DARIDERE KEŞFİ (12.04.2018)
Bugün, daha üç gün önce 08 Nisan pazar günü gittiğimiz Darıdere bölgesine, keşif ve de kayıp bir eşyayı arama maksadıyla gideceğiz. Darıdere ve şelaleleri, bende güzel bir iz bırakmıştı. Sabah yine erken kalkıldı, kahvaltı yapıldı ve akşamdan hazırladığım sırt çantamı alır almaz düştüm Ayvalık'tan gelecek keşif grubu ile buluşma yerimizin yoluna. Biraz erken gelmişim, olsun. Oturdum açıktaki masalardan birine, istediğim masaya oturabilirdim, çünkü tek müşteri bendim bu saatte. Yanıma gelen, gece nöbetçisi Yasa Avm'nin güvenliği ile havadan sudan konuştuk derken, saat 07;30'da arkadaşlarım geldi. Ve hiç durmadan yola revan olduk.
Geldik yine yeşillikler içindeki güzel Narlı'ya, köy meydanındaki kahvehanenin açık alana atılmış masalarından birine oturduk hemen. Biraz sonra gelen çaylarımızı (ben kekik çayımı) yudumladıktan sonra saatler 08;25'i gösterirken tekrar araçlara binip çıktık taşlı topraklı dağ yoluna.
Yaklaşık 13 km sonra, yürüyüşe başlayacağımız Darıdere Tabiat Parkı Özel Tesislerinin yanındaki, patika yolun geniş bir bölümünde arabamızı parkedip, saat 09;08 'de yürüyüşe başladık.
KAYIP EŞYA ARAMA GÖREVİ
Arabamızı parkettikten hemen 20 m sonra önümüze çıkan, debisi küçük ancak genişçe bir akarsuyun üzerindeki taşlardan zıplayarak geçip, solumuzda Darıdere, yürümeye başladık. Hava çok güzeldi, ne sıcak nede soğuk, üzerimizdeki tişörtler gayet yeterliydi. Neşemiz yerindeydi. Bugün öncelikle, pazar günü yürüdüğümüz parkurun bir kısmını yürüyerek, kayıp bir elektronik eşyanın aramasını yapacak, ardından da farklı bir parkurdan kısmen bilinen, keşifvari bir yürüyüş gerçekleştirecektik. Yürüdük, taşlı topraklı patika yollardan, Darıdere boyunca. Travertenler ve Özgün Şelalesini teğet geçtik ama Varol Tepesi bizi hemen içine alıverdi. Çıktık tepesine, uçurum kenarında yüreğimiz ağzımızda, fotoğraflar çekildik. Kıvrıla kıvrıla akan bir dere ve ona yön veren bir kanyon. Binbir çeşit bitkiler, ağaçlar, kuş cıvıltıları ve derenin uzaktan gelen şırıltılı sesi. Güneş sarı sıcak, gökyüzü masmavi. Kapatın gözlerinizi ve hayal edin sadece.
Yürüdük, yürüdükçe yol boyunca gözümüzü okşayan sarı renkli kaplan otu, mor arap sümbülü, pembe-beyaz ballı baba, yeşil kekik ve naneleri kokladık, etrafımızda dönen kelebeklerin fotoğraflarını çektik. (daha çok Erhan bey çekti diyelim).
SUAT ŞELALESİ;
Pazar günü katettiğimiz "P" şeklindeki parkurun sapını yürümüştük. Bugün biz pazar günkü parkurun tersi istikametinde yürümeye devam edecek ve dönüşü farklı bir parkurdan keşifvari yapacağız. "M" çizerek parkuru tamamlayacağız.
Solumuzda debisi yüksek ama kendisi çok yüksek olmayan, heybetli bir şelale gördük. Suat bey çok güzel dedi hemen. Bizde Erhan beyin önerisiyle grupça şelalenin adını "Suat Şelalesi" koyduk. Ayaküstü Suat bey ve şelalesi hakkında nükteli hoş sohbet, fotoğraf çekimi derken, yola devam.
ŞEYTAN ALDI GÖTÜRDÜ, SATAMADAN GETİRDİ.
Sohbeti kesmeden yürümeye devam ettik ve pazar günü zorlu çıkış ve iniş yaptığımız, dibinden dere geçen ve bi hayli dik olan yamaca geldik. Hemen dört arkadaş, kayıp eşyanın sahibi arkadaşımızın eşyasını kaybettiği muhtemel yer olarak tarif ettiği burada, kaybolan eşyayı aradık durduk, ama maalesef bulamadık. Olsun, sonuçta arkadaşımıza karşı biz görevimizi yapmıştık ya, önemli olan buydu. Geldiğimiz yoldan geri döndük ve yaklaşık 20 dakika sonra sağa aşağıya inen, farklı bir patika yola girdik ve hemen 30 metre sonra bir dere geçişi ile tırmanmaya başladık. Bu noktadan sonra parkur benim için yeniydi 940 rakımlara kadar kıvrıla kıvrıla tırmandıktan sonra çam ağaçlarının arasından, çiçekler ile bezenmiş güzel bir yaylaya çıktık. Buranın güzelliğini içimize çekip, 1-2 dakika soluklandık. Ve yaklaşık beş dakika yürüme sonrası saat 13;00'da, Avcılar Çeşmesi isimli bir çeşme başında mola verdik.
DİNLENME ZAMANI
Burası çamlar altında, çayırlar içinde çok güzel bir yerdi, ama maalesef çeşmemizden, damla damla su akıyordu. Ama bu demek değilki susuz kaldık, çünkü hemen yanında başka bir su kaynağı daha vardı. Her zamanki gibi ateş yakıldı, yenildi içildi. Sohbet edildi. Çimenlere uzandık, hatta şekerleme bile yaptık. Uyandık, toplandık yine düştük yollara. Yolumuz biraz inişli, tepemizde güneş yakıcıydı. Çok sürmedi, yaklaşık 10 dakikalık bir iniş sonunda Serhat ve Narlı köy tabelalarını görünce, şaşırdık. Bu durum bir orman yolu için, pekde alışageldiğimiz bir durum değildi. Neyse, ilerledik ve kesilmiş ağaç kütüklerini bir kamyona yüklemeye çalışan, ormancılarla karşılaştık.
AB-I HAYAT
Ve biraz ileride gürül gürül akan, tadına doyamadığımız, cana can katan, buz gibi berrak suyu ile bir çeşme.. İçtik, elimizi yüzümüzü yıkadık, mataralarımızı doldurduk...
BURADA ÇADIRLI KAMP YAPMALI
Arabamıza yaklaşık 800 m kalmıştı. Yürüdük ve solumuzda yemyeşil çayır-çimeniyle, Ekofest alanı karşıladı bizi. Yanında, şimdilerde kullanılmayan bir su fabrikası, önünde gürül gürül akan suyuyla Darıdere vardı. Hepimizin içine bir sevinç doğdu, yüreğimiz kabardı ve en kısa sürede burada kamp yapmaya karar verdik. Darıdere'nin üzerindeki beton köprüden karşıya geçtik. Darıdere Tabiat Parkı Özel Tesislerin içinden yürüdük, lalelerin, çayır-çimenin fotoğraflarını çektik.
Ve arabamızın yanındayız. Ardımızda 20 km bırakmıştık, ama hiç yorulmamıştık...
TRAVERTENLERDE YÜZME
Daha bir gün önceden kafaya koymuştuk, Darıdere'nin buz gibi sularında yüzmeyi. Saat akşamın 5'i olmuştu ve biz bir türlü yüzmeye fırsat bulamamıştık. Özgün hanımında ısrarlarıyla halimize acımış olacak ki Erhan bey arabayla, yaklaşık 1,5 km bozuk orman yolundan geri giderek, Travertenlere getirdi bizi.
Ve başlasın yüzme keyfi-dıdıdıdı...Su buzz gibi, ama sonrası, şeker.
Bugün, oksijene doya doya yürüdük, şekerleme yaptık, yüzdük, mutlu olduk ... Daha ne olsun.
Ve dönüyoruz. Saat 18;35, Narlı köyündeyiz ve gelsin kekik çayları.
SÜRPRİZ ZİYARETLER
Çıktık yola, üzerimizde tatlı bir rehavet ve mutluluk var. Arabada, sıradaki türkü şuna gelsin buna gelsin derken, Erhan bey Güre'ye gelmeden, "Arkadaşlar, müsaadenizle beş dakika bir büyüğümü ziyaret edeceğim" dedi ve direksiyonu Tahtakuşlar köyüne çevirdi. Bu köye daha öncede gelmiştim. Burada Etnoğrafya Müzesi var onu gezmiştim. Ama şimdi köye girer girmez, arabamız müzenin yanından sola döndü ve gitti durdu bir mezarlığın yanında. Şaşırmıştık. 2006 yılında vefat eden, Türk halk müziğinin önde gelen sanatçılarından Ali Ekber Çiçek'in mezarındaydık. Rahmetle andık. Erhan bey Türkmen olan bu köy ve mezarlık hakkında tarihsel bilgiler verdi. Ve ayrıldık.
Erhan beyin sürprizi bitmemişti, ver elini Çamlıbel ve Ramiz dayı'nın kabiri. Yeşilçamın büyük emektarı. "Tuncel Kurtiz". Dikili bir taşı bile olmayan mütevazı bir istirahatgah. Kendisi istememiş mezarının yaptırılmasını. 'Dünya malı dünyada kalır" diyordu Ramiz dayı.. Ne diyeyim Allah rahmet eylesin.
SON SÖZ...
Dikkat ettimde, doğada ne kadarda mutlu hissediyor insan kendini. Aslında çokta bir şeye, ihtiyacımız yok. Ormanıyla, ağaçları, kuşları ve sularıyla, müthiş bir tabiatın içinde yaşadığımı bilmek, beni çoook mutlu ediyor...
Güzel geçen bir günün sonunda, saat 20;00'da evimdeyim!?
Teşekkür; Bu günümü benimle paylaşan yol arkadaşlarım Erhan bey, Suat bey ve Özgün hanıma sonsuz şükranlarımı sunarım...
Not; Parkur inişi çıkışı çok olmayan kolay, özel bir ekipman gerektirmeyen, yolda su kaynakları yeterli, şelale, traverten, dereleri ve bitki örtüsü ile görseli doyurucu, keyifli bir parkur olup, bu parkur/gezinin beni etkilemesine göre değerlendirme puanım;10/9
(Murat Turan-Akçay 2018)
Okumaya başlayınca ilk aklıma gelen "Yüreğinde dağları,dağlarda özgürlüğü arayan"birinin yazısı bu demek oldu.Cümleler birbirini takip ettikçe kaptırıyor insan kendini ve yazının içine girip kalıyorsunuz.Bitmesin biraz daha sürsün biraz daha biraz daha...
YanıtlaSilO özgürlüğü yaşatan kaleminiz hiç durmasın ...