
KAZDAĞLARI GÜRLEYİK ŞELALESİ (28.03.2019)
Bu hafta kızımın sınav haftası. Her gün ayrı ayrı iki dersten sınava giriyor. Yarın iki dersten daha sınava girecek... Yani kızım için zorlu ve stresli bir hafta. Artık beni ve ailemi az çok tanıyorsunuz. Kızımı okula hergün ben götürüp ben getiririm. Ama bugün akşam üzeri gelen telefon ile yarın Kazdağlarının en güzel şelalelerinin başında gelen Gürleyik Şelalesine keşifvari yürüyüş daveti aldığımda, açıkçası kısa süreli bir ikilem yaşıyorum. Neyseki telefon ile görüşürken durumu kavrayan sevgili kızım ve eşimin işaret diliyle gitmemi söylemeleri ile Erhan beyin davetini kabul ediyorum. Hattı zatında Gürleyik Şelalesinin benim için özel bir önemi olduğunu ve daha adını duyar duymaz heyecanlandığımı itiraf etmeliyim. Şimdi tabi burayı hem özel, hemde önemli yapan nedir diye merak ettiniz değil mi! Hiç merak etmeyin, hemen konuya açıklık getiriyorum şimdi. Bu şelalenin benim için önemi, yine kızımla alakalı tabiki. Geçen yıl Nisan ayında Darıdere'de yapılan kampa, kızımla birlikte katılmış, ertesi günde çok zor ve tehlikeli bir rotadan bu şelaleye inmiştik. İnmiştikte kızımla birlikte unutulmaz bir gün yaşamıştık. ( 28-29.04.2018 Darıdere Kampı ve Gürleyik Şelale Yürüyüşü gezi yazısı.)
Neyse uzatmayalım. Sabah kızımı okula ben bırakacağım, akşam ise Eyüp dedesi alacak... Yarına dair bütün koordineler yapıldıktan sonra, kızım ders çalışmak için odasına çıkıyor. Ben ise erkenden yatmaya...
28.03.2019 Perşembe...
Sabah kalkıyoruz erkenden. Kızımla birlikte, benim özel karışımlı sütlü yulaf ezmesinden oluşan kahvaltımızı yapıyor, annesinin güler yüzü ve güzel dilekleri ile çıkıyoruz kapıdan... Bırakıyorum onu okula ve geliyorum buluşma yerimiz olan Yasa Avm'nin önüne. Beklerken arkadaşlarımı, arıyorum Hazan hanımı, konuşuyoruz uzun uzun telefonla. Eh işte! Sağdan soldan, en çok ta kızımız üzerine yapılan konuşmalar sonrasında, akşam görüşmek üzere bir kez daha vedalaşıyoruz telefonda...

Saate bakıyorum, arkadaşlarımın geciktiğini görünce, çevremde ilgimi çeken ne varsa başlıyorum fotoğraflamaya. Ve Yasa'nın önünde kazları ile birlikte geleni gideni selamlayan bizim Sarıkızın fotoğraflarını çekerken, geliyor arkadaşlarımda. Saatler 09;00'ı gösterirken, biniyorum arka koltuğa dördüncü kişi olarak. Ve düşüyoruz Çanakkale yoluna. Altınoluk'u transit geçip, Narlı köyü yoluna sapıyoruz. Ve tırmanıyoruz cennetvari zeytinlikler içinden Narlı'ya.

Oturuyoruz hemen köy meydanındaki kahvehanenin bahçesine ve söylüyoruz çaylarımızı. Mis gibi sıcacık çaylarımızı mideye indirip, ateş almaya gelmiş gibi hemencecik kalkıyoruz kahvehaneden. Şimdi Gürleyik tüm coşkunluğu ile bizi bekliyor olmalı...


Saat 09;50. Giriyoruz Darıdere'ye giden orman yoluna. Bir kaç km sonra bırakıyoruz aracımızı orman içinde biryere. İniyoruz heyecanla araçtan, sırtlanıyoruz çantalarımızı ve düşüyoruz mis kokulu Kızılçamlar arasındaki orman yoluna. Hava kapalı ve nisbeten serin. Geçen hafta Mayatepe tırmanışında bizi serseme çeviren deli rüzgarın aksine, bugün yaprak kıpırdamıyor. Huzurluyuz... Tozu dumana katmayan, uğultusuz, rüzgarsız ve kuş sesleri ile yürümek ne güzel şeymiş arkadaş...

Bugün Gürleyik Şelalesine, bilinenden farklı bir rotadan ulaşmaya çalışacağız. Elimizdeki cihazda bir rota kayıtlı olmasına rağmen, daha önce hiçbirimiz bu rotayı ne yürüdü nede gördü. Yani bir keşfe yakışır şekilde, yolda ne ile karşılaşıp ne göreceğimizi açıkçası pek bilmiyoruz. İşte perşembe yani keşif günlerini özel yapanda budur zaten...


Yürüyoruz bir süre Kızılçamlar içinden ve yaklaşık yarım saat sonra eski mermer ocaklarını gösteren levhadan, dalıyoruz ormanın derinliklerine. Bu dalışla birlikte, yol boyunca kulaklarımızı okşayan kuş seslerine, ağaçkakanların ritmik tak tak sesleride eklenince, bizim kuş orkestrası tamamlanıyor. Düşünün çıkan sesleri. Bizi sorarsanız, değmeyin keyfimize...


Giriyoruz yol kenarına dizilmiş mermer bloklarının içinden, terkedilmiş mermer ocağına. Neden, niçin terkedilmiş bilmiyoruz. Açıkçası kendi adıma seviniyorum, maddiyatçı insanların her ne sebeple olursa olsun burayı terketmelerine. Bakınıyoruz öylesine çevreye, devasa mermer yatağı duvarların yanına geliyoruz. Tepesinde hayat bulan körpe ağaçları görünce, bir kez daha seviniyorum buranın kurtulduğuna... Bırakın kardeşim, bırakın doğa nefes alsın. O nefes alsın ki bizde alalım. Bindiğimiz dalı kesmeyelim, olurmu sizi gidi paragözler...





Çıkıyoruz mermer ocaklarının içinden, giriyoruz tekrar ağaçlar arasına. İşte bundan sonra başlıyor bitmeyen dik yamaç inişleri, dik yamaç çıkışları, geçit vermez elimizi kolumuzu çizikler içinde bırakan çalılık ve dal budak sarmış ağaçların arasından yürümeler, yorulmalar, oturmalar, düşmeler, ölmüş ağaçların altından üstünden geçmeler, devasa kayalara tırmanma, taşların üzerinden zıplamalar...






Hep zorluk mu yaşadık. Tabiki hayır. En güzel dağ vadi manzaralarına burada rastlayıp seyreyledik, beyaz çiçekleriyle gelinlik giymiş yabani meyve ağaçlarıyla burada karşılaşıp dost olduk, her adımda kulaklarımıza gelen kurumuş meşe yapraklarının ritmik hışırtılarıyla burada hipnotize olup düşüncelerimizden arındık... Taaki bizim gürleyen şelalenin uzaktan merhaba diyen uğultusunu duyuncaya kadar...

Şelaleye doğru yaklaştıkça ruhumuzdaki tek düzelik, yerini yavaş yavaş yüksek kalp atımlı bir heyecana bırakıyordu... Ve evet, işte! Artık görüyoruz onu ağaçların arasından. Ak köpüklerini metrelerce yüksekten, nasılda bırakıyor aşağı. Ya çıkardığı ses. Nasıl anlatılır bu bilmem ki. Aman dikkat. Şelaleyi görüyoruz ama o kadar dik bir yamaçtayız ki. Neredeyse dört ayak üzerinde bi tarafımızın üzerine kaya kaya iniyoruz. Yani bu şelaleyi çok seviyoruz ama kısa yoldanda kavuşmak istemeyiz hani...
Latife bir kenara, nedense bu sefer ki gelişimiz daha kolay geliyor bana. Geçen sene kızımla Darıdere yönünden gelmiştikte, şelaleye inip çıkana kadar, akla karayı seçmiştik. Hatırlıyorumda, altı uçurum daracık keçi yollarından geçerken, kızıma bişey olacak diye onun eline öyle bir yapışmıştım ki sonrasında neredeyse ellerimizi çözememiştik... Hey gidi günler hey. Halbuki bugün ne çabuk ve ne kolay gelmiştik şelaleye. Ya bugünkü parkur çok kolaydı yada sorumluluk olmadan yürümenin kolaylığıydı, benim hissetiğim. Bilemiyorum. Ama bildiğim bişey varki o da kızımla yapılan o yürüyüşün, hem benim hemde kızım için hayatımızda unutulmaz bir anı olarak kalacağıydı...




