İzleyiciler

9 Nisan 2018 Pazartesi

İNKAYALAR-KOCAÇINAR-ATATÜRK KAYALIKLARI (18.03.2018)

İNKAYALAR-KOCAÇINAR-ATATÜRK KAYALIKLARI (18.03.2018)




Bu pazar Edremit körfezinde ilk doğa yürüyüşümü yaptığım Atatürk kayalıklarına ikinci kez ama farklı bir parkurdan gidecektim. Yine heyecanla sabah erkenden kalkıp arabaları olmayan ve akşam benimle irtibata geçen iki arkadaşımı da Edremit'ten almak üzere düştüm yollara. Saat 06;50'de Edremit'ten Türkan ve Meral hanımıda aldıktan sonra diğer arkadaşlarımızla buluşmak üzere Gömeç'e hareket ettik. Gömeç'te bazı arkadaşlarımız meydanda bulunan Taş kahvede simit eşliğinde çaylarını yudumlarken daha önceden tanımadığımız arkadaşlarla tanışıp kaynaşma, eski arkadaşlarla tatlı hoşsohbet sonrası yürüyüşe başlayacağımız Gömeçten, yaklaşık 8 km mesafedeki Ulubeyler köyüne, toplam onbir kişi, üç araç çıktık yola. Ulubeyler köyü büyükçe bir köy, sabahın bu saatinde sokaklardaki tek tük insanları saymazsak, araçlarımızı köyün bu ıssız sokaklarına bırakarak, saat 08.00'da başladık yürümeye. Yaklaşık 100 m sonra sokağın sonunda, karşımıza çıkan mini bir akarsu ve yanındaki küçük bir yeşil alanda, İnkayaların bakışları altında Yoga hocası Burak beyin yönlendirmesiyle, nefes ve bacak germe egzersizleri yapıldı, topluca.

SU GÜCÜNÜN ESERİ; İNKAYALAR.
Ve başladık yürümeye, daha 20-30 adım atmışken akan suyun şekil verdiği, yer yer mağara vari oyuklar ve tüneller karşısında şaşakalmış bizleri çok heyecanlandırdı. Hemen herkes fotoğraf çekme derdine düştü sanki gördüğümüz manzara birazdan kaybolacakmış gibi. Bir türlü ayrılamıyorduk buradan. Halbuki, daha yürümeye başlayalı beş dakika bile olmamıştı, kimbilir bizleri ilerde daha neler bekliyordu. Suyun şekil verdiği kayaların üzerinden, yanından yürüyerek derin vadinin sağ yamacından, tırmanmaya başladık. Yürüme yolumuz belli belirsiz, tek sıra halinde ilerlediğimiz, elimizi kolumuzu çizen, elbiselerimize takılan dikenli bitki ve çalılıklarla kaplıydı. İlk kez menisküs ameliyatı olduğum sağ dizim için endişelendim. Hemen destek için yol üzerinde yeni budanmış zeytin ağaç dalından kendime yürüyüş batonu yaptım. Ve yürüyüş ilerledikçe de iyiki yapmışım dedirten batonumu gün sonuna kadar hiç yanımdan ayırmadım. Tırmanarak patika yolda yaklaşık 4 km yürüdükten sonra saat 09.50'de toprak yola çıkıldı, burada bulunan çeşmeden su takviyesi yapıldıktan sonra sağa doğru devam edilerek tam karşıda asfal yolun karşısında Keremin Çiftliği tabelasını gördük. Tam bu noktadan asfalt yoldan sola doğru yürümeye devam edildi. Yaklaşık iki km asfalt yolda yürüdükten sonra, sola toprak hafif rampa bir yola saptık. Toprak yoldan tepeye doğru yürürken, inanılmaz bir rüzgar esiyordu, tepeye vardığımızda önümüzde aşağı uzanan bir vadi ve tam karşımızda ise Atatürk kayalıkları görünüyordu. Tüm arkadaşlar tepede kısa bir değerlendirme ile bulunduğumuz tepenin sağından ilerleyerek Kocaçınar'a uğramadan, Atatürk kayalıklarına daha önce hiç denenmemiş güney sırtlarından çıkmaya karar vererek, yürümeye başladık ama vadiye doğru bir süre ilerleyince görüldiki kayalıklara tırmanmanın en mantıklı yolu Kocaçınardan yapılabilecekti.

KOCAÇINARA UĞRAMADAN OLMAZ
Ve bizde Kocaçınara yöneldik. Kocaçınara geldiğimizde kayalıklara tırmanmaya istekli yedi arkadaşla birlikte, saatler 11.23'ü gösterirken tırmanışa geçtik. Hava sıcak olmasına rağmen, çok sert rüzgar vardı ve sersemletiyordu. Zemin ayağımızın altından akıp giden taşlı, toprak ve kayalıktı. Yine de yarım saatin sonunda zirvedeydik. 29 Ekim 2017'deki tırmanışa göre bu çok kolay olmuştu.

ZİRVEDE, ŞEHİTLERİ ANMAK;
Zirvede rüzgar daha da bi deli esmeye başladı, çıkmayı düşündüğümüz Atatürk'ün burnunu oluşturan kaya zirvesine, çok sert rüzgardan dolayı çıkamadık, bizde çeneyi oluşturan kayanın zirvesine çıktık ve gururla bayrağımızı çıkartıp, 18 Mart Çanakkale şehitlerimizi andık, fotoğraf çekildik. Zirvede biraz oyalandıktan sonra toplandık ve tek sıra halinde inmeye başladık.
Yine yarım saatlik bize kolay gelen bir inişle Kocaçınar'a geldiğimizde saatler 12:40'ı gösteriyordu. Biz zirvede iken aşağıda kalan arkadaşlarımızın ateş yakmış, çayları demlemiş olduklarını gördük. Acıkmıştık, oturduk Kocaçınarın dibine ve hemen herkes çantasında ne getirdiyse çıkardı koydu ortaya. Bir güzel yedik üzerine çaylar içildi, Timur beyin getirdiği kabuklu fındıkları taş üzerinde kırıp yerken, koyu sohbetler edildi. Ve dönme zamanı! Saatler 13:32'yi gösterirken,  Kocaçınardan yürümeye başladık. Toprak yoldan yaklaşık 200 m sonra sola döndük ve 10 m ötede karşımızda küçücük, suları berrakmı berrak bir derecik. Dereciğin karşısına geçtik ve dere sağımızda kalacak şekilde derecik boyunca zaman zaman fotoğraf çekilerek yürüdük. Hatta 10-15 dakika durup dereciğin kenarına oturarak, ayaklarımızı buz gibi suya daldırdık, sohbet ettik.
Dönüş yolumuzun bir kısmı, yine suların aşındırdığı kayaların üzerinden, bir kısmı toprak yoldan, bir kısmı ise müthiş görüntüsü ile köy göletinin yanından devam etti. Göletin bir km ilerisinden yolun solunda kalan mavi trabzanlı bir köprüden geçerek, her tarafı yemyeşil çiçeklerle bezenmiş zeytin bahçelerinden yürüdük ve yorgunluğumuza denk geldiği için biraz nefesimizi kesen rampa çıkışının sonunda, köyün içinde bulduk kendimizi. Araçlarımızın yanına gittiğimizde saatler 15;20'yi, Gps cihazı ise mesafeyi 15.5 km' yi gösteriyordu. Saat 15;45'de Gömeç'e geldik Taş Kahvede çay, kahve ve sodalar içildi, Kenan beyin girişimiyle yardıma muhtaç öğrenciler için gönüllülük esasına göre her zamanki gibi yardımlar toplandı, iyi temennilerle vedaşıldı.
Bu geziyi düzenleyen başta Erhan bey olmak üzere, katılımlarından dolayı Ayvalıktan Ertan Bey, Duygu ve Meral Hanım, Edremit’ten Türkân ve Meral Hanım, Burhaniye’den Timur, Kenan ve Burak Beylere ve Gömeç’ten Suat Beye çoookk teşekkür ediyorum.

Not; Üç farklı tabiat harikasını aynı gün ve rota içinde görmek, günün anlam ve öneminin bizlere yüklediği duygu nedeniyle, parkuru değerlendirme puanım;10/9

(Murat Turan-Akçay 2018)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder