![](file:///storage/emulated/0/Android/data/com.samsung.android.app.notes/files/share/0/clipdata_200204_174751_045/1.jpg)
DAĞDA TEKBAŞINA (02.02.2020)
Dostlarımın herbirinin yeri, ayrıdır bende. Kadını, erkeği hepiciğini sever, sayarım. Muhabbetleride hoştur, sıkmazlar insanı. Ama gelin görün ki bugünlerde ben yanlız kalmak, tek başıma doğada kaybolmak istiyorum... Hem öyle ateş almaya gider gibi değil, gündüzünü geceye, gecesini sabaha bağlamak istiyorum... Ormanın zifiri karanlığında düşünüp dinginleşmek, arınıp ruhumu aydınlığa çıkarmak istiyorum...
Aslında "dağda tek başına kamp yapma fikri" yeni oluşmuş bişey değildi. Epeydir aklımdaydı ama "armutun sapı, üzümün çöpü" derken bir türlü eyleme geçirememiştim. Ama artık gitmeliydim... Hemde yarın. Evet yanlış duymadınız, yarın gitmeliyim. Öyle uzun uzadıya plana, hazırlığa gerek yok...
02.02.2020 Pazar...
Bu sabah biraz tembellik edip, her zamanki gibi uyanır uyanmaz, hemen yatağımı terketmiyorum. Biraz kitap, biraz cep telefonu ile oyalanıyorum. Sonra kalkıp çıkıyorum evden... Ama kamp için dağlara değil. Son zamanlarda her sabah nereye gidiyorsam, yine oraya gidiyorum. Mecburen gitmek zorunda kalsamda, her sabah aynı heyecan ve aynı sevinçle gidiyorum oraya...
![](file:///storage/emulated/0/Android/data/com.samsung.android.app.notes/files/share/0/clipdata_200204_174751_045/9.jpg)
![](file:///storage/emulated/0/Android/data/com.samsung.android.app.notes/files/share/0/clipdata_200204_174751_045/12.jpg)
Önce sevişiyor, oynuyor, koşturuyoruz köpeklerimle. Sonra tavuk, ördek ve kazların sularını, yemlerini veriyor, salıyorum bahçe dışına.
![](file:///storage/emulated/0/Android/data/com.samsung.android.app.notes/files/share/0/clipdata_200204_174751_045/15.jpg)
![](file:///storage/emulated/0/Android/data/com.samsung.android.app.notes/files/share/0/clipdata_200204_174751_045/16.jpg)
![](file:///storage/emulated/0/Android/data/com.samsung.android.app.notes/files/share/0/clipdata_200204_174751_045/17.jpg)
Hazırlıksız yola çıktığımı söylemiştim. Yolumun üzerinde Altınkum pazarına uğruyor, biraz meyve salatalık, domates, peynir ve zeytin alıyorum. Ha birde patates. Çok severim. Kumpir olanını... Alıyorum irice olanından dört adet...
![](file:///storage/emulated/0/Android/data/com.samsung.android.app.notes/files/share/0/clipdata_200204_174751_045/21.jpg)
Sonra ver elini Kazdağları. Zeytinli'den vuruyor, Mehmetalan köyünden çıkıyorum. Buraları bilenler bilir ama bilmeyenler için söylemeliyim ki Kazdağlarının eteklerinde bulunan en güzel kampingler buradadır. Bi kere her biri gökyakut renkli, buz gibi yüzülesi büvetlere sahiptir. Bu bile başlı başına tercih sebebidir bence... İşte bu kampinglerin sıra sıra dizildiği, Zeytinli çayına paralel ilerliyorum yavaş yavaş...
![](file:///storage/emulated/0/Android/data/com.samsung.android.app.notes/files/share/0/clipdata_200204_174751_045/24.jpg)
![](file:///storage/emulated/0/Android/data/com.samsung.android.app.notes/files/share/0/clipdata_200204_174751_045/25.jpg)
![](file:///storage/emulated/0/Android/data/com.samsung.android.app.notes/files/share/0/clipdata_200204_174751_045/27.jpg)
Saat 14;00. Nihayet kamp yapmayı düşündüğüm yere geliyorum... Müsaade ederseniz, bölge ismi vermeyeceğim. Ancak Milli Parka çok yakın olduğumu söylememde sakınca görmüyorum...
![](file:///storage/emulated/0/Android/data/com.samsung.android.app.notes/files/share/0/clipdata_200204_174751_045/30.jpg)
![](file:///storage/emulated/0/Android/data/com.samsung.android.app.notes/files/share/0/clipdata_200204_174751_045/32.jpg)
Bir araç var kamp yapacağım alanda. Onları geçip, bende biraz ilerisine bırakıyorum aracımı... Yanlarına doğru geliyorum. İki kişiler. Selam verip geçeceğim. Selamlaşıyoruz. Ama içlerinden birisi konuşmaya devam ediyor. Avcı olup olmadığımı soruyor. "Hayır değilim!" diyorum. "Bunuda nereden çıkarttınız!" diye, bu sefer ben soruyorum onlara. Arabamın arkasındaki köpek ve ayı çıkartmalarından bu sonuca vardıklarını söyleyince gülümsüyorum. Köpek çıkartmasının köpeğim Alfa'ya, ayı çıkartmasının ise vahşi doğaya olan sevgimin bir ifadesi olduğunu söylüyorum kısaca... Benide davet ediyorlar sofralarına. Ama benim işim çok. Teşekkür edip ayrılıyorum yanlarından...
![](file:///storage/emulated/0/Android/data/com.samsung.android.app.notes/files/share/0/clipdata_200204_174751_045/35.jpg)
![](file:///storage/emulated/0/Android/data/com.samsung.android.app.notes/files/share/0/clipdata_200204_174751_045/37.jpg)
![](file:///storage/emulated/0/Android/data/com.samsung.android.app.notes/files/share/0/clipdata_200204_174751_045/38.jpg)
İlk işim kamp kuracağım yeri seçmek... Geziyorum dere boyunca, bakıyorum koca çınarların önüne arkasına. Arabam hemen yanı başımda olsun istiyorum. Domuzlar başta olmak üzere yabani hayvanların geçiş güzergahında olmasın istiyorum. Yakacağım ateş orman için tehlike oluşturmasın, dere bir kaç adım yanıbaşımda olsun istiyorum. Manzarası güzel olsun istiyorum. Her hangi bir tehlike durumunda, hakim bir noktada olayım istiyorum. Yani istiyorumda istiyorum... Ama eğer yabani hayatın tam ortasında, hele birde gecenin zifiri karanlığında tek başınıza kalacaksanız, emin olun bu istekler az bile kalır...
![](file:///storage/emulated/0/Android/data/com.samsung.android.app.notes/files/share/0/clipdata_200204_174751_045/41.jpg)
![](file:///storage/emulated/0/Android/data/com.samsung.android.app.notes/files/share/0/clipdata_200204_174751_045/43.jpg)
![](file:///storage/emulated/0/Android/data/com.samsung.android.app.notes/files/share/0/clipdata_200204_174751_045/44.jpg)
![](file:///storage/emulated/0/Android/data/com.samsung.android.app.notes/files/share/0/clipdata_200204_174751_045/46.jpg)
![](file:///storage/emulated/0/Android/data/com.samsung.android.app.notes/files/share/0/clipdata_200204_174751_045/47.jpg)
![](file:///storage/emulated/0/Android/data/com.samsung.android.app.notes/files/share/0/clipdata_200204_174751_045/48.jpg)
Aracımı getiriyorum, kamp yapacağım alana. Ve hiç oyalanmadan ateş yakacağım yerdeki kuru yaprak ve otları temizliyor, ateşi kontrol altında tutmak için etrafını dere kenarından taşıdığım taşlarla çeviriyorum. Sonrasında bol bol odun topluyorum. Gece boyunca ateşi söndürmeme niyetindeyim. Bunun içinde dere yatağından ölü ağaç çıkarıp, balta ile kütük kesiyorum...
Ateş yakma yerimde, gece boyunca yakacağım odunumda hazır... Çok yorulup, çok terledim. Artık zihnen çok rahatım...
![](file:///storage/emulated/0/Android/data/com.samsung.android.app.notes/files/share/0/clipdata_200204_174751_045/52.jpg)
YURDUM İNSANI...
Bu arada ilk geldiğimde bana avcımısın diyen iki arkadaş beni ısrarla yemeğe çağırıyor. Açıkçası çok açım. Davetlerini kabul ediyorum. Benim için üçüncü bir sandalye çıkartmışlar. Şaşırıyor, oturuyorum masalarına... Artık tanışma vakti geliyor. Adımı söylüyorum onlara. Onlarda kendi isimlerini. Müslüm abi Erzincan'lı. Muharrem abi ise Malatya... Dağ başında değilde sanki evde gibi ağırlıyorlar beni. Bende biraz şaşkınlık birazda mutluluk. Memleketimde, hele bu çağda bu çok güzel hareketleri görmek, son derece mutlu ediyor beni... Duruma bakıverin bi; yurdumun bu güzel iki insanı, beni ağırlamak için getirdikleri iki balığın birini ikisi yiyor, diğerini ise bana ikram ediyorlar. Koca bir çipurayı mideye indirdikten sonra öğrenince bu durumu, biraz mahçubiyet yaşasamda, bol bol sohbet ediyoruz. Balık bitiyor, sohbet bitmiyor... Ama benim geceye hazırlanmam lazım. Müsaade isteyip ayrılıyorum yanlarından...
![](file:///storage/emulated/0/Android/data/com.samsung.android.app.notes/files/share/0/clipdata_200204_174751_045/57.jpg)
İlk önce çeşmeden su alıyorum, beş litrelik pet şişelerle. Sonra masa ve sandalyemi kuruyorum. Çadır için henüz erken. Belki de geceyi hiç çadır kurmadan, uyku tulumu ile geçiririm diye düşünüyorum...
![](file:///storage/emulated/0/Android/data/com.samsung.android.app.notes/files/share/0/clipdata_200204_174751_045/61.jpg)
![](file:///storage/emulated/0/Android/data/com.samsung.android.app.notes/files/share/0/clipdata_200204_174751_045/62.jpg)
Oturuyorum bir süre öylece sandalyede... Ulu bir çınarın dibinde. Bulunduğum ortamın, tadını çıkarmaya çalışıyorum. Çağıl çağıl akan dere önümden akıp gidiyor öylesine. Onlarca çınar dere boyunca dizilivermiş... Çınarlardan asırlık olanıda var, gencide... Sarmaşıklara bürünmüş olanıda var çıplak olanıda... Siz bakmayın şimdi onun çıplak yalın haline. Siz onu birde yemyeşil yapraklarıyla yazın, kızıla boyanmış insanı kendinden geçiren güzelliği ile sonbahar hallerini bi görün hele... Nasılda mutlu eder insanı, yazın gölgesinde oturmak bilirmisiniz. Ve kızıl sarı yapraklarıyla, kartpostallık sonbahar halleri... Her şeyin ötesinde, direnir hayata yüzyıllarca...
İşte tamda bu sebeplerden ötürü seviyorum, bende çınarı... Mezarında taş maş istemeyecek kadar, çok...
Ne demiş Nazım usta;
" Yoldaşlar, ölürsem o günden önce yani,
- öyle gibi de görünüyor -
Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni
ve de uyarına gelirse,
tepemde bir de çınar olursa
taş maş da istemez hani..."
![](file:///storage/emulated/0/Android/data/com.samsung.android.app.notes/files/share/0/clipdata_200204_174751_045/75.jpg)
![](file:///storage/emulated/0/Android/data/com.samsung.android.app.notes/files/share/0/clipdata_200204_174751_045/76.jpg)
![](file:///storage/emulated/0/Android/data/com.samsung.android.app.notes/files/share/0/clipdata_200204_174751_045/78.jpg)
Bulunduğum yerde ne telefon nede internet çekiyor. Bu saatten sonra dağda tek başınayım...
![](file:///storage/emulated/0/Android/data/com.samsung.android.app.notes/files/share/0/clipdata_200204_174751_045/83.jpg)
KARANLIK, ATEŞ VE ÇAĞILTILI DERELER...
Saat gecenin sekizi. Artık her yer zifiri karanlık. Sessizliği bozan tek şey, derelerin çoşkun çağıltısı ile ateşin çıtırtılı sesi... Oturuyorum bende öylesine sessizce, ateşin titrek alevleri karşısında...
![](file:///storage/emulated/0/Android/data/com.samsung.android.app.notes/files/share/0/clipdata_200204_174751_045/87.jpg)
Homurtu içinde ilk misafirlerim geliyor. Çadırımın arkasındalar. Tepe lambası başımda, bir kaç adım atıyorum o tarafa doğru. Karanlıkta parlayan boncuk boncuk gözlerle karşılaşıyorum... Kibarca (?), kibarca dediysek biraz yüksek sesle bu gece buradan gitmelerini rica ediyorum. Şimdilik gidiyorlar. Sabaha daha çok var...
![](file:///storage/emulated/0/Android/data/com.samsung.android.app.notes/files/share/0/clipdata_200204_174751_045/90.jpg)
Saat 21;00. Yine geldiler. Bu sefer tam 20 m önümdeler. İlk kamp kurmayı düşündüğüm yerdeler. Kendimi tebrik ediyorum, oraya kamp çadırımı kurmadığım için... Bi saniye. Şu derenin karşı kıyısındaki de ne ola... Bunlarda parlayan bir çift göz ama bu sefer farklı. Bakıyorlar bana doğru, uzun uzun. Her ne ise muhtemelen dereye su içmeye gelecekti ama beni ve ateşi görünce duruyor. Neredeyse aynı göz seviyesindeyiz. Ve sadece bir çift göz. Benim gibi tek başına takılan bir ayı olma olasılığı yüksek... Bu düşünce ile heyecanlanıyorum. Fenerimden ve önümde yanan ateşten başka silahım yok... Hoş olsada sıkacak halimiz yok ya. Neyse, bekliyoruz bir süre öylesine. Dakikalar uzasada nihayet gidiyor. Bende derin bir nefes, ateşe bir kaç odun daha koyup tekrar oturuyorum ateşin başına...
![](file:///storage/emulated/0/Android/data/com.samsung.android.app.notes/files/share/0/clipdata_200204_174751_045/94.jpg)
Orman zifiri karanlık. Hava parçalı bulutlu. Gökteki yarım ay bulutların arasından kendini gösterme çabasında ama nafile... Her yer karanlık. Görmek için ateş yada fener şart...
İnsan yanlız kalınca aklına türlü türlü işler geliyor. Mesela karanlıktayım ama yakıyorum fenerimi, görüyorum önümü... Ve diyorumki keşke hayat denilen yoldada her türlü probleme karşı yolumuzu, yönümüzü aydınlatan bir fenerimiz olsaydı. Gerçi herkesin bir akıl feneri var ama çoğunun ya pili bitmiş yada çok cılız yanıyor... Ve diyorumki yok yok, bize Mustafa Kemal gibi fenerler lazım...
GECEYİ DİNLEMEK...
![](file:///storage/emulated/0/Android/data/com.samsung.android.app.notes/files/share/0/clipdata_200204_174751_045/99.jpg)
![](file:///storage/emulated/0/Android/data/com.samsung.android.app.notes/files/share/0/clipdata_200204_174751_045/101.jpg)
Saat 24;00. Artık uyumalıyım. Giriyorum uyku tulumuma, kapatıyorum gözlerimi...
![](file:///storage/emulated/0/Android/data/com.samsung.android.app.notes/files/share/0/clipdata_200204_174751_045/106.jpg)
Saat gecenin 3'ü ve ben donuyorum. Uyumak mümkün değil. Kalkmakla kalkmamak arasında gidip geliyorum... Ve kalkıyorum. Sönmeye yüz tutmuş ateşi yeniden harlandırmaya çalışıyorum.
![](file:///storage/emulated/0/Android/data/com.samsung.android.app.notes/files/share/0/clipdata_200204_174751_045/109.jpg)
![](file:///storage/emulated/0/Android/data/com.samsung.android.app.notes/files/share/0/clipdata_200204_174751_045/111.jpg)
![](file:///storage/emulated/0/Android/data/com.samsung.android.app.notes/files/share/0/clipdata_200204_174751_045/112.jpg)
![](file:///storage/emulated/0/Android/data/com.samsung.android.app.notes/files/share/0/clipdata_200204_174751_045/113.jpg)
![](file:///storage/emulated/0/Android/data/com.samsung.android.app.notes/files/share/0/clipdata_200204_174751_045/115.jpg)
Saatler 07;20'yi gösterirken söndürüyorum ateşi, çöplerimi topluyor, düşüyorum yola... Sabahın alaca karanlığında, yavaş yavaş ilerlerken dağın bozuk yollarında, çeviriyorum radyonun kulağını. Sabahın ilk türküsü Tolga Çandar'dan geliyor. "Mavi yelek, mor düğme".
Ve arkasından Zülfü Livaneli' nin berrak ve yumuşak sesinde hayat bulan, Sabahattin Alin'in "Leylim Ley'i". Hadi hep beraber dinleyelim...
![](file:///storage/emulated/0/Android/data/com.samsung.android.app.notes/files/share/0/clipdata_200204_174751_045/120.jpg)
"Döndüm Daldan Kopan Kuru Yaprağa Leylim Ley
Seher Yeli Dağıt Beni Kır Beni, Leylim Ley
Götür Tozlarımı Buradan Uzağa, Leylim Ley
Yarı Çıplak Ayağına Sür Beni, Leylim Ley,
Leylim Ley, Leylim Ley
Ayın Şavkı Vurur Sazım Üstüne, Leylim Ley
Söz Söyleyen Yoktur Sözüm Üstüne, Leylim Ley
Geley Hilal Kaşlım Dizim Üstüne, Leylim Ley
Ay Bir Yandan Sen Bir Yandan Sar Beni. Leylim Ley, Leylim Ley, Leylim Ley.....""
SON SÖZ...
Şimdi diyeceksiniz; Ne oldu! Dağda tek başına kamp yaptında başın göğemi erdi. Belkide deli diyeceksiniz. Yapma, etme diyeceksiniz...
Ve bende sizlere diyeceğim ki evet başım göğe erdi. Hem deliyim hemde divane... Doğayı sevmek delilikse ben bir deliyim. Bir gececik olsun doğanın koynunda yatmak divanelikse, ben en uslanmaz divanelerden birisiyim... Ve yine yapacağım. Yine gideceğim...
Not; Bu yazıda kullanılan tüm fotoğraflar bana aittir...
( http://muratinayakizleri.blogspot.com.tr/?m=1 )
Murat Turan - 2020
Güzel bir anı olmuş. Çevreye ve doğaya saygılı arkadaşım, kutlarim sizi.
YanıtlaSilUnknown (?) Çok teşekkür ederim...
SilHayalini kurduğum bir olayi yapmışsınız bazen insanlardan kaçmak gerekiyor.Ama metropolde yaşayan nereye kaçar.
YanıtlaSilYıldırım Bakır bey, haklısınız metropolde yaşamak başlı başına yoruyor insanı. Ama biraz zaman ve arabanızda varsa aslında gidilecek bir çok yer var... İstanbul için söylemek gerekirse şile tarafları, Kocaeli Kandıra civarına giden arkadaşlarım var... Bi değerlendirin derim... Yorum için çok teşekkürler...
SilMükemmel bir yazı unutulmaz bir anı
YanıtlaSilAli Güvenel bey, beğeniniz için çok teşekkür ediyorum... Başka yazılarımda görüşmek üzere esen kalın...
SilSizi tekrar okuyabilmek aynı duyguları o guzel anlatımınızla yaşayabilmek hissetmek...
YanıtlaSilTeşekkürler
Nuray Çolakoğlu hanım, sıcak sözleriniz, samimi duygularınız için bende sizlere çook teşekkür ediyorum...
SilDoğa vahşi yaşam insan huzur mutluluk bir arada daha ne olsun.
YanıtlaSilMurat Güven bey, gerçektende daha ne olsun... Aslında mutlu olmak için hayatta çokta şeye ihtiyacımız yok. İnsanlık bunu anladığı gün, eminimki dünyada mutsuz insan kalmayacak... Zaman ayrıp yaptığınız güzel yorumunuz için çok teşekkürler...
SilHayata bakış açınıza kendinize yetebilmenize ve size imrendim.başarılar dilerim
YanıtlaSilSelman Karakuş bey, başarı dilekleriniz için çok teşekkür ederim...
SilBazen insan herşeyden kaçmak ister sizde bunu yapmışsınız nede güzel yapmışsınız.Anadolu insanının en güzel örneği o arkadaşların yaptığı misafir nerede olsa ağırlanır gözlerim yaşardı içinde umut filizleri acti.Çok harika bir anlatım şeklimiz var okurken yaşıyor kişi tebrikler
YanıtlaSilGünay Köse bey, öncelikle güzel yorum ve tebriğiniz için çok teşekkür ederim... Evet, bazen tüm insanlardan uzakta, kendi kendi ile olmak istiyor insan... Bence ister metropol ister kırsalda olsun nerede yaşarsak yaşayalım bazen kendimizi yaşamalı, sırf kendimize ait olacak zamanlar yaratmalıyız... Takipte ve esen kalmanız dileğiyle...
SilKıymetli okuyucularım;
YanıtlaSilBu blogun başarı, gelişim ve devamlılığı için yapılan yorumların büyük katkısı olduğunu bilmenizi isterim... Bu nedenle zaman ayırıp yaptığınız yorumlar için herbirinize ayrı ayrı çook teşekkür ediyorum... Ama beni rahatsız eden ve bu blogun ruhuna aykırı olduğunu düşündüğüm bir hususu, üzülerekte olsa sizlerle paylaşmak istiyorum...Evet! sorunumuz; isimsiz yorumlar.... Öven veya yeren, şiirsel veya emoji olarak; nasıl bir yorum yaparsanız yapın, isimsiz yapılan yorumların çokta etik olmadığını düşünüyorum... Değerli blog takipçileri; bundan sonra isimsiz yapılacak yorumlarınız, cevap verilmeden silinecektir. Bundan sonraki süreçte karşılıklı iletişim içinde olabilmemiz için paylaşımlarınızı sizlere hitap edebileceğim bir isimle yapmanızı rica ediyor, anlayışınız ve takibiniz için saygılarımı sunuyorum...
Insan insan yetmezse insan kendine yetmeli
YanıtlaSilRus atasözü.
Tebrikler arkadaşım iyi cesaret
Aykut Mekan bey, çok güzel ve doğru bir atasözü... Tebriğiniz için çok teşekkür eder, esenlikler dilerim...
SilMurat bey,Sakarya caddesinde bir dost meclisinde amcam kardeşimiz geri gdedgeldii.O dost meclisinde yazınız okundu.Herkez ayrı bir hülyaya daldı kaldı.Sıkışıp kaldığımız bu kent havasından bur anda yanınızda bulduk kendimizi.Geldiniz gitmeyin bir daha.Saygılarımla
YanıtlaSilCumhur Başkent bey, ne mutlu bana ki birbirimizi görmeden unutulmayan dostluklar kurmuş, birbirimizi arar olmuşuz. İnanın bende eski takipçilerimin isimlerini görünce çok seviniyor, hemen eşime bak şu da yorum yaptı, bak buda geri geldi diye söylüyorum... Baki hocama beni sizlerle tanıştırdığı için, size ise beni dost meclislerinde okunur kılacak kadar değer verip,onurlandırdığınız için çook teşekkür ediyorum... Sağolun, varolun takipte kalın...
SilOkurken insanı içine alan bir yazı.Tebrikler ve başarılar
YanıtlaSilErgun Aydınlı bey, beğeni ve başarı dilekleriniz için çook teşekkür ederim... Bir dahaki yazımda buluşuncaya değin mutlu kalın...
SilUlu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün yolunda ve izindeyiz.Turkiye Cumhuriyeti sizin gibi beni gibi düşünenler sayesinde ilelebet payidar kalacaktır.Bunun en güzel örneği ıssız bir dag başında bile adının geçmesi.Var ol yüreği güzel insan.
YanıtlaSilSelim Hızal bey, Türkiye Cumhuriyetinin ilelebet var olacağı hususunda asla şüphemiz yoktur... Bu vatanı Ata'mıza borçluyuz ve adımladığımız her karış toprağına onun adını fısıldamak ise boynumuzun borcudur... Güzel yorumlar ve desteğiniz için sizlerde sağolun, varolun, esen kalın...
SilKamp ateşi...
YanıtlaSilSizinde içinizdeki doğa sevgisi ateşi sönmesin ki bize bu yazıları yazabilin.
Görseller yine şahane.
Serdar Özel bey, umarım temenni ettiğini gibi hiç sönmez bu ateş. Güzel yorumumuz için çook teşekkür ediyorum...
SilMurat ustam bazen insan içine özüne dönmek ister.Ulkemizin zor zamanlardan geçtiği bu dönemde yaradanimin verdiği akıl ve merhamet duygusu ile içlerine dönebilse.Veren elin alan elden üstün olduğunu bilse.Ah keşke bilse.
YanıtlaSilDilruba Öksüztepe hanım, ne güzel saptama ve temennilerde bulunmuşsunuz... Ama merak etmeyin. Biz büyük bir milletiz... Su akar yolunu bulur... Bu güzel yorum için çook teşekkür eder, her şeyin gönlünüzce olmasını dilerim...
Silİbrahim Güler. Merhaba Murat Kardeşim. Hayalini kurduğum şekilde yaşıyorsun Allah gönlüne göre versin.Geçtiğimiz yaza kadar Edremite gitmemiştim .Sabahattin Alinin bütün kitaplarını okuduğum için o bölgeye özel bir ilgi oluşmuştu bende.Koşmayı ve Doğayı çok seven biri olarak bir kaç günlüğüne edremitte bulundum.köyleri Kızılkeçili,Zeytinli Beyoba,yeşilyurt,Çamlıbel ve Tahtakuşlar gibi bazı köylerini gezdim Hasanboğuldu bövetinde yüzdüm ,Sahilde koştum Dağlarında yürüdüm.Ama yetmedi yine gideceğim.Bende Gümüşhane Kelkitliyim.Görüşmek Dileğiyle.
YanıtlaSilİbrahim Güler bey, kıymetli hemşehrim; bence yıllarca Edremit'te yaşayıpta senin gezdiğin köyleri, yüzdüğün büvetleri ve Kazdağlarına çıkmamış binlerce insan var.... Ama bunlar yetmez diyorsun ve bence de yetmez. Bir dahaki gelişinde mutlaka beraber gitmeliyiz Kazdağlarına ve hatta anladığım kadarıyla koşuyorsunuz, o zaman beraber koşmalıyız patikalarında... Blogtaki mail adresimden bana ulaşmanızın mümkün olduğunu hatırlatır, görüşünceye dek esen kalmanızı dilerim...
Sil