İzleyiciler

30 Eylül 2018 Pazar

BU SEFER Ki YAZIMIZ BİR HİKAYE OLSUN... (29.09.2018)

HİÇ UNUTMADIM Kİ...
Yıllar ne çabuk geçiyor. Tam 19 yıl olmuş, büyük felaketin üzerinden geçeli. Çok kötü günlerdi. Ruhumuz ne kadarda acımıştı. Geçtimi peki herşey. Geçmedi tabiki. Hiç unutmadım ki. Daha dün gibi hatırlıyorum o geceyi...

""Gece saat 03;02...
Korkunç bir gürültü, sarsıntı ve şaşkınlık içinde uyanıyorum. Yatağımı, altımdan çekiyorladı sanki. Deprem! Deprem oluyordu. Sağımda yatan eşime bakıyorum, o da korku içinde kalakalmıştı. -"Korkma, deprem oluyor" diyorum. Hemen yataktan çıkıyoruz. Sallantının etkisiyle düşmeden, ayakta durmaya çalışıyoruz. Ve bir kaç adım atarak, yatak odamızın yanındaki banyo kapısının altına atıyoruz kendimizi. Evin bu bölümünde, kolon ve kiriş geçişleri çoktu. Aklımızda nereden kalmışsa, bu noktanın sağlam olacağını düşünmüştük. Bu arada, karşı odamızda kalan, birde küçük misafirimiz vardı. Adı Emrah. Kuzenimin oğlu. Bursa'da bulunan, Askeri lise sınavlarına girmek için bir kaç günlüğüne, yanımıza gelmişti. Yüksek sesle bağırıyorum durmadan;
-"Emrah!
- Emrah!
- Korkma abim buradayız" diye. Emrah'ta çoktan uyanmış, korku içinde yanımıza gelmişti hemen. Üçümüz birbirimize sarılmış, bitmek bilmez uğultulu sallantının, sona ermesini bekliyoruz. Kalbimiz korkudan yerinden çıkacakmış gibi atıyor, ama hiç birimizden tek kelime dahi çıkmıyordu. Beş katlı bir binanın son katında ve çaresizdik. Bina beşik gibi sallanıyor, kırılan, dökülen avize ve dolapların çıkardığı sesler, korkumuzun dahada artmasına sebep oluyordu. Kıyamet kopuyordu adeta. Bitmedi. Saatler sürdü, sanki...

Nihayet durdu sallantı. Zaman da durdu. Sessizlik ...
Bir süre daha olduğumuz yerde, korkuyla kalakalıyoruz öylece...
Her yer karanlık. Ve biranda;
- "Hadi! Hadi!
- Çabuk giyin elbiselerinizi, iniyoruz hemen!" diyorum.

Üçer beşer atlayarak, iniyoruz merdivenleri. Binanın önündeki bahçeye kendimizi attığımızda, nefes nefeseydik. Saat gecenin 3'ünü çoktan geçmişti. Bizim gibi herkes dışarıda. Kimisi pijamalarıyla, kimisi elinde valiziyle. Herkesin sesinde bir titreklik ve korku, gözlerinde ise şaşkınlık ifadesi vardı. Ağlaşan bir kaç çocuk, ailesi tarafından sakinleştirilmeye çalışılıyor...

Mevsim yaz, Ağustos'un 17'si. Gece olmasına rağmen hava sıcak, üşümüyoruz. Herkes bahçenin bir yerinde kümelenmiş. Bir kulağımız radyoda. Haber almaya çalışıyoruz, deprem hakkında. Merkez üssü neresi, şiddeti ne, yıkım ölüm varmı diye... Aramaya çalışıyoruz hemen yakınlarımızı. Hem iyi olduğumuzu bildirmek, hemde iyi haberlerini almak için. Ama nafile. Çünkü cep telefonları çalışmıyor. Biz meraktan deliriyoruz ve eminizki bizden haber alamayan yakınlarımızda bizi çok merak ediyorlar. Öğretmen olan iki ablamla aynı şehirde, Gemlik'te oturuyoruz. Hemen ablamların oturduğu mahalleye gitmek üzere, atlıyorum arabama. Çok uzakta değillerdi. Ama aklımdan o kadar olumsuz düşünceler geçiyorduki, bitmek bilmedi dar sokaklı caddeleri tek tek geçmem. İki ablamda aynı apartmanda oturuyordu. Yüreğim sıkışıyor. Girdim sokağa, gözüm oturdukları apartmanda. Ve Allahım sana şükürler olsun, bina karşımda tüm heybetiyle sapasağlam duruyordu. Bu bina bu kadar büyükmüydü, şimdi mi bana öyle gelmişti. Sevinçliyim. Gidiyorum binanın yanındaki insan güruhun yanına. Ve bizimkileri görüyorum. Sarılıyoruz sevinçle....
Ama Karamürsel'de oturan ablamdan bir türlü haber alamıyoruz. Şu cep telefonları bir çekse, ne olur. Defalarca arıyoruz. Önceleri ulaşılamayan telefonları, şimdi çalıyor ama açan yok...

Sabah 07;45. Görevim nedeniyle işe gitmek durumundayım. Sorumluluklarım var. Gidiyorum. İçimde sıkıntı. Afakanlar basıyor, ruhum daralıyor. Sürekli tv ve radyodan bölge hakkında bilgi almaya çalışıyoruz. Haberler kötü. Yalova, Karamürsel, Gölcük hattında bir hayli binanın yıkıldığı söyleniyor. Yolların ulaşıma kapalı olduğundan, zorunlu olmadıkça şehirler arası yola çıkılmaması gerektiğinden bahsediliyor. Ben ise yerimde duramıyorum, yüreğim sıkışıyor. Sürekli cep telefonu elimde, ama telefonun diğer ucundan beklediğim ses, bir türlü gelmiyor...

Artık duramıyorum. Amirimden izin alıp arabamla vuruyorum, Yalova üzerinden Karamürsel yoluna. Yollar nisbeten açık. Her iki yöne de sürekli yanımdan, sirenleri acı acı öten ambulanslar geçiyor. Ambulansları gördükçe, siren seslerini duydukça daha bir heyecanlanıyor, bastıkça basıyorum arabanın gaz pedalına.
Yollarda güvenlik görevlisi ve polis kontrol noktasıyla pek karşılaşmamıştım. Bir terslik vardı, belli... Yalova'dan geçiyorum. Yıkılan binaları ve üzerindeki insanları görüyorum. Gittikçe moralim bozuluyor. Karamürsel'e yaklaştıkça, kendi kendime "Hayır, sakın olmasın" diye söylenip duruyorum...



Karamürsel'e gelmek üzereyim. Ablamların evi tamda yolun kenarında idi. Şehrin girişindeki benzinliği biraz geçince, 5-6 katlı binalardan biriydi.
- Ama, ama...
- Hani nerede ? Nerede, bu bina ? Göremiyorum.... Bu kalabalık da ne? Ya bu iş makinaları... İniyor, koşuyorum enkaza... Çaresiz, sağa sola bakıyorum. Enkazın bir kaç yerinde, arama kurtarma ekipleri çalışıyor. Elim kolum bağlı, yerle bir olmuş enkazın üzerinde, bizimkilerden bir iz bulmaya çalışıyorum. Yaklaşık onsekiz ailenin yaşadığı altı katlı bina kum, beton, demir yığını haline gelmişti adeta. Güvenlik güçleri geliyor, arama kurtarma ekipleri dışındaki insanları, enkazın üstünden indiriyorlar. Çaresiz uzaktan izliyorum. Allahım! İnşallah, yaşıyorlardır... Benimle birlikte bir çok insan, üzüntü ile enkazın yanında bekiliyor. Enkazdan her insan çıkarılışında heyecanlanıyor, sağ olmadığını gördüğümüzde ise ümitlerimiz tükeniyor, üzüntüye boğuluyorduk...

    "Güzin ablam, derdi, kederi pek sevmezdi. Şendi. Hani derler ya "kapı gıcırtısına oynar" diye. Bu deyim tamda Güzin ablam için söylenmiş olmalıydı. Kimsenin üzülmesine dayanamaz, mutlaka derdine ilaç olurdu. Ah! Güzin ablam, ah! Ama bak şimdi sen bizi üzüyorsun..."



Bu arada telefon ile Gemlik'teki kardeşlerime durumu anlatıp, gelmeleri gerektiğini söylemeliydim.. Saatler geçiyordu hızla, akşamın karanlığı çökmüştü şehrin üzerine. Şehrin elektrikleri deprem nedeniyle kesikti. Her yerden jeneratörlerin sesi, enkazda çalışan iş makinalarının sesine karışıyordu. Aldığımız habere göre Yalova, Kocaeli, Değirmendere, Gölcük ve Karamürsel'de bir çok bina yıkılmış ve binlerce ölü vardı. Kardeşlerim, eşim ve kuzenlerim de gelmişti. Kimimiz enkazın başında çaresiz bekliyor, kimimiz arama kurtarma ekiplerinin yanında canla başla çalışıyoruz. Hepimiz tarif edilmez üzüntü içindeyiz. Çünkü tam beş canımızdan hiç bir haber yoktu...

     "Sevgili Güzin ablam ve Fahri abim. Ne sıkıntılarla almışlardı bu evi. İkiside öğretmendi. Yıllarca köylerde, küçük kasabalarda çalışmışlardı. En son Karamürsel'i sevmiş, buraya yerleşmişlerdi. Güzin ablam daha yeni emekli olmuştu, Fahri abim ise çalışmaya devam ediyordu. Birbirinden güzel ve akıllı kızlarıyla çok mutluydular..."

İş makinalarının sesi hiç durmadı. Ve Saatler 22:00 civarını gösterirken, ilk acı haberimizi alıyoruz. Üç kız yeğenimden en küçüğü olan 12 yaşındaki Şeyma'mız melek olmuştu. O annesinin minik karaböcüğüydü... Şimdi kara toprağın oldu.... Arkasından, girdiği üniversite sınavını kazandığını bile göremeden uçup giden ortanca kızımız Şeyda ve sonrasında tontiş Tuğba'mızı aldık enkazdan...
Her biri ayrı ayrı ambulanslarla, gerekli doktor rapor işlemleri için hastaneye götürüldüler.
Biz ne durumdamıyız! Sormayın, şimdilik...

Bizimkilerin binasından, mucize babından sağ çıkanlar da oluyordu. Ama biz üç canımızı, melek olarak aldık. Yinede Allaha yalvarıyor, ümidimizi
hiç kesmiyorduk. Zaman ilerliyor ama değişen bir şey yok, eniştemizide alıyoruz enkazdan...
Saat 01:00. Ve benim merhametli, engin yürekli, güler yüzlü, güzel ablam da yanlız bırakmıyor çocuklarını ve eşini. Şimdi gülmeyen yüzüyle çıkarıyoruz onuda, ona mezar olan evinden. Yüreğimizdeki acıyı tarif etmek mümkün değil. İnadına gözyaşlarımız dışa değil, içimize içimize akıyordu... Şimdilik...

Yıkılmanın zamanı değildi şimdi. Dimdik durmalı, canlarımıza son görevimizi yapmalıydık. Nasıl olsa ağlayacak, dövünecek daha çoook zamanımız olacaktı, önümüzde...

    "Depremden bir gün önce, Karamürsel'deyiz. Fahri abim bizi ısrarla pikniğe götürecek. Yapılıyor alışverişler, ne varsa alınıyor. Yok yok yani. "Fahri abi yeter, kim yiyecek bu kadar şeyi, orduyumu doyuracaksın" dedikçe, o şunuda alalım, bunuda alalım diyordu. Evde de durum farklı değildi. Benim güzel ablam döktürdükçe döktürüyordu. Sanki düğün dernek hazırlığı vardı ... Gün boyu yedik, içtik eğlendik. Çok güzel vakit geçirdik. Çok neşeliyiz. Eve geldik. Mide fesadı geçireceğiz. Ama ablam, "Durun size bir su böreği açayım" demez mi! Ne dediysek vazgeçiremedik. Yaptı böreği ve bir güzel yedirdi bize. Nasıl bir gündü bu Allahım. Neyse sonuçta ablam ve Fahri abim çok yoruldular ama son derece mutlular. Tabi bizde mutluyuz. Yarın görevim var, gitme zamanı. Vedalaştık, her zamankinden farklı, sıkıca sarılarak ve gülümseyerek...
Meğer bizimle vedalaşma töreni hazırlamışlarda bizim haberimiz yokmuş... Bu mudur güzel ablacığım. Bu nasıl vedalaşmadır böyle..."


Felâket vardı, ülkemizde. Daha ilk gün yüzlerce ölü çıkarılmıştı enkazdan. Ölüleri muhafaza edecek yeterli morg yoktu. Ölü defin işlemleri hiç bekletilmeden ve durmaksızın devam ediyordu. Gece yarısını saatler geçe, bizde beş canımızı ardı ardına koyduk ebedi evlerine. Herbirini ben kucaklayıp, ben indirdim mezarlarına. Kendimi sıkmaktan taş olmuştum sanki. Ruhsuz, duygusuz, sadece komutları yerine getiren bir robot gibi hareket ediyordum... Ve kürekleri bıraktık elimizden....
Bitti... Vedalaştık her biri ile tek tek. Uğurladık bizimkileri, ölümsüzler dünyasına...

Ruhlarınız şad olsun, ışıklar içinde uyuyun güzellerim...""

Evet, ben hiç unutmadımki o geceyi, o gecenin ertesindeki günleri. Ben hiç unutmadımki güler yüzlü, merhametli güzel ablamı, mülayim Fahri abimi, Tontiş Tuğba'mızı, güzel Şeyda'mızı, karaböcük Şeyma'mızı... Ben hiç unutmadım ki...

Gün oldu sessizce, gün oldu bağır bağır ağladım. Ama değişen hiç bir şey olmadı. Zaman hiç durmadı, akıp gitti onlarsız, tam 19 yıl... Ve ben hiç unutmadım ki...

{ 17 Ağustos 1999 Gölcük depreminde hayatlarını kaybedenlerin anısına.}

                         Murat Turan (29 Eylül 2018- Akçay)










42 yorum:

  1. Serdar Köstence30 Eylül 2018 11:34

    Bir daha hiç yaşanmasın böyle acılar.Hayatınızdan kesitmi anımı yoksa başka birinin yaşanmışlığımı.Eğer sizin aileniz ise başınız sağolsun mekanları cennet olsun kardeşim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Serdar Köstence bey, bu günkü yazı Sayın Dilek Kapusuz hocamın teşviki ile kaleme alınmış benim yaşamımdan bir kesittir. Taziye içeren yorumunuza teşekkür ederim.

      Sil
  2. Gülay Göktürk30 Eylül 2018 11:38

    İçim kan ağlatarak okudum.Olnaz böyle bir acı.Işıklar içinde uyusunlar.��

    YanıtlaSil
  3. Üzücü bir hikaye. Ben de o zamanlar olmasam da onları unutmuyorum.Kuzenlerimi ,halamı çok güzel anmışsın, sen çok guclu birisin , cunku bunu anlatmak bence cok zor birşey. Hep sen benle gurur duyarsın ama bu sefer ben seninle gurur duyuyorum. Yazın da zaten her zaman ki gibi akıcı ve dilin müthiş. Kısacası harikasın ❤❤❤

    YanıtlaSil
  4. Meryem Çalışkan30 Eylül 2018 11:41

    Deil 19 yıl 119 yıl geçse bu acı dinmez.Bu acıda yaşanmadan böyle kalene dökülmez.Başının sağolsun kardeşim.Sabır sadece sabır ��

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Meryem Çalışkan hanım, sizler sağolun.😥

      Sil
  5. Tüm Türkiyem başı sağolsun.Çok üzüldüm çok.Bu kadar yazılamazdı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ayhan Sorken bey,çok canlar yandı, çook.. 😥

      Sil
  6. Kalemşör dostum;
    sayfa açılınca içimi bir heyecan kapladı.
    Dostumun acaba kaleminden yine neler vücut bulmuş dedim ;acaba bizi nereye götürecek ama baktım ki hüzne gözyaşına bir gönül dolusu acıya imiş yolculuğumuz.Acı bu kadar yoğun yaşanıp bu kadar elle tutulur derecede anlatılırsa el varmaz kalem oynamaz. Bize sadece susmak kalır.Yüreğine sağlık, kalemine sağlık ,eline sağlık, sevgine ,vefana sağlık can dost.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Saygıdeğer Dilek Kapusuz hocam,siz hiç susmayın. Siz sağolun siz varolun.

      Sil
  7. Çok üzgünüm.İfade edemem.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Meral Tercan hanım, sizleri üzdüğüm için bende üzgünüm.😥 Ama bu yazı bir gün yazılacaktı elbet. O gün bugün oldu.

      Sil
  8. Ustam nasıl bir anlatım yine.Duygu patlaması yaşadım gözlerim dolu dolu oldu.İfade güçlüğü yaşıyorum. Canlarımızın mekanı cennet sizin başınız sağolsun.Kelimeler yetersiz kalıyor.Üzgünüm ��

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bakı Başkent bey, çok teşekkür ederim. Bu hafta biraz hüzünlü oldu, affedin.

      Sil
  9. Hep soluksuz okuduğum yazılarınızı bu sefer affedin kesintili okudum daha doğrusu okuyamadım.Ağlattınız beni geriye gittim aynı acıyı yaşadım .Yapmayın bir daha.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Esin Aldemir hanım, üzdüğüm için üzgünüm.😥

      Sil
  10. Cevahir Ayberk30 Eylül 2018 13:52

    Acınız acımız canlarımız canımız.Çok ocağa ateş düştü yaşayan bilir kardeşim.inan çok üzgünüm.Başın sağolsun

    YanıtlaSil
  11. Başınız sağolsun kardeşim.Onlar şehidimiz cenneti alada en güzel yerdeler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yusuf Candan bey, teşekkür ediyorum, tesellimiz onların şehitlikleridir. Sizler sağolun.

      Sil
  12. Değirmenderede iki mesai arkadaşımı kaybeden biri olarak tarifi imkansız duygular içerisindeyim.Başımız sağolsun.Mekanları cennet olsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Alihan Uğur bey, 1999 depreminde kaybettiğimiz tüm canların ruhları şad olsun...

      Sil
  13. Dilruba Öksüztepe30 Eylül 2018 14:53

    Her cümlede acınızı hissettim."Hiç unutmadım ki" içinde ne büyük acı var.Sevdiklerinizi sevgilerinizi umutlarınızı doya doya yaşayacağınız ömrünüz olsun inşallah.Hakkın rahmetine kavuşan tüm şehitlerimizi sevgi ile yad ediyoruz.Geride kalanlara Rabbim sabır versin.Acımız büyük.Teselli edemek cümle bulamıyor

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dilruba Öksüztepe hanım, içten teselli eden yorumunuz için teşekkür ediyorum. O günleri unutmamak gerek...

      Sil
  14. Davut Kalender30 Eylül 2018 19:17

    Güzel insan hikayem diye yazmışsın okudum.Acı ile yoğurup hüzün ile fırına verip gözyaşın ile sunmuşun önümüze.Yine o eşsiz uslubun duru türkçenle ziyafet tadı var.Ama keşke yaşamamış olsaydın güzel insan.Balın sağolsun.Canlarımızın mekanı cennet olsun

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Davut Kalender bey, Güzel olan sizlersiniz, sizin gibi insanların yürekleri. Taziyen için çok teşekkür ederim. Dostlar sağolsun...

      Sil
  15. Kıvanç KUTAL1 Ekim 2018 08:00

    Yoğun bir duygusal travma bu yaşadığınız adınıza çok üzgünüm ama bu yaşadığınızı kaleme dökebilmekte büyük bir yetenek.Soyut somut hale getirebilmek.Başınız sağolsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kıvanç Kutal bey, yıllardır yazsanda, konuşsanda geçmeyen travma. Taziyenize teşekkür ederim.

      Sil
  16. İsmet Okuyan1 Ekim 2018 08:05

    Çok duygusal ve içten.Kendinizi iç dünyanızı anlatmışsınız anlatırken nasıl bu kadar içine girebiliyoruz?yaşayabiliyoruz? Sizi bu konuda kutluyor acınızı ortak oluyorum.Başımız sağolsun şehitlerimizin en yüce makamda olduğunu bilmek gönül tesellisi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İsmet Okuyan bey, acılara ortak olan samimi duygularınız için çok teşekkür ederim.

      Sil
  17. Kerem Açıkgöz1 Ekim 2018 08:13

    Gölcük'te abimi ve babamı bıraktım.Haritada gölcük adını görmek dahi istemem.Okuyunca tekrar tekrar yaşadım dünden bu tarafa defalarca yazmak istedim haykırmak istedim ama konuşamadım.Başımız sağolsun kardeşim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kerem Açıkgöz bey, sizin de acılarınızı tazelediğim için özür ve başsağlığı diliyorum. Birbirimizi çok iyi anladığımızdan eminim. Yıllar sonra, bir hocamızın; "hayatının bir kesitine ait birşeyler yazmalısın" söylemi ile hep yüreğimin bir köşesinde uyuyan, körolası o günü kaleme aldım. Bilmiyorum doğrumu yaptım, bir çok insanın yarasını depreştirmekle. Üzgünüm. Hem bunun için hemde o gün kaybedilen canlar için. Unutmadım, unutmayacağım...

      Sil
  18. Esin Halhallı1 Ekim 2018 10:14

    Murat abicim okurken nefesim kesilen kesilen okudum.Gemşike bizde yaşamıştık depremi.Ne kadar üzüldüm ağladım okurken.Ablamla konuşmuştuk hep.Yanlış hatırlamıyorsam yiğenlerinizden üniversiteye hazırlananla tanışmıştım benden büyüktü.Ne kadar acıyı yüreğimize gömmüşüz Murat abi.Ablamı seni çok seviyorum hayatımdaki en önemli dönemeç sizinle tanışmak oldu.Tekrar başın sağolsun abicim ��

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Esin, çok teşekkür ederim. Evet sende yaşadın Gemlik'te depremi. Bizde seni çok seviyoruz...

      Sil
  19. Nazlı Çorpak1 Ekim 2018 10:18

    Yaşadıklarınız hiç kolay değil ama bunu
    bu kadar samimi anlatabilmekte Karşı tarafa yazım dili ile anlatabilmekte hiç kolay değil.Yüreğinize sağlık.Başınız sağolsun

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nazlı Çorpak hanım, taziyeniz için çok teşekkür ederim.

      Sil
  20. Hasan Toprakoğlu1 Ekim 2018 10:19

    Başınız sağolsun.Mekanları cennet olsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hasan Toprakoğlu bey, taziyenize çok teşekkür ediyorum.

      Sil
  21. Mehmet Görgün1 Ekim 2018 10:22

    Yüreğiniz vücut bulup kağıda akmış.Bir daha böyle acılar yaşamayalım.Başınız sağolsun

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mehmet Görgün bey, inşallah bu acıları kimse yaşamaz. Taziyenize çok teşekkür ederim.

      Sil