Saat 13;30. Kavuşuyoruz nihayet güzeller güzeliyle. Evet, bugün ikinci kez görüyorum Gürleyik Şelalesini. Ve ben son bir yılda Kazdağlarında, irili ufaklı bir çok şelale gördüm. Çok sevdiğimde oldu, az sevdiğimde. Mesela Döşemedere Şelalesi nazlıdır, yolları kolaydır, hemen yanına alıverir seni. Vallah Şelalesi ise yükseklerden bırakır kendini. Ormanın çok derinlerindedir. Zamanı olana yoluda açık, gönlüde açıktır. Sularını bıraktığı yeri görmen için başını kaldırman gerekir göklere. Ve hemen yanıbaşındadır yüzülesi zümrüt yeşili büvetleri. Ama ya Gürleyik Şelalesine ne demeli. Ona öyle hemencecik kolayca ulaşamazsın. Nazlı olduğu kadar utangaçtırda. Saklar kendini ormanın en derin ve en kuytu köşesinde. Yolu izi yoktur. Ona gitmek kolay değildir. Gitmek istesede, o dik kaygan yamaçları göze alamaz, alsada her kafası estiğinde gidemez kimse. Özletir kendini. Eğer gitmeyi başarırsan yanına kadar, önce alır seni karşısına, büyüler öylece. Kalakalırsın bir süre onun ak köpüklü suları karşısında. Sonra seni yüzüne sıçrattığı su zerrecikleri ile sakinleştirir, alır içine. Varsa ateşin söndürür buz gibi sularında...






İşte bugün bu hislerle, Gürleyik'in tam karşısında buluyorum kendimi. Önce kızımın selamını söylüyorum, üzerimde kalmasın diye. Sonra bir süre izliyorum ak köpüklü sularını, kayaların arasından tel tel bırakışını. Sularını bıraktığı zümrüt yeşili büvetini... Yüzüme gelen su zerrecikleri ile kendime geliyorum, sonra. Tamam diyorum, bekle diyorum geliyorum diyorum...Giyiyorum mayomu ve yavaş yavaş giriyorum buz gibi sularına. Bütün vücudum buz gibi su ile buluşunca dünya duruyor, zihnim boşalıyor biran.
Ama çok sürmüyor, suyun buz gibi etkisini idrak eder etmez, kıyıya doğru atıyorum kulaçlarımı. Tutunuyorum kayalara, çıkıyorum kıyıya. Bir süre öylece kalıyorum ne hissettiğimi algılamaya çalışarak. Sonuçta sadece mutluluk hisssettiğimi hissedince, tüm negatif düşencelerden arınmanın ruhsal hafifliği ile yeniden mutlu oluyorum...

Giyiniyor, henüz yeni yakılan ateşe sokuluyorum biraz. Her zamanki gibi çay suyu çoktan ateşe konmuş, tavalar içindeki yiyeceklerle birlikte ateşe sürülmüş... Yiyoruz şelale başında eşsiz bir muhabbetle... Herkesin neşesi yerinde ama gitmeliyiz artık. Zaman su gibi akmış, saatler 15;15'i gösteriyor...


Toplanıyor, geldiğimiz yamaçtan vuruyoruz yukarı. Nasıl dikmiş bu yamaç. Biz buradan mı indik arkadaş. Buraya yağmurlu veya çamurlu bir havada gelmenin imkansız olduğunu düşünerek ve düşmemeye çalışarak dikkatle atıyorum adımlarımı. Son kez dönüp ağaçlar arasından, bir daha bakmak istiyorum şelaleye. Kayaların arasından büyük bir coşku ile kendisini aşağı bıraktığını görünce, içimde garip bir burukluk dönüyorum tekrar önüme... Artık anlıyorum ki vedalaşmalar bana göre değil, arkadaş...






Yürüyoruz. Daha doğrusu, sürekli tırmanarak yürümeye çalışıyoruz. Yeşile boyanmış gibi yosunla kaplı kayaların arasından, yapraklarını dökmüş meşe ormanlarının içinden, mor sümbül, ballı baba ve daha nice çiçekleri koklaya seve, hayata veda eden yaşlısı genci, bir çok ağaç gövdesini geride bırakarak tırmanıyor, zaman zaman nefeslenme molaları veriyoruz... Tabi bu molalarımızı boş geçirmiyor, aklımıza takılan doğaya dair sorular ortaya atıp verilen cevaplar ile bilgileniyoruz...








Mesala şu an içinde yürüdüğümüz ormanda bulunan meşe ağaç gövdelerindeki, farklı renk ve yapıdaki oluşumların, ne oldukları sorusunu atıyorum ortaya. Ve yanıbaşımızda bizimle yürüyen konunun uzmanlarından, ağacın üst gövdesindeki gri yeşil renkli, sakalımsı oluşumların bir mantar ve alg birlikteliğindeki liken olduğunu öğreniyoruz. Ağacın toprağa yakın kısımlarındaki oluşumların ise yeşil renkli kara yosunu. Gövdenin altında veya üstünde bulunma durumlarının ise beslenme kaynakları olan nem ile alakalı olduğunu öğreniyoruz. Yani likenler havadaki nem, kara yosunları ise topraktaki nemden besleniyorlardı. Ama eve gelince biraz daha araştırıyorum likenleri. Ve Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesinin Likenler konusundaki bilimsel çalışması ile karşılaşıyorum (Kamil Karamanoğlu, 1971). Çalışmada likenlerin sadece temiz havası olan yerlerde yaşadıkları, kirli ve endüstriyel havaya karşı çok duyarlı olmaları nedeniyle şehirlerin liken florası açısından oldukça fakir olduğu vurgulanmış. Yani likenler bir bölgede ne kadar çok ve çeşitli ise o kadar temiz bir havadan bahsediliyor bu çalışmada... Bizim yürüdüğümüz ormandaki tüm ağaçların, salkım saçak likenlerle kaplı olduğunu görünce oksijen zehirlenmesi geçirmekten korkuyorum açıkçası...






Evet, saat 16;45. Tam birbuçuk saatlik tırmanış sonrası, çıplak meşe ormanlarından çıkıyor artık yeşil çam ormanlarına giriyoruz. Bir kaç dakika, çam iğneleri ve kozalakları ile kaplı oldukça düz bir ormanda yürüdükten sonra, yolumuz yine kayalık bir zemine dönüyor. Dikkatle, kayalara takılmamaya ve düşmemeye çalışarak sekerek ilerliyoruz adeta. Ama çok sürmüyor bu durum. Kızılçamların arasındaki patikadan kısa bir yürüyüş sonrası, sabah ana orman yolundan mermer ocaklarına saptığımız yol ayrımına geliyoruz...



İnişli çıkışlı zorlu patikalar, geride kalıyor bizim için. Yolun bundan sonrasının dümdüz olduğunu biliyoruz artık. Parkurun sonuna gelmiş olmanın rehaveti ile kısa bir soluklanma molası veriyoruz burada. Sonrasında düşüyoruz tekrar londra asfaltı gibi toprak orman yoluna. Ve sallana sallana, neşe içinde sohbet ede ede geliyoruz aracımızı bıraktığımız yere....
Saat 18;15. Biniyoruz aracımıza, yollanıyoruz Narlı'ya. Uğruyoruz yorgunluk çayları için tekrar köy kahvehanesine... Bugün çok fazla değil, totalde 13,5 km yol yürümüştük. Ama sürekli dik yamaç iniş ve çıkışları ile kısmen yorgunluk hissettiğimizi itiraf etmeliyim...
SON SÖZ...
Bugün tam altı kişi, neye kavuşacağımızı bildiğimiz ama nasıl gideceğimizi bilmediğimiz ormanları, patikaları yürüdük pervasızca. Yeri geldi dört el üzerinde dik yamaçlar tırmanıp, yeri geldi düşe kalka indik, dik yamaçları. Yorulduğumuzda oldu, molalarımızda. Kavuştuk nihayetinde Gürleyik'le. Buz gibi sularında ruhumuzu terbiye edip, başucundaki ateşle bedenlerimizi mutlu ettik... Ve gün boyunca zihnen ve bedenen hissedilen tek şey, sadece mutluluk oldu... Hemde çook...
İşte bu mutlu doğa yürüyüşünde beraber adım attığım rehberimiz Erhan bey başta olmak üzere, Suat bey, Rita hanım ve diğer arkadaşlarıma sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum...
Yamaç tırmanışları, inişleri, fantastik güzellikteki meşe ormanları ve pek tabiki ak köpüklü Gürleyik Şelalesi ile bugünkü parkuru değerlendirme puanım; 10/10.
Not: Bu yazıda kullanılan toplam 47 adet fotoğraf'tan 25. 26. ve 37. fotoğrafların çekimi Erhan Çiftçi'ye ait olup, diğer çekimlerin tamamı bana aittir.
Murat Turan - 2019
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder