
Sert adımlarla her yer inlesin

Bu gök, deniz nerede var
Nerede bu dağlar taşlar
Bu ağaçlar güzel kuşlar
Yürüyelim arkadaşlar...""
(Ali Ulvi Elöve)


Yine bir pazar gününün sabahında, henüz gün ağarmamışken, düştük yollara, kazdağlarının bilinmeyenlerini görmek, güzelliklerini yaşamak, bize sunacağı süpriz çiçekleri, böcekleri, çağıl çağıl kıvrım kıvrım akan dereleri ve ağaçlarıyla doğayı kucaklamaya.
Ben yine sabah 6;30'da kalkarak hafif bir kahvaltı yaptıktan sonra Ayvalık ve Burhaniyeden gelecek arkadaşlarla buluşmak üzere Edremit'e gittim ve her zamanki buluşma yerimiz olan PTT önünde beklemeye başladım. Çok geçmeden Güre'den Hüseyin bey göründü. Birbirimizi selamladıktan sonra Ayvalık grubunun araçlarında yer olmadığını kendi aracımızla yürüyüş noktasına gideceğimizi söyledi ve hemen cadde başındaki ara sokağa parkettiği aracına gittik. Müteakiben 8;45' de diğer arkadaşlarımızla buluşup Edremit içinden Kalkım'a doğru hareket ettik. Yollar belkide pazar günü olması nedeniyle bir kaç araç hariç bomboştu. Hoş sohbet ederek sırasıyla Kalkım, Akçakoyun ve Aşağıçavuş köylerini geçerek yaklaşık 52 km yol sonunda saatler 09;30'u gösterirken yürüyüş başlama noktasına geldik.

KARDİYOVASKÜLER SİSTEM ÖNEMLİ !
Herkes araçlardan indi, çanta ve malzemelerini kontrol etti. Arkasından yoga hocası Burak beyin yönetiminde, kardiovasküler sistemimiz için son derece faydalı olduğunu belirttiği; karın, göğüs, omuz nefes teknikleri ve bacaklar için germe egzersizleri yaptık.   Ve sonra hiç oyalanmadan malzemelerimizi yüklenip yola revan olduk. Hava önceleri serin ama gökyüzü açık, vakit ilerledikçe, güneş yükseldikçe, bizde üzerimizdekileri kat kat çıkarmaya başladık. Parkur, daha önce KDSG'den Erhan bey önderliğinde 2-3 kişi ile keşfi yapılmış ve GPS cihazına kaydedilmiş " P" şeklinde, yaklaşık 25 km.lik bir mesafeydi.

KUŞ CIVILTILI, GÜMÜŞ DERELER...
Yol o kadar güzeldiki, binbir çeşit ötücü kuşların sesi, hiç susmadı. Çağıl çağıl, berrak mı berrak sularıyla gümüş dereler,  bir sağımızda, bir solumuzda kıvrıla kıvrıla, bizi hiç yanlız bırakmadı, bir çok kez üzerinden, taşların üzerinden sekerek, veya botlarımızı çıkararak, çıplak ayakla yürüyerek, bazende üzerinde yan yatmış köprü olan ağaçların üzerinden, heyecanla geçtik. Yürüyüş boyunca hiç sıkılmadık, doğanın; muhteşem baharın müjdecisi çiçeklerle bezeli güzelliği, akan suların kimi zaman şırıltılı, kimi zaman ise coşkun gürültülü sesine karışan kuş sesleri, bizi bizden aldı gitti.

AH ! O BİTMEYEN SOHBETLER...
Bazen yanınızdaki arkadaşla açılan sohbetin biran önce bitmesini arzuluyor, doğanın size sunduklarının, tamda yine size teğet geçeceği duygusuna, kapılıyorsunuz.
Haa... bu değil ki, sohbetler sıkıcı ve kötüydü. Aksine bütün sohbetlerim benim için hem eğlenceli hemde bilgilendirici oldu. Erhan bey ile Coğrafyacı olma hasebiyle yürüyüş yaptığımız çevremiz ile ilgili, Biyoloji Öğretmenimiz Özgün hanımla bitkiler, ağaçlar ve çocuk okul eğitimine ilişkin, Beden Eğitimi Öğretmenimiz Alev hanımla ise tabiki spor, beslenme ve ikimizinde baş belası menisküs konuları sohbetlerimizin ana temasını oluşturmuştur.

UMUT ŞELALESİ...
Hedefimiz olan Umut Şelalesini gördüğümüzde, saatler 13:30'u gösteriyordu. Yaklaşık 7-8 m yüksekliğinde,  muhteşem görüntüsü ve gürültülü sesi ile bizi selamlıyordu. Herkeste bir heyecan, hemen fotoğraflar çekilmeye başladık. Şelalenin sağından solundan, olmadı yanıbaşındaki tepeciğe tırmanarak, biraz üstten bolca fotoğraflar çekildikten sonra, ateşi burada yakıp, yanımızda getirdiğimiz yiyeceklerimizi yedik, çaylarımızı içtik. Bu seferki molada dikkatimi çeken pek sohbet olmayışı idi. Herkes sakince oturup çantasından çıkardığı peynir, zeytin, yumurta, ekmek vb. yiyeceğini yiyordu. Açıkçası bende, şelalenin sesinde sakince yemeyi, tercih ettim. Gelişimiz biraz çıkışlı idi, dönüşünüz ise nisbeten inişli. Dönüşe geçtiğimizde, kimi yanındaki ile koyu sohbet içinde kimi ise yine doğanın verdiği huzur ve görsel güzelliği ile başbaşa yürüyordu.
Dönüşümüzde de defalarca çağlayıp, yatağına sığmayan akarsulardan geçtik, durup sularından içtik, hava da süzülerek bizi selâmlayan küçük yırtıcı Şahin ile karşılaştık; o bizi süzdü biz onu fotoğrafladık ve saatler 17;30 'u gösterirken araçlarımızı bıraktığımız alana geldik.

NE DİYEYİM BEN BU İNSANLARA, BİLMEM Kİ!..
Burası, sabah'ta ilk gördüğümüzde, gelişigüzel atılmış çöp ve içki şişeleri ile bizi üzen yerdi. Şahsen bakir tabiatın içinde ne zaman bir insan atığı görsem, hemen ruhum daralır, nefes alamaz olurum. Yorgunluğumuza bakmadan, dört bir koldan, tüm cam şişeleri poşet poşet, topladık. Maksat güneş ışığı ile yangın çıkmasındı. Ben anlamıyorum bizim milletimizi ! insanlar, yaşadıkları bu coğrafyanın, ne kadar kıymetli olduğunu bilmiyorlar. O kadar hor kullanıyorlar ki her taraf plastik ve cam atıklarla dolu. Halbuki, ürettiği çöpü aynı poşete koyup, geri götürse, hiçbir problem olmayacak. Kesinlikle bu konuda milletimizin, ciddi bir eğitime ihtiyacı var.
Neyse, üç araçla toplam onbir kişi başladığımız yürüyüş, 24.5 km mesafe ile sağlıkla tamamlandı. Mutluyuz. Bindik araçlara, Aşağıçavuş köyünden Akçakoyun kasabasına geldik. Meydandaki koca çınarın olduğu kahvehanede, mis gibi kekik çaylarımızı içtik. Yetmedi teklif üzerine, daha yeni çıkmış Şerafettin ustanın,  kelle-paça çorbasınıda mideye indirdikten sonra, biz Güre'den Hüseyin beyle gruptan ayrılıp, Edremit'e revan olduk.
Saat 19;30'da Edremit'te kendi aracıma geçerek, tatlı bir yorgunlukla ve aklımda yürüdüğüm 25 km.lik kazdağlarının muhteşem güzelliklerini düşünerek, evimin yolunu tutturdum. KDSG'un seçkin üyelerine sonsuz teşekkürler.

Not; İnsanın yüreğini aydınlatan güneşli ve mis gibi orman havasıyla, çoğunlukla düz ama bol dere geçişleri ile adeta "su yolu'na " dönen patika yollarıyla,  birbirine karışan dere ve kuş seslerinin insana verdiği bahar coşkusu ile uzun, ama eğlenceli  bu parkurun, beni etkilemesine göre değerlendirme puanım;10/9

(Murat Turan-Akçay 2018)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder