İzleyiciler

9 Ekim 2018 Salı

GÜMÜŞHANE ARTABEL GÖLLERİ TABİAT ALANI (06.10.2018)


GÜMÜŞHANE ARTABEL GÖLLERİ TABİAT ALANI (06.10.2018)

Bir haftadır başkent Kelkit'deyim. Durun bir dakika. Hemen heyecanlanmayın. Tabiki güzel ülkemizin başkenti güzel Ankara. Başkent Kelkit derken, Gümüşhane vilayetinin başkentinden bahsediyorum. Ben burada doğdum, burada büyüdüm. Unutulmaz çocukluk anılarım hala burada. Onun için benim gönlümde ayrı bir yeri vardır Kelkit'in. Ama sizlere bu yazımda Kelkit'i anlatmayacağım. Çünkü ne kadar anlatırsam anlatayım bitiremem. Umarım başka bir zaman Kelkit'i doyasıya anlatır, gıyabında da olsa gezdiririm sizleri...

Ama Gümüşhane bölgesine gelmişken dağlarına çıkmadan, buzul göllerinde yüzmeden, dağlarında kimi mayhoş, kimi baldan tatlı kuşburnularından, ceviz ile yoğurulmuş pestil ve kömesinden yemeden, yediğim içtiğim benim olsun gördüklerimi anlatmadan gitmek olmazdı...

Şimdi gelelim benim için harika olan bugünü sizlere aktarmaya...
Dediğim gibi bir haftadır Kelkit'teyim ve daha buraya gelmeden önce, mutlaka bir keşif yürüyüşü ve parkur tesbiti yapmayı kafama koymuştum. Asıl amacım; memleketimdeki doğa yürüyüş parkurlarını birebir yaşayarak keşfetmek, bölgenin tanıtımına katkı sağlamak ve buraya gelebilecek doğa severlere rehber olmaktı. Bu niyetimi çok kıymetli bir dostumun oğlu olan; raftingci, doğasever Eczacı Mustafa kardeşime açıyorum. Oda hiç düşünmeden, büyük bir istekle karşılıyor durumu. Hemen diğer doğasever arkadaşlarla irtibata geçerek, gerekli organizasyonu yapıyor. Etkinlik tarihini belirliyor ve ayrılıyoruz...

06.10.2018 CUMARTESİ...
Bir kaç gündür, hissedilir derecede kış soğuğu var. Bu sabahta öyle. Termometreler +2 dereceyi gösteriyor. Endişeliyim. Şehir merkezi böyleyse, 3.000 rakımın üzerindeki dağ nasıldır acaba...

Sabah arkadaşlarımızla buluşuyoruz. Çaylar içilirken kısa bir tanışma faslı sonrası, saatler 10;30'u gösterirken, beş arkadaş çıkıyoruz yola...

Artabel Buzul Göller Bölgesini arşınlayacağız. Rehberliğimizi, daha önceleri buraya defalarca gitmiş olan, Öğretmen Fatih Arslan kardeşimiz yapacak...


ARTABEL TABİAT PARKI HAKKINDA...
Bende boş durmadım tabiki. Gideceğimiz bölge hakkında kısa bir araştırma yaptım.
1998 yılında, 2873 sayılı Milli Parklar Kanununun 3. maddesine göre Gümüşhane ili Torul ilçesi sınırları içerisinde kalan Artabel Gölleri ve çevresinin 5859 hektarlık kesimi "Artabel Gölleri Tabiat Parkı" olarak ilan edilmiş. Buzul gölleriyle, yüksek dağ dorukları, zengin flora ve faunasıyla önemli bir alan olduğunu öğreniyorum...
Biz Gavur dağlarının en yüksek zirvesi olan 3331 m rakımlı "Abdal Musa Zirvesi" ile 3305 m. rakımlı “Artabel’in Başı Tepesi” olarak adlandırılan bölgenin yamaçlarında bulunan göllere gideceğiz...



YOL BOYUNCA...
Kelkit'ten hareket ettikten 15 dakika sonra, sağımızda tek tük yeşil bitki örtüsü ile Çilhoroz dağlarını görüyoruz. Ve yolumuzun 22'nci km'sinde bir çeşmenin yanından sağa doğru, bir köy yoluna giriyoruz. Uzaklarda tüm çıplaklığıyla Zimon dağları tam karşımızda. Amacımız, Şiran'a girmeden Tersun köyünden geçerek, kestirmeden Torul-Şiran asfalt bağlantı yoluna inmekti.



Saat 10;55. Yemyeşil, çoğunlukla karaçamlar ve pelit'lerden oluşan ormanların içinden geçerek, Torul-Şiran bağlantı yoluna çıkıyoruz. Bir ara karşımıza çıkan ilk çeşmede durup su içiyor, su şişelerimizi dolduruyoruz. Gideceğimiz yer kayaç yapıya sahip. Dolayısıyla hiç ağaç yok. Çay için, ateş için odun lazım. Göller bölgesinde kullanmak üzere odun topluyor, tekrar koyuluyoruz yola. Yolumuz pürüzsüz yeni yapılmış asfalt yol. Sağımızda solumuzda; insanın içini uçuran cinsten tablovari, yeşilden sarı ve turuncu'ya bulanmış ağaçlar, tepemizde ise berrak ve parlak güneş var. Sohbetimiz neşeli. Mutluyuz...

Yönümüzü Şiran'a çeviriyoruz. Neden mi? Çünkü aracımızın yakıtı çok az ve biz dağa gidiyoruz. Riske girmek istemiyoruz. Yolu kısaltalım diye Şiran'a girmemiştik. Ama çaresiz yakıt almalıyız...

ECEL TAŞI...
Tekrar yoldayız. Şimdi Gavur dağlarını tırmanıyoruz. Duruyoruz 2000 rakımlı "Tersun Geçidi'nde." Rehberimiz sağımıza dikkat çekerek, uzaklardaki bir kaya çıkıntısını gösteriyor. Devasa bu kaya çıkıntısını yerel halkın "Ecel Taşı" olarak adlandırdığını söylüyor. Kutsal bir mit intibası verdiğinden, fotoğraf çekiliyoruz. Hikâyesini maalesef öğrenemedim. Ama söz öğrenir öğrenmez paylaşacağım...


BÖLGENİN EN YÜKSEK ZİRVESİ...
Saat 11;50. Artabel Gölleri Tabiat Parkı levhasını görüyor, soldan giriyoruz içeri. Çok sürmüyor, karşımıza Kocadal köyü çıkıyor. Buradan çok yakın olan Gülaçar köyüne geçiyoruz. Burası, Artabel Göller bölgesine yakın olan, son yerleşim yeri. Saatler 12;10'nu gösterirken köyün içinden geçip, toprak yoldan başlıyoruz tırmanmaya. İşte tam karşımızda duruyor Abdal Musa Dağı. Tüm çıplaklığı ve boz rengiyle bizi karşılıyor, 3331 metrelik yüksekliği ile bölgenin en yüksek zirvesi olmanın, gururunu taşıyor adeta...



Oldukça düzgün, virajlı toprak yolda, kıvrıla kıvrıla tırmanıyoruz. Hepimizin neşesi yerinde, Abdal Musa dağını uzaktanda olsa görmek, heyecanlanmamıza yetiyor...




KUŞBURNU DEYİP GEÇMEMEK GEREK...
Köyün çıkışından sonra önceleri, şırıl şırıl akan dere, yamaçlarda sonbahar mevsiminin dönüştürmeye başladığı binbir renkli ormanlar ve dalından tadına bakılası kuşburnular eşlik ediyor bize. Kuşburnu demişken, hemen öyle geçiştirmemek lazım. Bir kere "C" vitamini deposu, antioksidan olarak kanser savar vs. vs... Yol boyunca dere kenarında ağaçlar içinde bir kaç Alabalık tesisi ve sıra sıra bungalov evler görüyoruz. Tırmandıkça derede, ormanlarda uzağımızda kalıyor. Zaman zaman yol bozuluyor, taşlı çakıllı bir hal alıyor. Altımızda 4x4 arazi aracı var, hava açık, yağmur yok, çamur yok. Açıkcası pek endişe etmiyoruz...


SEMAVER ÖNEMLİ...
Göller Bölgesi yakınına kadar araba ile gitmek, mümkün değil. Gülaçar köyünden itibaren, yaklaşık 5 km ilerliyoruz. Artabel yaylasını geçtikten sonra, yol bitiyor. Sararmış olsada, küçük çayırlık bir alana çıkıyoruz. Aracımızı burada bırakıyor, malzemelerimizi yükleniyoruz. Odun dolu çuvalı ben, semaveri ise rehberimiz Fatih alıyor. Evet yanlış duymadınız, burada böyle. Nereye gidilirse gidilsin Semaver sırtta taşınıyor. Bende sırt çantası yok, ama diğer arkadaşlarımın herbiri, içinde çeşitli malzeme ve yiyecek dolu birer sırt çantası taşıyor...

 


BAŞLASIN YÜRÜYÜŞ...
Saat 11;30. 2500 rakımdan başlıyoruz yürümeye. Sabahın kar soğuğu gitmiş, yerini adeta bahar sıcaklığına bırakmıştı. Hava açık ve berrak. Güneş tepemizde ve öyle bir parlıyorki gözlerimiz kamaşıyor...








HARİKA BİR BAŞLANGIÇ...
İniyoruz hemen, sağımızda akan berrak, ak köpüklü derenin yanına. Mevsim itibariyle sular az, ama tatminkâr. Üzerinden geçip, karşı kıyıdan dere boyunca başlıyoruz tırmanmaya. Her yer kaya, kayaların arası otlarla kaplı. Yer yer otların kapattığı kayaların arasında, tehlikeli boşluklar var. Düşmemek için keçi gibi sekiyoruz adeta. Başımızı zaman zaman yukarı kaldırıp ileri bakıyoruz. Gördüğümüz tek şey, tepe silüetinin gökyüzü ile birleştiği. Bir an gökyüzüne tırmanıyormuş hissine kapılıyorsunuz. Yanımızda ise ilk başta küçümsediğimiz berrak, ak köpüklü dere sık sık şelaleler oluşturarak, bizi manzara sarhoşuna çeviriyor. Ve freni boşalmış kamyon gibi vadi aşağı doğru çağıldayıp, duruyor.
Yanımızda akan dere, yol arkadaşımız oldu epey bir süre. Sonra ayrıldık Fatih Sivrisinin yanında.



FATİH SİVRİSİ...
Devasa kayalık bir kütle çıkıntısı. Bu sivrinin adının olmadığını öğrendiğimde, bizi buraya getiren rehberimizin adı ile anılmasının anlamlı olacağını düşündüm. En azından resmî ismini öğrenene kadar, biz kendi aramızda "Fatih Sivrisi" olarak anacağız. Sonra bu isimde nereden çıktı, nerede yazıyor, aslında buranın gerçek ismi budur vs. demeyin. Çünkü yer tarifi için her zaman adı belli noktalara ihtiyaç vardır...



OLACAKLARI BİLSEM TAŞIRMIYDIM HİÇ...
Neyse nerede kalmıştık. Evet, ak köpüklü dereden, Fatih Sivrisinin önünde ayrılıyoruz. Sivrinin solundan, oynak, kayalık, taşlık, oldukça dik bir patikadan vuruyoruz yukarı. Yaklaşık 100 metrelik bir tırmanışla, sivrinin üstüne yakın bir noktaya çıkıyoruz. Burada biraz nefeslenme sonrası, tekrar koyuluyoruz yola. Bu arada sırtımdaki odun çuvalını, hatırlatmak isterim. Çam dallarından oluşan odunların çıkıntıları kol, omuz ve sırtımı çizik içinde bırakmıştı. Ama "Artabel Buzul Göllerini" görecek olma heyecanı ile hiç bir şey hissetmiyordum...




VE İLK GÖL, KARAGÖL...
Saat 13;35. Ve yaklaşık 2,5 km.lik bir tırmanışla, düzlükteyiz. Tam karşımızda devasa yekpare bir kayalık, solumuzda bir tepe ve ortada çift renkli Karagöl. Koşarcasına hızlı adımlarla gidiyoruz, hemen yanına...
"Çift renkli nasıl oluyor !" dediğinizi duyar gibiyim. Tabi, biraz açıklamak gerek bu konuyu. Şöyleki; Göl; yer yer güneşin delici parlak ışıklarıyla, büründüğü berrak, açık zeytuni rengiyle davetkar, dağ ve kaya gölgelerinin oluşturduğu karanlık rengiyle ise oldukça ürkütücü görünüyordu. Ama gerçekten büyüleyici bir güzelliğe sahipti. Görmeden nasıl anlatılır bu güzellik, bilmem ki. Malzemelerimizi bıraktık bir kenara, gölün etrafında başladık dört dönmeye. Fotoğraflar çekildik, bol bol. Ama daha tırmanacak patikalar ve görecek başka güzel göller vardı. Fazla oyalanmadan, hareket ediyoruz ikinci göle doğru.
Dönüşte burada ateş yakılıp, çaylar içilecek. Onun için bırakıyoruz odunları, semaver ve diğer ağırlıklarımızı, buraya...




İKİNCİ GÖLE DOĞRU, TIRMANIŞ...
Çayırlık bir alandan, Abdal Musa Tepesine doğru, başlıyoruz tırmanmaya. Bir süre sonra çayırlık alan yerini, taşlık kayalıklara bırakıyor. Düşmemek için dikkatle adımlarımızı atıyor, sürekli tırmanıyoruz. Nereden bakarsak bakalım, Abdal Musa dağıyla hep göz gözeyiz. Zaman problemi nedeniyle, bugün zirvesine çıkamayacağız, maalesef. "Olsun, seneye bir daha gelmek için bahanem olur" diyorum, içimden...

Yürümeye devam. Güneş tepemizde. Bugün güneş bizi hiç bırakmadı. Hiç üşümedik. Solumuzda suları bi hayli azalmış, irili ufaklı iki gölü bırakıp, tam karşımızdaki sarp kayalıklara tırmanmaya başlıyoruz.






AHTABUR GÖLÜ...
Kısa bir tırmanış sonrası, ayaklarımızın altında bir başka güzeli görüyoruz... Saat 13:15. Ahtabur gölündeyiz.

Gölün etrafı, sarp kayalıklarla çevirili. Kayalıkların yamacında, küçük kar birikintileri var. Göl kayalıkların kuzey yamacında bulunuyor. Ve gölün suyu, tarif edilemez derecede soğuk. Cesaretli bir kaç arkadaşımız, buzul göle balıklama atlayarak sözde çelikleme yaptılar. Ama bu çelikleme, bağırış çığırışlar içinde, 20 saniyeyi geçemedi...

Burada da güneş ışınları, gölü okşarcasına aydınlatıyor, renk ve ışık oyunları sunuyor bizlere...

Ahtabur gölü... Peki nereden geliyor bu isim. Pek tabi her yerin, bir hikayesi vardır. Buranın da var. Ve bir rivayete dayanıyor. Söylentiye göre; Birinci Dünya savaşında bir tabur, sisli bir havada gölün üstündeki yaklaşık 30 metrelik sarp kayalıklardan, önlerini göremeyerek göle düşüyor. Ve birliğin komutanı "Ah! Tabur" diyerek dövünüyor. Böylece bu gölün adıda, "Ahtabur Gölü" olarak kalıyor. Tabiki bu sadece rivayet. Bende duyduğumu aktarıyorum, sizlere...


Rivayette olsa hüzünle şanlı bayrağımızı açıp, aziz şehitlerimizi yürekten anıyor ve ayrılıyoruz buradan...

Kuzeydoğuya doğru, Abdal Musanın sarp yamaçlarından dikkatle yürüyoruz. Zemin çok oynak. Ayağımızın altından sık sık kaya parçaları akıp gidiyor, uçurumlardan aşağı doğru. Burada düşmek, sonumuz olabilir. Çok dikkatliyiz...




ADALI GÖL...
Saat 15:10. 'Adalı Göl." İşte tamda altımızda. Ama güneş ışınları öyle parlıyorki, tam olarak algılayamıyoruz güzelliğini, taki yanına inene kadar...
Göl; isimlerini sonradan öğrendiğim 3305 rakımlı Artabelbaşı ve 3306 rakımlı Göllerbaşı zirvelerinin hemen altında, 2880 rakımlı bir krater çukurunda yer alıyordu. Yedigöller buzul vadisinin, en büyük gölü olduğu söyleniyor. Gölün içinde, gölün adını da buradan aldığı belli olan, küçük bir kaya adacık vardı. Gölün rengi, buradada güneşle birlikte değişkenlik gösteriyordu. Güneşin vurduğu yerler turkuvaz mavi-yeşil, dağların gölgesinin düştüğü yerler ise koyu mavi-siyah görünüyordu. Geldiğimiz mevsim itibariyle, sular her ne kadar azalmış gibi görünse de, gölün derinliği daha kıyıdan itibaren dipsiz kuyu gibiydi. Baharda buranın azametini, tahmin bile edemiyorum. Zaten Ekim ayında olmamıza rağmen, yamaçların kuzeyindeki kıştan kalma kar kütlelerinin varlığı, bahar mevsiminin buralarda çok zorlu geçtiğinin işareti gibiydi. Hattı zatında buraya, dağcı olmayanlar için Haziran ayından önce çıkışların, tehlikeli olabileceği söylenmektedir ki bende öyle düşünüyorum...




KARAGÖL'E DÖNÜYORUZ...
Malzemelerimizi bıraktığımız ilk göle, Karagöl'e doğru inişe geçiyoruz. Ayağımızın altından akıp giden taşlardan, düşmeden, dengede durmaya çalışarak, yamaçları tek tek iniyoruz. Bir yamaçtan iniyor biraz düzlükte yürüyor, sonra birden önümüze yine bir dik yamaç inişi çıkıyor, onuda inip tekrar düzlükte yürüyorduk. Kaç yamaç indik, kaç düzlükte yürüdük, bilmiyorum. Devler ülkesinde merdivenlerden iniyorduk sanki...






BURADA, MUTLAKA KAMP YAPMALIYIZ...
Son düzlük, çayırlık alandayız. Gözüm sağda solda. Aklımda hep Temmuz ayında buraya gelmek, çadırlı kamp yapmak vardı. Çünkü rengarek çiçeklerle bezeli yeşil çayırlarını, coşkun şelale ve karlı tepelerini gördüğüm Artabel'in yaz mevsimi resimleri, çoktan beni benden almıştı...



ODUNLAR YANMIŞ, SEMAVER UÇMUŞ...
Gölün kenarından bir kaç yabancının dönüş yoluna doğru yürüdüğünü görüyoruz. Bizim arkamızdan geliyorlardı. Dağa çıkarken onlar bizi, bizde onları görmüştük...

Saatler 16;00'ı gösterirken geldik, Karagöl'ün yanına. Az önce ayrılan insanlar ateş yakmış, bişeyler yemişler. Atıklarından belli. Ama bir sorun vardı. O kadar yolu sırtımda taşıdığım odunlar yoktu, semaver de yoktu. Biraz önce gidenler yapmış olmalıydı. Bizi uzaktan görünce ateşi bile söndürmeden, alel acele ayrıldıkları belliydi. Çok garip! Dağın başında da olsanız insanların ahlaksızlıklarından kurtulamıyorsunuz. Şu benim yurdum insanını anlamak mümkün değil...

Neyse çok uzatmayalım. Dört arkadaşım, semaverin uçurulduğunu anlar anlamaz, ok gibi fırlıyorlar, az önceki yabancıların arkasından. 15 dakika sonra semaver, Eczacı Mustafa kardeşimizin şefkatli kollarında, yuvasına dönüyor... Ama merak etmeyin. Semaverin nasıl geriye alındığını, yabancılarla yaşanan diyaloğu, Fatih kardeşimizin olaya polyanatif yaklaşımını anlatıp, konuyu dağıtma niyetinde değilim...





NE YEDİK, NE İÇTİK...
Konuyu unutuyoruz, hemen semaver'e buz gibi akan derenin suyundan dolduruyor, ateşini yakıyoruz. Çok geçmeden çaylar hazır. Önümüze konuluyor, çıkarılan nevaleler. Neler mi var? Sayayım. Yöresel Kelkit Ketesi, Erzincan tulum peyniri, zeytin ve yine Erzincan menşeili siyah üzüm. Sohbetimiz neşeli, konuşuyor gülüyor bir taraftanda iştahla yiyoruz. Dağ havası mı dersiniz, yoksa çok mu yorulduk bilmiyorum ama. Bildiğim tek şey çok iyi yediğimizdi. Üzerine de mis gibi kuşburnu çayı. Ohh !.. Daha ne olsun...




Saat 16;45. Güneş dağın arkasından vedalaşıyor bizimle. Hava bir anda buz kesiyor. Elimizde ne varsa ateşe atıp, oturuyoruz etrafına. Arkadaşlarım siyah çay, ben kuşburnu çayını üst üste yuvarlıyoruz. Sohbet ve muhabbetle...






NE ÇABUK İNDİK...
Saat 17;15. Dönme zamanı. Hava nasılda soğudu, eldivenlik oldu ellerim...Dönüş çabuk oldu. İnerken, nasılda çıkmışız geldiğimiz yerlerden güle oynaya indik. Bol bol fotoğraf çekmeye çalıştım. Dik kayalık patikalardan, derenin üstünden, şelalenin altından derken bir baktık aracımızı bıraktığımız yerdeyiz.



Dönüp arkama alaca karanlıklar içinden bana bakan Abdal Musa dağına bir selam çakıyorum, dönüp önüm sıra uzanan vadiye, ileri bakıp birde uzaklardaki Gavur dağlarına, Soğanlı dağlarına selamımı çakıyorum.... İyiki gelmişim, iyiki görmüşüm buraları diyorum. Kendi kendime seneye buraya mutlaka bir daha geleceğime dair sözler veriyor, biniyorum arabaya....
Saat 18;00. Dönüş yolundayız...









SON SÖZ...
Otları sararmış, çiçekleri sönmüşte olsa, geride kalıp alı al, moru mor çeşit çeşit çiçekleri ve Vargit'leriyle bizi selamlayan, yaban mersinleri ve kuşburnularıyla ağzımızı tatlandıran, çağıldayan ak köpüklü dere ve şelaleriyle bize arkadaşlık eden, gölleriyle, kayasıyla, taşıyla bizi misafir eden Artabel seni hiç unutmayacağız...



Bu güzel yürüyüşü özel istek üzerine planlayan, Eczacı Mustafa Daltaban ve rehberimiz Fatih Arslan başta olmak üzere, yol arkadaşlığımızı yapan eğitim camiamızın değerli öğretmenlerinden doğasever Abdurrahman Toklu ve Mustafa Yerli'ye çook teşekkür ediyorum...

Görseli şahane, mesafe ve zorluk derecesi kişilere göre ayarlanabilir, fantastik bir atmosfere sahip olan bu parkuru değerlendirme puanım;10/10

(Murat Turan - Kelkit 2018)





80 yorum:

  1. Serdar Köstence10 Ekim 2018 08:00

    Muhteşem bir doğa muhteşem resimler muhteşem bir anlatım.Kutlarım dostum.Güzel vatanımızın her bir köşesinde saklı binlerce cennet var.Ne güzel anlatmışsın.Tebrik ediyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Serdar Köstence bey, güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim. Evet vatanımızın her bir köşesi ayrı bir güzel.

      Sil
  2. esin aldemir10 Ekim 2018 08:08

    Günlerdir bakıyorum yeni bir gezi yazınız varmı diye sabah hediyesi oldu bu yazınız.Tek kelime ile enfes bir yerde doğmuş ve yaşamışsınız.Resimlerle bütünleşen yazınız bir solukta okunuyor.Teşekkür ve tebrik ederim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Esin Aldemir hanım, arayı açtığım için kusura bakmayın. Asıl takibiniz için ben teşekkür ederim. Esen kalın.

      Sil
  3. Kerem Açıkgöz10 Ekim 2018 08:09

    Resimler kusursuz anlatım süper tabiat eşsiz dostum sende harikasın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kerem Açıkgöz bey, harika olan sizlersiniz. Çok teşekkür ederim. Esen kalın.

      Sil
  4. Servet Saygın10 Ekim 2018 08:14

    Yazınızdaki coşkunluk memleket sevginizin ne kadar yoğun olduğunu gösteriyor.Toprağına bu kadar bağlı olmak sevmek bunuda aynı coşku ile bizlere sunabilmek ne güzel bir yetenek .Malatya Akdağmadenine birlikte yolumuz düşerse bi semaverde beraber yakarız kardeşim .Yazı muhteşem resimler tablo tadında.Tebrikler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Servet Saygın bey, herkes memleketini, toprağını sevmeli, sevmeli ki güzel vatanımızın her karışına sahip çıkalım. Güzel yorumun ve Akdağmadeni davetin için çok teşekkür ederim.

      Sil
  5. Dilruba Öksüztepe10 Ekim 2018 08:19

    Üstadım güzeli görmek için ve bunu bu kadar kusursuz anlatabilmek için gören gözden önce gören yürek olmalı diyorum .Birçok kişi tatil için kalıplanmış yerlere gidiyor .Egeye Akdenize kaçıyor.Oysaki yurdumuzda görülmesi turizme açılması gereken ne güzel saklı köşeler var.Gönüllü turizm elçimiz oldunuz. Evliya Çelebinin modern versiyonu tadındaki anlatımınızla biz daha çok yerler göreceğiz diye düşünüyorum .Yaradanıma emanetsin.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dilruba Öksüztepe hanım, güzel yorum ve Evliya Çelebi yakıştırmanız için çok teşekkür ediyorum. Sağlıcakla, Allaha emanet...

      Sil
  6. BAKİ BAŞKENT10 Ekim 2018 08:22

    BİR HAFTADIR SAYFAYA BAKIYORUM YAZI GÖRMEYİNCE SAĞLIĞINIZ KONUSUNDA ENDİŞE DUYDUM DOSTUM.AMA GÜMBÜR GÜMBÜR GERİ GELDİN MUHTEŞEM USLUBUN SADE YALIN TÜRKÇENLE BU GÜNÜME EŞLİK ETTİN.RESİMLERLE BÜTÜNLEŞEN YAZIN ANLATILMAZ BİR LEZZET VERMİŞ.YÜREĞİNE KALEMİNE SAĞLIK.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Baki Başkent bey, güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim. Gününüze renk kattıysam ne mutlu bana...

      Sil
  7. Gülay Göktürk10 Ekim 2018 08:25

    Tazı stilinizi çok beğeniyorum .Tüm gezilerinizde bizide yanınıza yoldaş gibi alıp götürüyorsunuz.Karadeniz bölgesindeki güzellikleri biliyoruz ama Gümüşhaneninde bundan kalır tarafı yokmuş.İlginç geldi bu.Resimler ressam elinden çıkmış tadında.Bayıldım

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gülay Göktürk hanım, inanın bende yürürken-gezerken hep sizlere gördüğüm bu güzellikleri nasıl layıkıyla aktarabilirim endişesi taşıyorum. Günüşhane'nin tabiatını bir nebze olsun anlatabildiysem, sevdirebildiysem ne mutlu bana. Devamı bir sonraki yazımda olacak. Takipte ve esen kalın.

      Sil
  8. Bekir Sercan10 Ekim 2018 08:26

    Tebrik ederim .Çok başarılı.

    YanıtlaSil
  9. Davut Kalender10 Ekim 2018 08:29

    Ustam;okudum hayran kaldım.Gümüşhaneye doğasına, bu işe gönül verip gezen bunu bizlere bu kadar duru güzel bir Türkçe ile anlatan sana,resimlerle bütünleşip harmanlanan yazındaki duygularına.Başarıların ve gezilerin daim olsun.Tebrikler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Davut Kalender bey, teşvik edici, içten güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim. Sağlıcakla, takipte kalın.

      Sil
  10. Zeki Kılınç10 Ekim 2018 08:33

    Uzun ama upuzun bir yazı önce şöyle bir göz gezdirdim okunurmu bu dedim.Başkent Kelkit diye başlık ilginç geldi bakayım dedim .Yazının sonuna nasıl geldim onca zaman nasıl geçti anlayamadım.Akıcı, yalın ,duru ,insanı alıp giden bir dil, resimlerle gözlere ziyafet ve bende orada olmalıyım duygusu.Harika bir yazı söz ağzımdan çıktı.Kendi adıma teşekkür ederim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Zeki Kılınç bey, evet haklısınız yazı biraz uzun oldu. Ama bazen yaşananları yazılara sığdıramıyorsunuz. Yine de okuduğunuz ve beğendiğiniz için çok teşekkür ediyorum.

      Sil
  11. Mehmet Görgün10 Ekim 2018 08:35

    Siz gezin biz okuyalım .Yanınızdaymışcasına yaşattığınız tüm geziler için teşekkürler arkadaşım .Doğası muhteşemmiş güzel yerde doğmuşsun .Bu bakirliğin kalıcı olması arzusundayım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mehmet Görgün bey, beni okuduğunuz ve güzel yorumlarınızla teşvik ettiğiniz için asıl ben teşekkür ederim. Umarım arzunuz gibi doğa hep bakir kalır. Esen kalın.

      Sil
  12. Kasım Turanlı10 Ekim 2018 08:36

    Tebrik ederim .

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kasım Turanlı bey, çok teşekkür ederim.

      Sil
  13. Ayşen Sanab10 Ekim 2018 08:41

    Çok şanslı hissediyorum kendimi sizi keşfettim ve her hafta bir başka cennette gözlerimi açıyorum.Yüreğine sağlık arkadaşım gözlerimiz ve ruhumuz bayram etti.Tebrikler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ayşen Sanab hanım, beğeninize ve güzel yorumunuza çok teşekkür ederim. Ben mutlu olurken sizleride mutlu edebiliyorsam ve karşılığında güzel yorumlar alıyorsam bu bana en büyük ödüldür. Hep mutlu ve esen kalın.

      Sil
  14. Dilek Kapusuz10 Ekim 2018 08:51

    Kalemşör dostum;büyük bir sabırsızlıkla yazını bekliyordum.Bir önceki yazındaki duygusal patlamayı hazmetmek zamanımı aldı açıkçası.Bu yazında ise ;okuduktan sonra ağzımdan
    Renklerin mavisiyim ben
    Gök mavi deniz maviyim.
    Acılarım dinmesede
    İçimdeki ateş sönmesede
    Umuda serüvenim hiç bitmez.
    dizeleri döküldü.İnsan yaşamı boyunca kendini arar durur.İçine yaptığı her yolculukta yeni bir ben bulmaya çalışır .Yolculuğunda bizleride yanına eş ediyorsun.Yazılarındaki satır aralarında hüznü, mutluluğu, umudu ,karamsarlığı,beklentilerini,isyanlarını serpiştiriyorsun .Yanındaki sevgili eşin yareninle tatlı sevimli kızınla bu yolculuğuna bizide katıyorsun .Kalemin gittikçe keskinleşiyor ve ruhlarda iz bırakıyor.Fotoğraflar ise mükemmel ötesi.Görsel bir ziyafet.Bir sonraki yazında nerede olacağız acaba demekten kendimi alamıyorum.Sevgiler bir gönül dolusu saygılar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Saygıdeğer Dilek Kapusuz hocam, bir önceki yazım sizin teşvikiniz ile kaleme aldığım hayatımdan bir kesitti. Öncelikle herkesi üzdüğüm için özür diliyorum. İçeriği ön plana çıktığı için edebi yönünü değerlendirmek mümkün olmadı.Bu yazımında biraz yavan olduğunu düşünmüştüm ama sizlerden gelen olumlu yorumlar ile mutlu oldum. Hocam siz olumlu, olumsuz yorumlarınızı hiç eksik etmeyin. Etmeyinki ben kendimi geliştireyim. Fotoğrafları beğenmenize sevindim. Bir sonraki yazım da Gümüşhane bölgesinden olacak. Saygı, sevgi bizden. Sağlıcakla kalın.

      Sil
  15. Selim Hızal10 Ekim 2018 09:09

    Çok beğendim.Türkiyemizde ne güzel yerler var haberimiz yokmuş.Tebrikler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Selim Hızal bey, beğeninize çok teşekkürker.

      Sil
  16. Ceylan sevimli10 Ekim 2018 10:00

    Çok güzel yerleri çok beğendim bravo

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ceylan Sevimli hanım, güzel yorumunuza çok teşekkür ederim.

      Sil
  17. Yazılarınız okuyucuya sunulan mükellef bir sofra gibi resimler yazıdaki anlatım kabiliyeti başarılar dilerim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sare Deniz hanım, güzel yorumunuz için çok teşekkürler.

      Sil
  18. Türkiyemizin her yeri gezilmeye değer bu anlaşılıyor.Bloğunuzu ilk defa okudum çok beğendim.Tebrik ederim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Asil Can bey, evet Türkiye'mizin her yeri başka bir güzel. Beğeninize çok teşekkür ederim. Takipte ve esen kalın.

      Sil
  19. DENİZ AKCAN10 Ekim 2018 10:57

    Güzeş vatanıma Almanya'dan sevgiler ve özlemler gönderiyorum.Doğa harikası yerlere amenna birde bu kalemden ÇANAKKALE AFYON SAKARYA İZMİR okumak istiyorum.Bu topraklar nasıl kazanıldı yemi Türkiye nasıl kuruldu.Ne dersiniz.?Bu coşkuyu bu kalemden okumak hakkımız değil mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Deniz Akçan, bizdende gurbet Almanya'ya selam olsun. Belirttiğiniz yerlerle ilgili Gezi Projemiz var. Kısmetse önümüzdeki aylarda gerçekleştireceğiz. Beğeninize teşekkür ederim. Takipte ve esen kalın.

      Sil
  20. Yusuf Candan10 Ekim 2018 11:02

    Ayak izlerinizi adım adım takipteyim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yusuf Candan bey, teşekkür ederim. Takipte ve esen kalın...

      Sil
  21. Özlem Sarık10 Ekim 2018 11:07

    Muhteşem anlatmışsın arkadaşım bende erzincanlıyım.Hasret giderdim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Özlem Sarık hanım, çok teşekkür ederim. Selamlar...

      Sil
  22. Aykut Rufcan10 Ekim 2018 12:32

    Müthiş bir anlatım gücü ve betimleme sanatının var tebrikler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aykut Rufcan bey, takdir ve beğeniniz için çok teşekkür ederim.

      Sil
  23. Defne Çabuk10 Ekim 2018 12:34

    Saklı cennet buralar resimler ve yazı çok güzel.Başarılar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Defne Çabuk hanım, beğeninize ve iyi dileklerinize çok teşekkür ederim.

      Sil
  24. Çağla Durak11 Ekim 2018 10:41

    Fotoğraflarda yazıda çok güzel ve bütünlük içinde tebrik ederim elinize sağlık

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çağla Durak hanım, çok teşekkür ederim...

      Sil
  25. Hazal Dildar11 Ekim 2018 10:43

    Harika keşfedilmemiş bir yer burası iyiki gittiniz ve yazdınız çok güzelmiş

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hazal Dildar hanım, evet çok güzel yerler. Beğeni ve takibiniz için teşekkürler...

      Sil
  26. Murat bey sizinle tanışmaktan çok memnun olduk.bir doğa dostu insanı tanımak bizim için ayrı keyif verici.ilk yürüyüşümüz olsa da inşallah seneye daha güzel rotalarda buluşuruz gumushanemizin ve Kelkitimizin nice güzelliklerinin tanıtımına eşlik ederiz. doğa için yüreği atanlara selam olsun..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Değerli kardeşim bende sizleri tanımaktan mutlu oldum. Baharla birlikte, konuştuğumuz tüm rotaları arşınlamak ümidiyle, esen kalın...

      Sil
  27. Köksal Yurtsever12 Ekim 2018 13:06

    Öncelikle sizi kutluyorum.Gitmek gezmek görmek bu güzelikleri evimize işyerimize kadar getirmek bizleri bu zevkten mahrum etmemek asil bir davranış.Anlatım şekliniz kırk yıllık edebiyatçılar gibi.Bu eşşiz güzelikleri fotoğraflamak ise ayrı bir meziyettir.Başarılarınız daim olsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Köksal Yurtsever bey, tebrik ve güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim. Takipte ve esen kalın.

      Sil
  28. Sevda Özgür12 Ekim 2018 13:08

    Fotoğraflar tablo gibi.Efekt yapmadınız diye umuyorum.Yazı ise şahane olmuş.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevda Özgür hanım, fotoğrafları 16 megapiksel çözünürlüğe sahip cep telefonumla çekiyorum. Fotoğraflarda hiçbir işlem yapmıyorum. Yazı konusundaki beğeninize ise çok teşekkür ederim.

      Sil
  29. Esin Halhallı12 Ekim 2018 13:11

    Murat abicim yine döktürmüşsün.Bencede fotoğraflar çok güzel.Bu sene Karadeniz turu yapmayı düşünüyoruz sayende.Ablamı ilaydamızı ve seni çok seviyorum.����

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Esin Halhallı. Abim beğenine çok teşekkür ederim. Bizde seni çok seviyoruz...

      Sil
  30. Ahmet Satış12 Ekim 2018 13:13

    Daha önce neredeydiniz diye size sonra acaba ben mi geç keşfettim diye kendime kızıyorum.Sağlam kalem müthiş gözlem .Tebrikler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ahmet Satış bey, geç olsun güç olmasın. Güzel yorumunuza çok teşekkür ederim. Takipte ve esen kalın.

      Sil
  31. Emre Başkan12 Ekim 2018 13:16

    Mili parka rehber eşliğinde giriliyormu?Gittiğiniz parkuru rotası varmı?Veya bundan sonra parkur rotalarını paylaşacakmısınız? Cevap vereceğinizi umuyorum şimdiden teşekkür ederim.Bu bölgeye mutlaka gidilmeli diye düşünüyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Emre Başkan bey, Tabiat Parkına giriş için rehber zorunluluğu yok. Ancak mutlaka bir bilenle gidilmesi gerektiğini düşünüyorum. Parkur bilmeyenler için tehlikeli sayılır. Rotaları kayıt altına almıyorum. Ama bu konuda genel istek üzerine ileride isteyenlerle özelden rota paylaşımı yapılacaktır. İlginiz için çok teşekkür ederim.

      Sil
  32. Uras Türkmen12 Ekim 2018 13:23

    Eşim Sinoplu. Karadenizi çok anlatır tatillerde hersene gidelim deriz ama deniz tarafımız ağır basar.Fakat bu resimleri gördükten bu yazıyı okuduktan sonra o dağlara çıkılmalı o göletleri kendi gözümüzle görmeliyiz diyorum.Teşekkür ederim paylaşımınız için.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Uras Türkmen bey, beğeniniz için ben teşekkür ederim. Evet mutlaka karadeniz bölgesi baştan başa gezilmelidir.

      Sil
  33. Rafet Sayın12 Ekim 2018 13:29

    Sayfanıza şöyle bir göz gezdirdim.Modern Evliya Çelebi olmuşsunuz dostum.Okumak farklı bir haz verdi doğrusu.Nice yollarda nice yazılarda buluşmak üzere.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rafet Sayın bey, güzel yakıştırmanız için çok teşekkür ederim. Takipte ve esen kalın.

      Sil
  34. Alara Harmanlı12 Ekim 2018 13:45

    İlk defa yorum yapıyorum ama devamlı takip ediyorum.Mersin yazısında tanıdım sizi.Aile yapınıza,eşinize ve size desteğine,azminizq, yazılarda ki açıklayıcı ve duygusal birikimlere,fotoğraflara hayran kaldığımı söylemeliyim.Tek kelime ile Fevkalade.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Alara Harmanlı hanım, takibiniz, beğeniniz ve takdir edici güzel kelimeleriniz için çok teşekkür ederim. Lütfen takipte ve esen kalın.

      Sil
  35. Mustafa Kemal Atacanlı12 Ekim 2018 13:47

    Arkadaşım Ilgaz dağına bir gezi düzenlesen? Memleket özlemi çekiyorum.Fransa"dan saygılar sevgiler özlemler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mustafa Kemal Atacanlı bey, öncelikle Fransa'ya kucak dolusu selam gönderiyorum. Mutlaka ılgaz'ıda programıma alıyorum. Takipte ve esen kalın.

      Sil
  36. Gülşen Zorlu Kaptanoğlu13 Ekim 2018 10:26

    Yol arkadaşım sen nerelere gittin böyle herzamanki gibi süpersin tebrikler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gülşen Zorlu Kaptanoğlu, Yol arkadaşım çok teşekkür ederim...

      Sil
  37. Delil özcan13 Ekim 2018 10:29

    Resim ve anlatım kayda değer bir güzelikte.Başarılar

    YanıtlaSil
  38. Ceylan Sevimli14 Ekim 2018 15:31

    Bundan sonraki yazınızda planladığınız bölge neresi.Sürükleyici ve merak uyandırıcısınız��

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ceylan Sevimli hanım, Muhtemelen Kazdağlarının eşşsiz kanyon, orman ve şelalelerini arşınlıyor olacağız...

      Sil
  39. Ali Kemal Soydemir26 Ekim 2018 10:47

    Fevkalade anlatım muhteşem görsellik.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ali Kemal Soydemir bey, beğeninize çok teşekkür ederim...

      Sil
  40. Muhteşemmmm

    YanıtlaSil