İzleyiciler

22 Eylül 2018 Cumartesi

GÜZELSİN KARADERE GÜZLESİ (20.09.2018)



GÜZELSİN KARADERE GÜZLESİ (20.09.2018)

Menisküs ameliyatı sonrası, geçmeyen ağrılarım için gittiğim doktorumun, emar ve benzeri tetkiklerle koyduğu tanı ile adeta yıkılmıştım. Bir daha hiç koşamayacak ve hatta dağlarda yürüyemeyecek olma fikri; ruhumda fırtınaların kopmasına, içsel ağlamalara, isyan ve haykırışlara sebep olmuştu. Haberi aldığım andan itibaren, bütün yaşam enerjim bedenimde çekilip alınmıştı sanki. Kendimi yorgun, bitkin, çaresiz, umutsuz ve mutsuz hissediyordum...



KDSG'NİN KEŞİF YÜRÜYÜŞLERİ...
Körfez Doğa Sporları Grubu'nun (KDSG), her hafta perşembe günleri keşif günüdür. Bu keşifler; uçsuz bucaksız dağların patikalarında, ormanların bilinmeyen derinliklerinde, kısmen doğaçlama yapılır. Ne ile karşılaşılacağı, ne olacağı bilinmez ve zaman mefhumu yoktur. Açıkçası keşifler eğlenceli olduğu kadar, çokta tehlikeli ve sürprizlere açıktır. Bu nedenle bu keşif yürüyüşlerine tecrübeli, kondisyonu yüksek, her şeye hazırlıklı, psikolojisi sağlam kişilerin katılımı öngörülür. Ve bu sayı, dördü beşi geçmez...

ETKİNLİKLERİ GÖRMEK, DUYMAK İSTEMİYORUM...
İşte tamda bu hafta perşembe günü, daha öncesinde bahar mevsiminde yürüdüğüm Karadere Güzlesi'nin, uzun mesafeli keşif yürüyüşü var. Ve grup yöneticisi bu keşif yürüyüşüne, beni de davet ediyor. Ben ise kendimi ne kafa olarak, ne de bedensel olarak iyi hissetmiyorum. Çünkü biliyorumki atacağım her adımda ağrılarım artacak, diz eklemlerim daha çok zarar görecek. Çok üzgünüm... Sosyal medyadan takip ettiğim koşu, yüzme ve yürüyüşle ilgili tüm gruplardan ayrılmayı düşünüyorum... Etkinlikleri ne görmek, ne de duymak istiyorum...

EŞİMİN DESTEĞİ...
Aileme, herşeyden vazgeçen ruh halimi belli etmemek için ne kadar çabalasamda, hayattan kopuşum eşimin gözünden kaçmıyor. Kendince çareler üretmeye çalışıyor, internetten hastalığa dair tedavi yöntemlerini ve doktorları araştırıyor. Ve birden, "Ne olursa olsun koşamıyorsan, en azından yürümelisin" diyor. Arkasından, ruhumun dağ havasına ihtiyacı olduğunu, bunun bedenimede iyi geleceğini söyleyerek, Karadere Güzlesi' nin keşif yürüyüşüne katılmam için ısrar ediyor...

Hiçbir şey yokmuş gibi başlıyorum sırt çantama koyacağım malzemeleri hazırlamaya. Diz eklemlerime yük binmesin diye, fazla malzeme taşımak istemiyorum. Yedek bir tişört, şapka, avcı bıçağı, ilk yardım kitleri, atıştırmalık yiyecek ve su. Hepsi bu kadar...


20 Eylül 2018, Etkinlik günü; GİDİYORUM...
Sabah erken kalkıyorum. Her zaman yaptığım kahvaltıdan çok uzak, alel acele bir iki lokma bişeyler atıştırıp, çıkıyorum evden. Grup arkadaşlarımla Burhaniye'de buluşacağız. Karadere köyüne, Burhaniye şehir merkezinin içinden geçip, gideceğiz.

Saatler 07;20'yi gösterirken, beş arkadaş aynı arabaya binmiş ve çoktan Karadere yoluna düşmüştük. Yaz dönemi nedeniyle, uzun bir süre birbirimizi göremediğimiz arkadaşlarımızla, havadan sudan sohbetimiz daha bitmeden, Karadere köyüne gelmiştik bile. Etrafta kimsecikler görünmüyor...



Saatler 07;48'i gösterirken, araçtan iniyoruz. Köprünün başındaki çeşmede önce elimizi yüzümüzü yıkıyor, ardından mataralarımızı dolduruyoruz. Ve sırt çantalarımızı kuşanıyor, batonlar elimizde başlıyoruz yürümeye. Arabayı bıraktığımız köprünün yanındaki meydandan, hemen sola yukarı, toprak yola çıkıyoruz. Hava oldukça açık, biraz sabahın serinliği var. Yağmur yok, çamur yok, kızgın güneş yok, ne olsun daha. Yürümek için ideal bir hava yani...



MADENCİLERİN DEDİĞİ OLUR...
Yürüdüğümüz bu yolu, daha öncede yürüdüğümü söylemiştim. 22 Nisan 2018'de bu yollarda, madenciler için genişletme çalışmaları yapıldığını, görmüştük. Bu arada bir çok ağaca ve bitki örtüsüne zarar verildiğini, coşkun akan dere yatağının tesviye toprakla daraltıldığını, içinde yaşayan canlıların yuvalarıyla birlikte yok edildiğini görmüş ve üzülmüştük. İşte şimdi o yoldayız, madenciler yolu istedikleri gibi genişletmişler. O dönem durumu sosyal medyaya taşımış, eleştirmiş, yetkilileri kontrole davet etmiştik. Ama gördük ki "İmam yine bildiğini okumuş". Halkın veya bizlerin söylemleri, çırpınışları hep boşuna...



DOĞANIN HEDİYESİ, YEŞİL ELMALAR...
Neyse, yaklaşık 1,5 saat yürümüştükki sağımızda, dere kenarında tek başına duran ve üzerinde sürüsüne yeşil elma bulunan, bir ağaçla göz göze geldik. Bunu bir davet olarak kabul edip, kendisini ziyaret ettik. Açgözlülük etmeden nazikçe, birer ikişer göz hakkımızı alıp yolumuza revan olduk. Kütürtt. Allahım, bu nasıl bir lezzet...



ŞAPKALI ÇEŞME, KOZ, DARI, PAYAM...
Saat 09;41. Karadere Güzlesi ile Kurucaoluk ve Yaylacık yaylaları yol ayrımına geliyoruz. Burada, başında küçük bir siperliği olan ve "Şapkalı Çeşme" olarak anılan çeşmeden su içiyor, su şişelerimizi tekrar dolduruyoruz. Fazla oyalanmadan, yolumuza devam ediyoruz. Yolumuz toprak yol, sağımız solumuz son demlerini yaşayan yemyeşil ağaçlarla dolu. Nisan ayındaki kadar olmasada, tek tük ötücü kuş sesleri, kulaklarımızı okşuyor.



Yol üzerinde saya ve meyve sebze bahçelerine, uğrayarak gidiyoruz. Köylüyle sohbet ediyor, hal hatır soruyoruz. Uğradığımız yerlerde ikram edilen, "koz'ların" tadına bakıyoruz. Evet burada yerel halk cevize "koz," mısıra "darı," bademe "payam" diyor. Eğer beğenirsek ceviz, badem vs. almak niyetindeyiz.



ZİHİNDE KALAN SON GÖRÜNTÜLER...
Saat 11;00. Kızılçamların içinden tatlı bir tırmanışla, bahar ayında ziyaret ettiğimiz şelalenin olduğu tepeye, geliyoruz. Şelaleye, oldukça dik ve zorlu bir yamaçtan inilip çıkılıyor. Zihnimizde çok güzel görüntüler bırakan şelaleye, bu sefer inmeyeceğiz. Çünkü bu mevsimde, suyun oldukça az olduğunu düşünüyor, göreceğimiz manzara karşısında üzülmek istemiyoruz. Bazen, neye karşı olursa olsun, zihinde kalan son görüntülerle sevgi bağının, doğrudan ilintili olduğu düşünüyorum...



HANGİSİNİ SAYAYIM...
İlerliyoruz, doğal güzelliklerin büyüsüne kapılarak. Yaylaya yaklaştıkça, meyve ağaçlarını daha sık görmeye başladık. Hangi ağaçlar mı? Ne ararsan var, burada. Hangisini sayayım.
Elma, armut, ceviz, muşmula, erik, kestane, badem, şimdi zamanı geçmiş olsada dut, kiraz...


KARADERE GÜZLESİ VE İNSANLARI...
Saat 11;50. Karadere Güzlesi'ne giriyoruz. Bizi ilk karşılayan, taş duvarlı yayla evinin önünde, tahtadan yapılma sedirde oturan, sevimli bir ihtiyar oldu. Halil dede, coşku dolu sesi ile bizlere hoşgeldin der demez, duraksamaksızın gecelerin çok soğuk olduğunu, çoğu yayla sakininin köye döndüğünü anlatmaya başladı. Hemen yanına oturup, halini hatırını sorduk, gönlünü ve duasını alıp, ayrıldık yanından.


Biraz ileride caminin yanında, kısık sesli ama candan tavırları ile bize hoşgeldin diyen Mustafa amca ile karşılaştık. Ses kısıklığının, ses tellerinin hastalığından kaynaklı olduğu, besbelliydi. Belkide aşırı sigara içmeye bağlıydı. Açıkçası, nedenini sorup, incitmek istemedik. Sadece, ayak üstü kısa bir sohbetle yanından ayrılıp, dalıyoruz Güzle'nin ara sokaklarına. Karadere Güzlesi oldukça derli toplu, çok eski evlerin yanında, yeni evleride olan bir yayla. Meydanda koca bir çınar, altında çeşme ve yanıbaşında bir cami var. Yaylanın yerleşim alanı dışındaki bahçeleri, genelde yamaçlık alanlarda. Caminin sağından giriyoruz.



Soldaki bahçede, boynuna geçirilen yem torbası ile keyifle yemini yerken, bir taraftan da bize şaşkın şaşkın bakan, bir eşekle selamlaşıyoruz. Hemen biraz ilerimizde ise kimi yere yatmış, kimi ayakta, zevkle geviş getiren inekleri görüyoruz. Bizimle hiç ilgilenmiyor, görmemezlikten geliyorlar. Alınmıyoruz, inekliklerine veriyoruz. Ne olacak, inek işte...



İSMAİL KOÇ'U AYRI ANLATMAK GEREKİR...
İlerliyor, büyük köy çeşmesinin önünden geçiyoruz. Ve çitle çevrilmiş bahçenin açık kapısından, başka bir yayla sakini ile selamlaşıp, konuşmaya başlıyoruz. Hal hatır sorup, ayak üstü yapılan kısa bir sohbet sonrası, gitmeye yelteniyoruz. Ama sıcakkanlı ve misafirperver ev sahibi İsmail Koç kardeşimizin ısrarı ile evine misafir oluyoruz. Hattı zatında, bu yayladaki bir çok insan Erhan beyin tanıdığı insanlar. Ama inanıyorum ki hiç tanımadıkları biriside gelse, aynı hoşgörü ve ikramı gösterirlerdi. Neyse, evin verandasına oturduk, sohbet ediyoruz. Bu ne hız kardeşim, daha oturalı 10 dakika olmamıştı. Geliyor çaylar. Meğerse, biz bahçe kapısında görünür görünmez çoktaan, çay suyu kaynatılmaya başlanmış bile. Getirildi mis kokulu çaylar, bırakıldı önümüze. 2012 yılından beri siyah çay içmem ve hiç de canım çekmez. Ama gelen bu çayların, öyle bir kokusu vardı ki...
Arkadaşlarım koca bir demlik çayı, ardı ardına höpürdeterek içtiler. Sohbette bir koyulaştı ki. Cevizden, bademden, beslenen inek ve koyunların ırkından, bunların bakım ve beslenmesi, madenciler, çocukların okul durumu derken konudan konuya geçildi. Sıkmayan, tatlı, zevk veren bir sohbet ve arkadaşlarım için yorgunluk alıcı muhteşem demli çaylar sonrası, bizi güler yüzle uğurladılar...

Güzle'nin ara sokaklarından yaylaya girdiğimiz noktaya çıktık. Buradan yamaç aşağı, bahçeler arasından inmeye başladık. İndiğimiz patika yol oldukça bozuk kaygan bir zemine sahipti.







AĞAÇTAN ELMA TOPLAYAN İNEKLER...
Saat 13;00. Yaklaşık 100 metre sonra, mola vereceğimiz çeşmenin başına geldik. Bulunduğumuz yerde, dalları kırmızı elmalarla dolu bir elma ağacı ile çam ve çınar ağaçları vardı. Hemen gölgelik ve oldukça eğimli bir yerde ateş yakıp, çayımızı demledik. Yiyeceklerimizi atıştırıp, sohbet ettik. Bir süre her birimiz, sırt üstü bir yerlere uzandı. Kimimiz hayallere, kimimiz rüyalara daldı. Molamızın son saatleri. Toparlanıp gideceğiz. Ama misafirimiz var. Biri boz diğeri siyah, iki adet inek. Önce çeşmenin yalağında, su içecekler sandık. Ama bizim ineklerin canı elma istiyormuşta, haberimiz yokmuş. Beş arkadaş kameralar elimizde, pür dikkat inekleri izliyoruz. Zemin biraz meyilli. Boz inek önce gelip, arkasını yüksek yere, önünü elma ağacının yere doğru uzanan dallarına dönüyor. Sonra öndeki bir ayağını hafifçe kaldırıp, vücut ağırlığını arka ayaklarına veriyor ve sonra hooop, arka iki ayak üzerinde yükselip, ağzıyla kaç elma alabilirse alıp iniyor aşağı. Ağızdaki elma kütür kütür yeniyor ve hadi tekrar aynı ritüel. Bu arada diğer siyah inek, sadece ağacın dibinde bekliyor ve arkadaşının ağaçtan yere düşürdüğü elmaları, hiç yorulmadan işkembeye gönderiyordu. Bütün hayvanların karşılaştıkları problemleri çözme zekasına sahip olduklarına inanırdım da, buda ispatı oldu benim için. İneklerin aptal olduklarını vurgulamak için söylenen, "Öküzün trene baktığı gibi bakmak" deyimi üzerinde, biraz düşünmeli miyiz acaba?


ÇORAKLAŞTIRILACAK BİLİYORUZ...
İnekler üzerine çektiğimiz belgesel sonrası, gitme zamanı. Saat 14;40. Toparlanıp ayrılıyoruz.
Mola yerinden, vuruyoruz yamaca paralel daracık patika yollara. Kızılçamların arasından, yürüyoruz. Başımızı sağa çevirdiğimizde, uzaklardaki karşı tepede, bir iş makinasının harıl harıl çalıştığını, tepede yeşillik kalmadığını, daha şimdiden çoraklaştığını görüyoruz, sinir ve üzüntü ile. Fotoğraflıyoruz iş makinasının çalıştığı tepeyi. Bakalım bir dahaki gelişimizde, daha ne kadar orman katledilip çoraklaştırılacak diye.





ÖNEMSİZ DÜŞÜŞLER...
Yürümeye devam ettik ve yarı sararmış eğrelti otlarıyla kaplı, ulu çınarlar bölgesine geldik. Fantastik bir bölge. Burada farklı duygulara kapılabiliyorsunuz. Bir kaç fotoğraf sonrası, ağaç yaprakları ve kuru toprak nedeniyle bi hayli kayganlaşan, daracık, meyilli bir patikadan, ilerlemeye devam ettik. Patika o kadar kaygandı ki bazı arkadaşlarımız, bir kaç kez yumuşak düşüşler yaşadı...


Çok fazla sürmedi, patikadan ana toprak yola, yani yaylaya çıkış yolumuza indik tekrar. Yol boyunca kâh kendi aramızda, kâh yolda karşılaştığımız köylülerle sohbet ederek, tempolu bir şekilde yürüdük.

Saat 16;15'de Kurucaoluk ve Yaylacık yaylaları yol ayrımındaki "Şapkalı Çeşme"ye" geldik. Soğuk sularından içip, tekrar düştük yollara.


ŞİKAYET ETTİRMEYEN, KEÇİ PATİKA YOLU...
Saatler 17;10'u gösterirken, solumuzda kalan dereden karşıya geçtik. Karşıya geçtiğimiz beton köprünün hemen yanıbaşında, bazı arkadaşlarımız ayaklarını buz gibi suya sokup, dinlendiler. Dinlenme dediysek, öyle yayılıp oturacak kadar değil. Bu dinlenme, 7-8 dakikadan fazla sürmedi. Hemen arkamızdaki kayalık bir zemine sahip olan, benim tabirimle "keçi patika yoluna" vurduk kendimizi. Bu patika yol oldukça dik, kayalık ama bir o kadarda kısa idi. Hepi topu yaklaşık, 50 metrelik tırmanış ve 11 metrelik yükseliş içeren, bir patikaydı. Yani şikayet edilecek bir zorluğu yoktu.


KÖY GÖRÜNDÜ...
Tepeye ulaştığımızda, Karadere köyünüde gördük. Köye doğru ilerledikçe, yolda köylülerle karşılaştık. Kimisiyle durup sohbet ettik, kimisiyle selamlaşıp geçtik.
Saat 17;55. Köy camisinin olduğu meydana çıkıyoruz. Caminin önünde oturan, güler yüzlü ihtiyar köylülerin, samimi hoşgeldinleri ile karşılaşıyoruz. Ayak üstü bizde, mümkün olduğunca samimi bir dil ile karşılık verip, çok kısa bir hasbihal ile ayrılıyoruz yanlarından...



YAZDAN, HAZAN MEVSİMİNE... AĞAÇLAR...
Tam 26,5 km yol yürümüştük. Yorulduk ama değdi. Benim dizimde, çok hafif bir sızı ve ağrı haricinde, büyük bir problem yoktu. Hava çok güzeldi. Doğa yazdan, sonbahara dönüyordu. Kimi ağaçlar, çoktan yapraklarını sarıya boyamış ve hatta dökmeye başlamıştı. Dut, kiraz ağaçları çoktan kesmişti meyve vermeyi. İncir ağacıda tamam demişti. Ceviz ağacıda meyvesini vermiş, görevini yeni tamamlamıştı. Şimdi elma, armut zamanıydı. Kestaneye daha vardı biraz...


YAŞAM DÖNGÜSÜNE TANIK OLMAK...
İşte doğada olunca, bunların hepsine tanık oluyorsun. Yaprakların yeşillenmesine, ağaçların çiçeklenmesi ve meyveye dönmesine, yaprakların sararıp dökülmesi ve rüzgarda savrulmasına, binbir telaş içindeki börtüye böceğe, kelebeğe ama her şeye. Yaşama dair bütün döngüye...



Saat 18;45. Köyün ekonomisine katkı olsun diye, ceviz, peynir, yumurta, yeşil fasulye alıyor bazı arkadaşlarımız. Ve ayrılıyoruz, köyden...


Saat 19;15. Burhaniye'de arkadaşlarımızla, bir başka doğa etkinliğinde buluşma dileğiyle vedalaşıp ayrılıyoruz...


Arabamdayım, evimin yolunu tutturmuş gidiyorum. Ve zihnimden süzülüp, dudaklarımdan şu dörtlük dökülüyor, birden...

       "Güzelsin Karadere güzlesi
        Söyle bana sen kimin gözdesi
        Verdin bize yol boyunca elma, koz
        Bizde verdik sana, boy boy poz... "


SON SÖZ;
Bu yürüyüş benim; ruhsal olarak arınma, içsel hesaplaşma, bedensel olarak diyet ödeme yürüyüşümdü. Belkide bacağımı, diz eklemimdeki hastalığın tedavisine başlamadan önceki, son hor kullanışımdı. Bekleyip göreceğiz...

Blogum aracılığı ile bana gönülden destek veren, umutlarımı en üst seviyeye taşıyan tüm takipçilerime, sonsuz şükranlarımı sunuyorum.
Ayrıca rehberimiz Erhan bey başta olmak üzere, tüm yol arkadaşlarıma sonsuz teşekkür ediyorum.

Benim ruhuma ilaç olan, mesafe olarak uzun ama çok kolay, görseli az ama cömert olan bu parkuru değerlendirme puanım;10/9

(Murat Turan-Akçay 2018)

67 yorum:

  1. Hasan Hüseyin Çelik22 Eylül 2018 16:36

    Hoşgeldin tekrar.Yazı süper anlatım süper ama inekler daha süper.Sevdim bunu.Hayvanlar bile ağzının tadını biliyor.Sakın vazgeçmeyin yürümekten ve yazmaktan.

    YanıtlaSil
  2. Önce elem verdin sonra güldürdün bu nasıl bir anlatım gücü nasıl bir bakış.Güzelsin Karadere güzlesi sende güzelsin muratın ayakizleri 👏

    YanıtlaSil
  3. İyiki eşiniz ısrar etmiş ve iyiki siz yine yürümüş ve bizide oraya çektiniz.Yazdıklarınızı okurken yaşıyoruz kendi adıma sabırsızlıkla bekliyorum yazılarınızı.Gitmediğim yerlere gidiyor görmediklerimi görüyorum.Çok teşekkürler 👏👏👏

    YanıtlaSil
  4. Doğayla iç içe olmak yaşam gücü veriyor bu konuda haklısınız.Başlangıçtaki üzüntü yerini sonlara doğru umut ve mutluluğa bırakmış.Yazım diliniz muhteşem.Tebrik ederim

    YanıtlaSil
  5. Kıbrıs yazısındaki lezzet katlanarak artmış.İneklerin yaşattığı mizansen bölümü çok hoştu.Tebrikler arkadaşım tebrikler

    YanıtlaSil
  6. Kalemşör dostum;
    Sabırsızlıkla bekliyordum yazını.Her yeni yazında bir öncekine göre daha devleşiyor kalemin daha bir ustalaşıyor.Önce Gülsüm hanımı kutluyorum sizi bu konuda cesaretlendirdiği teşvik ettiği için.Hem şiirsel bir anlatım hemde hikaye tarzında olmuş.İkisinin mükemmel bir varyasyonu olmuş.Eminim her okur farklı bir lezzet alacak.İnsanı ağlatabilmek kolaydır güldürmek en zor olanı.Sesli güldüğüm tekrar dönüp okuduğum pasajlar oldu.Yüreğine kalemine dizlerine sağlık olsun.Tebrik ederim.

    YanıtlaSil
  7. Cevahir Ayberk22 Eylül 2018 17:12

    Okudum üzüldüm güldüm eğlendim sanki yanınızda gezdim.Siz çok yaşayın çok gezin çok yazın bize sadece okumak kalsın😊

    YanıtlaSil
  8. Serdar Köstence22 Eylül 2018 18:10

    Güzel vatanımın ormanları katlediliyor maden çalışması adı altında ciğerlerimiz sökülüyor.Çirkin bir görüntü gördüğüm sivil toplum kuruluşlarının daha çok çalışması gerekiyor bu konuya parmak basmanız bemi ziyadesiyle mutlu etti.Köylü milletin efendisidir diyen Atamız ne güzel demiş ama köylülerin elinde bir şey kalmayacak bu gidişle.Sürükleyici ve bilgilendirici yazınız için tebrikler.

    YanıtlaSil
  9. Hasan Hüseyin Çelik bey, hoş bulduk. Değerli yorumunuz için çok teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  10. Adsız'a; Değerli yorumunuz için çok teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  11. Esin Aldemir hanım, beni takip ettiğiniz için ben çok teşekkür ederim. Umarım başka yazılarımda da beraber oluruz.

    YanıtlaSil
  12. Semiramis Rokluman22 Eylül 2018 18:16

    Size bir kere daha hayran kaldım.Eşinizin sizi anlaması ve yönlendirmesi yaşadığınız olayların size bir çok tedaviden ve ilaçtan daha etkin bir iyileşme sağlayacağını bilmesi sizi motive etmesi ne kadar olgunca bir davranış.Anlatımızla ben ve bir çok arkadaşım yanıbaşınızda görüp duyup yaşıyoruz.İneklerin elma yemesi görüldük olay değil nasıl güzel anlatıp nasıl güzel resme dip nasıl güzel yaşattınız bize.Beşparmak dağları sizi bekler artık bakalım buradan nasıl hikayeler çıkacak.Sevgiyle kalın

    YanıtlaSil
  13. Davut Kalender22 Eylül 2018 18:19

    Dilek hocam tanıştırdı sizi bize iyiliğe tanıştırdı.Muhteşem çok çok beğendim.Saygılar olsun.

    YanıtlaSil
  14. Saime Korkmaz hanım, ben doğayı seviyorum ve ruhuma çok iyi geliyor. Umarım her insan doğayı sever ve onunla yaşar. Ama aynı zamanda zarar vermeden, kırmadan, dökmeden... İyi temennileriniz için çok teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  15. Meral Tercan hanım, çok teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  16. Dilek Kapusuz hocam, kıymetli yorumlarınızdan çok istifade ediyorum. Yorumlarınız bakış açımı genişletti, gözlem ve düşüncelerimi nasıl kaleme dökeceğim konusunda rehberim oldu. İyiki varsınız. Çok teşekkürler.

    YanıtlaSil
  17. O yamaçları adımlarken birbirimizden habersiz ne hesaplaşmalar yaşamışız meğer. Ben terimle birlikte kederimi, tasamı, kaygımı da dökerim. Dağlar her derde deva. Umarım size de iyi gelmiştir. Yanımızda olduğunuz için ben teşekkür ederim...

    YanıtlaSil
  18. Cevahir Ayberk hanım, sizde çok yaşayın, beni takipte kalın. Desteğiniz için teşekkürler.

    YanıtlaSil
  19. Serdar Köstence bey, ben her gittiğim yerde doğanın kendi haline bırakılması, vahşiliğinin, bakirliğinin korunmasına dikkat eder ve savunurum. Çevremdeki arkadaşlarımda benim gibi düşünür. Çöp bırakmaz, var olan çöpü elimizden geldiğince toplarız. Madenciler de malesef güzelim orman ve dağlarımızın, gerçek ev sahipleri olan yabani hayvanların, bitki örtüsünün yokedilmesine katkıda bulunuyorlar. Umarım bu konuda gerek devlet yetkilileri ve gerekse toplumumuz daha duyarlı hareket eder.

    YanıtlaSil
  20. Semiramis Rokluman hanım, desteğiniz için çok teşekkür ederim. Beşparmak dağlarını planımıza tekrar aldık. Sevgi saygı bizden.

    YanıtlaSil
  21. Davut Kalender bey, çok teşekkür ederim. Saygılar bizden.

    YanıtlaSil
  22. Erhan bey, rehberliğimizi yaptığınız için, gerçek doğa tutkunlarını bir araya getirdiğiniz için ben çok teşekkür ederim. Umarım ki, nice yürüyüşlerde beraber yürürüz...

    YanıtlaSil
  23. Şeref Yılmaz22 Eylül 2018 20:39

    Eğitici ,bilgidolu, bir okadar eğlenceli ama daha çok insanı alıp götüren bir yazı olmuş yüreğinize sağlık olsun

    YanıtlaSil
  24. Hergün blog bakıp yeni yazı varmı diye kontrol ediyorsak haklılık derecemiz var dedirten bir anlatım ve uslup.Okumaktan zevk alınınca daha istiyoruz.Tebrikler arkadaşım

    YanıtlaSil
  25. Ankara nın sisli puslu yağmurda havasına renk katan hayal dünyasına daldıran bir yazı.Sağolun devamı gelsin 😎

    YanıtlaSil
  26. Şeref Yılmaz bey, çok teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  27. Saffet Alkoç bey, beğeniniz ve olumlu yorumunuz için çok teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  28. Selim Gedikli bey, sisli puslu bir havada gününüze renk katabildiysem ne mutlu bana. Siz sağolun ve takipte kalın.

    YanıtlaSil
  29. Ayakizlerinizi takip etmek lazım.Çok ulu bir o kadar duygusal bir yazı.Başarılarınızın devamı dilerim

    YanıtlaSil
  30. Canan Tan Aslım22 Eylül 2018 22:36

    Mükemmel ifade gücü mükemmel anlatım mükemmel
    Gözlem.Takipteyüm

    YanıtlaSil
  31. Ayhan Sorken bey, güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim. Takipte kalın.

    YanıtlaSil
  32. Canan Tan Aslım hanım, onurlandıran yorumunuz için çok teşekkür ederim. Bencede takipte kalın.

    YanıtlaSil
  33. Gülsüm Hazan Turan22 Eylül 2018 23:15

    Ben seni sen olduğun için,zor günümde
    yanımda olacağını bildiğim için sevdim.
    Sana baktığımda sende kendimi
    bulmayı,aynı fikirleri savunup,
    sende yeniden doğmayı sevdim
    Yanımda iken herşeyi unutmanı,
    Dağlarda büvetlerde sayalarda gezerken içindeki coşkuyu sevdim
    Ben senin en çok hayata karşı
    duruşunu,merhametini, sabrını
    ve beni sahiplenmeni sevdim...
    Ben senin bana Hazo dediğinde
    içimde açan umut çiçeğini sevdim.
    Ben seni gidemediğim diyarları ayağıma getirmeni,işiten kulağım, gören gözüm seven kalbim olmanı sevdim.Seni sen yapan duyguların bileşkelerini kağıda dökmeni sevdim...Ben senin bildiğin yerdeyim.

    YanıtlaSil
  34. Gülsüm Hazan Turan'a;

    Önce sevgilimdin şimdi eşim
    Sakın olmasın zamansız gidişin
    Sanma ki geldi geçti sevgim
    Yürek senin için serden geçti, gülüm.

    YanıtlaSil
  35. Kaz dağları saklı cennet gibidir.Geçen yıllarda ayvalık civarında konaklamışık.Yazınızda eski günleri yad ettik ama bir o kadarda üzüldük.Maden şirketlerinin çalışmakarna dur demek lazım.Etkileyici bir anlatımınız var.Başarılar.

    YanıtlaSil
  36. Güldalı Sergen23 Eylül 2018 15:01

    Çok değişik bir gezi yazısı.Bilgilendirme var eğitim var eşek ve ineklerim gözlemlendi ği zamanlar var.Uslubu yalın anlatımı zengin bir yanınız var. Bende takipteyim 😊

    YanıtlaSil
  37. Şu anlamsız pazar gününü anlamlı hale getirdin kardeşim.Teşekkür ve tebrik ederim

    YanıtlaSil
  38. İmrenerek okuyorum.Usta bir kalem müthiş bir gözlem akıcı bir dil doğa aşığı bir yürek var sizde.Eşiniz hanımefendinin dizeleri ile daha anlam kazanmış.Çok uyumlu bit hayat anlayışınız var bunun sırrını ilaç diye satsanız herkes alır diyebilirim.Sevginiz aşkınız dayanışmanız daim olsun kardeşim.

    YanıtlaSil
  39. Abdullah Kahraman23 Eylül 2018 15:25

    Tebrik ederim yine şaşırtmadınız beni.Harika bir yazı.Rahatsızlığınıza üzüldüm çok geçmiş olsun.Çivi çiviyi söker olayı yapmayın tedavi olunki bu güzel yazılardan mahrum kalmayalım.

    YanıtlaSil
  40. Elma yiyen inekler çok komik.Yüreğinize ve kaleminize sağlık.Pazar günü şen oldu 😂

    YanıtlaSil
  41. Erdal Sulak bey, bu taraflara tekrar bekleriz. iyi temennileriniz için teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  42. Güldalı Sergen hanım, beğeni ve güzel yorumunuz için teşekkür ederim. Takipte ve esen kalın...

    YanıtlaSil
  43. Zehra Aygül hanım, gününüze anlam katabildiysem ne mutlu bana. Beğeniniz için ben teşekkür ederim. Takipte kalın.

    YanıtlaSil
  44. Baki Başkent bey, beğeniniz, iyi dilekleriniz ve güzel temennileriniz için çok teşekkür ederim...

    YanıtlaSil
  45. Gezi yazılarınız tam tadımlık.Sadece Balıkesir sınırları içinde kalmayın Bolu Rize Kayseri civarında yazılacak çok tabiat güzellikleri var.Sizin kaleminizden bu saklı cennetleri okumak isterim.

    YanıtlaSil
  46. Abdullah Kahraman bey, beğeni ve iyi dilekleriniz için çok teşekkür ederim. Tedavi konusunda merak etmeyin, eskisi gibi olamayacak olsamda ne gerekiyorsa yapılacak...

    YanıtlaSil
  47. Feyza Tutak hanım, umarım sadece pazar gününüz değil her gününüz şen olur. Takipte ve esen kalın...

    YanıtlaSil
  48. Sefa Akdağ bey, beğeniniz için çok teşekkür ederim. Bolu, Rize ve Kayseri bölgeleri için kısmet diyelim. Takipte ve esen kalın...

    YanıtlaSil
  49. Serkan Günebik23 Eylül 2018 17:07

    Dostum Sinop Tatlıca şelaleri görülmeye ve senin kaleminden okumaya değer.Başarılar tebrikler muhteşem bir diliniz var.

    YanıtlaSil
  50. Serkan Günebik bey, beğeniniz için teşekkür ederim. Belirttiğiniz Tatlıca Şelalerini ajandama kayıt ediyorum. Kısmet diyelim...

    YanıtlaSil
  51. Dilruba Öksüztepe23 Eylül 2018 21:05

    Yine sizi okuma şansı yakalamak ne güzel bir duygu.İnsan gözlerini kapatınca yazılarınızı yaşamaya başlıyor.Bu arada eşinizin şiir tadındaki yorumuda gözden kaçar gibi değil.Hissetmeden yaşanmaz bu duygular.Yıllara yayılmış bu duygu seline bizide kattığınız için ne mutlu bizlere.Kısa öykü yazmayı denediniz hiç? Ailenizle sağlıklı ve esen günler geçirin.Rabbim korusun sizleri.

    YanıtlaSil
  52. Bora Murat Dağıstan23 Eylül 2018 21:08

    Tebrik ederim.Akıcı usta bir kalem.Gezi dergilerine esin kaynağı olabilir.Çok beğendim.

    YanıtlaSil
  53. Kalemşör dostum kıymet değer bilene emanet edilir."Yorumlarınız bakış açımı genişletti, gözlem ve düşüncelerimi nasıl kaleme dökeceğim konusunda rehberim oldu."Bu cümle kaleminde ki ustalığın kadar kalbindeki mütevaziliğinde yüceliğidir.Süslü cümlelerden kaçınıp sadece hislerini dile getirmen ne bulunmaz bir kalem gücüdür.Gülsüm hanımın da yanaklarından öpüyorum.Duruluk çeşmesinden akan duyguları sizde vücut bulmuş.İkinizide sevgi haneme kazanç olarak yazıyorum.İyiki siz varsınız asıl.

    YanıtlaSil
  54. Dilek Kapusuz hocam, saygılarımı sunuyorum...

    YanıtlaSil
  55. Dilruba Öksüztepe hanım, öncelikle blogumu takibiniz ve güzel yorumunuz için teşekkür ederim. Eşimle üniversite yıllarından beri birlikteyiz ve benim en büyük destekçimdir.Kısa öykü konusuna gelince, bu konuda bir eğitimim olmadığı gibi oldukça çaylak sayılırım. İyi temennilerinize bilmukabele dileklerimle, esen kalın.

    YanıtlaSil
  56. Bora Murat Dağıstan bey, güzel ve teşvik edici yorumunuza çok teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  57. Özgür Atakan24 Eylül 2018 08:11

    Keyifli bir yazı.Anlatıldığınız kadar varmış.Başla yazılarda buluşmak üzere

    YanıtlaSil
  58. Fatma Aslanburç24 Eylül 2018 08:14

    Çok uzun bir yazı nasıl okur bitiririm diye düşünürken bir baktım bitmiş daha yokmu demişim.Bunun sebebi su gibi akan kakemiği. Harikasınız👏👏👏👏👏

    YanıtlaSil
  59. Özgür Atakan bey, beğendiğinize sevindim. Takipte kalın.

    YanıtlaSil
  60. Fatma Arslanburç hanım, inanın bende bazen çok mu uzun oldu diyorum, hatta birçok konuyu pas geçiyorum. Ama en fazla bu kadar kısaltabiliyorum. Yinede yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim. Takipte ve esen kalın.

    YanıtlaSil
  61. Abbas Küçümen24 Eylül 2018 13:52

    Size ve eşinize hayran kaldım.Bir an evvel sağlığınıza kavuşmanızı canı gönülden istiyorum.Bir erkeğin en büyük destekçisi eşini. Eşinizin sizi anlaması ve çaba gösteemesi ne bulunma bir davranış tarzı.Yazınız çok anlaşılır ve tamamen hislerinizi iface eden yalın bir Türkçe ile yazılmış.Kutlarım.

    YanıtlaSil
  62. Adnan Polat Kaysan24 Eylül 2018 13:58

    Sen yazmaktan yürümekten koşmaktan ve yüzmeye sakın vazgeçme güzel insan.Takipteyim bundan sonra.Tebrik ederim

    YanıtlaSil
  63. Abbas Küçümen bey, iyi temennileriniz ve güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  64. Adnan Polat Kaysan bey, destekleyen güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim.
    Takipte kalın.

    YanıtlaSil
  65. Güzle güzeldi.Anlayamadın.

    YanıtlaSil
  66. Elinize sağlık.Başarılar

    YanıtlaSil
  67. Tolga Bozkurt bey, çok teşekkür ederim.

    YanıtlaSil