İzleyiciler

21 Nisan 2018 Cumartesi

HANLAR KEYİF (19.04.2018)


HANLAR KEYİF (19.04.2018)








Bugün günlerden perşembe, "kafa nereye, ben oraya" misali, büyük oranda ne olacağını, ne ile karşılaşacağımızı bilmeden, keşif ve keyif ağırlıklı, doğayla kucaklaştığımız bir gün. Programımızda Hanlar bölgesi var.
Bakın ne yaşadık bugün; Sabah erkenden kalktım, kahvaltımı yaptım ve saat 07;12'de Ayvalık'tan gelecek arkadaşlarla buluşma noktamız olan Entur Termal Otelin önüne geldim. Burada arabamı parkederek, arkadaşlarımın arabasına altıncı kişi olarak bindim. Ve 07;37'de Havran'da, ilk kaşıklar çalındı İsa ustanın çorbalarına. Arkasından çaylarr. 08;00'da Hanlara doğru vurduk arabayı, sohbet ederek. Ha, araçta kimler mi var? Ayvalık'tan Erhan bey ile Özgün hanım, Gömeç'ten Suat bey ve eşi Songül hanım, Burhaniye'den Muharrem bey ve Edremit'ten ben.
Erhan bey her zamanki gibi farklı yollardan giderek, bizlere hem bölgenin güzelliklerini gösteriyor, hemde tanıma fırsatı veriyordu. Yine aynı şekilde Hanlara gelmeden, ara toprak bir yoldan sağa doğru girerek, sağımızda-solumuzda akarsu sesleri, çeşmeler ve baharın yeşil tonuna bürünmüş cins cins ağaçlarıyla ve yemyeşil çayırlarıyla, bulunduğumuz coğrafyanın muhteşem görselliğini seyrede seyrede ilerledik. Saat 09;00'da, Handere yürüyüş yolu üzerinde, çimenler içinde bir çeşme başına geldik. Aslında amacımız, buradan yürüyüşe başlayıp, yine burada yürüyüşü bitirerek, konaklamaktı. Ama aşırı rüzgar vardı ve ciddi rahatsız ediyordu. Hemen kısa bir durum değerlendirmesi ile buradan kısa bir yürüyüş yapmaya ve akabinde gelirken bahsi geçen ve daha az rüzgarlı olduğunu düşündüğümüz, Barış Çeşmesinde konaklamaya, karar verdik. Ve öylede yaptık, yaklaşık iki saat çok güzel bir parkurda yürüdük (gezindik); yol boyunca konudan konuya atlayarak sohbetler ettik, gördüğümüz güzelliklerin fotoğraflarını çektik ve arabamıza atlayarak, bir kaç km daha aşağıda bulunan, Barış Çeşmesine geldik. Saat 11;20.

KEYFİN ADRESİ, BARIŞ ÇEŞMESİ...
Çeşme başındada rüzgar vardı, ama biraz ileride bir yanı yamaç,  diğer yanı dere olan küçük bir düzlüğe eşyalarımızı bırakıp, hemen ateş yaktık. Daha doğrusu mangal diyelim. Dedikya bugün keyif ağırlıklı bir gün.  Sağolsun Erhan bey bir gün önceden, köfte hazırlığı yapmış. Eh diğer arkadaşlarda ne getirdilerse; domates, biber, peynir vs. koyverdiler ortaya. Songül hanımın, evde kendi hazırlamış olduğu, kurutulmuş soslu kırmızı biberinide, unutmamak gerek; gerçekten nefisti. Ellerine sağlık Songül hanım...
Yedik içtik, çok güzel sohbetler ettik, türküler mırıldandık. Kamp ateşine benzer ateşimizi harladık, ateşte demlenen çaylarımızı içtik. Sırtımızı toprağa, yüzümüzü güneşe verdik, esen rüzgarla birlikte ateşin dumanını soluduk, kimi arkadaşımız ayaklarını buz gibi derenin içine sokuverdi. Ben bir ara, bir çift kertenkele ile dost oldum, etrafımızda baharın tadını çıkarıyorlardı. Bana bol bol poz verdiler, bende onların bol bol fotoğraflarını çektim. Yaptıklarımız basitti ama doğadaydık ve mutluyduk. Daha ne olsunki. Evet oldu, bişeyler.

GÜNÜN CİLASI !
Muharrem bey, herkes birtaraflara sereserpe yatıp uzanmışken, birdenbire aklından geçirdiği şeyi söyleyiverdi. " İleride bir şelale var, yaklaşık 2 km mesafede, gidelim mi? " dedi. Ben hemen atladım tabi, gidelim diye. Su varsa ben her zaman varım. Saatler 15;20'yi gösterirken; Özgün, Muharrem ve ben çıktık yola. Daha 10 dakika olmuştuki, çağıl çağıl su sesini duymaya başlamıştık. Hemen sağımızdan, çok dik ama kısa bir rampa aşağı, dikkatle su sesine doğru indiğimizde, karşımıza minik ama bulunduğu yer itibariyle karakteristik, çok güzel bir şelalecik çıkmıştı. Dururmuyuz hiç, hemen fotoğraflar çekildik. Mutlu olduk, kısa bir yürüyüşle buraya gelip böyle bir güzelliği gördüğünüz için. Şelaleye giden yolda beni müthiş etkiledi. Yol olabildiğince düz, ama yer yer yeşil, yolun sağı ve solu yüksek yeşil çam ağaçlarıyla, çiçeklerle bezenmiş Alıç ağacı ve daha adını bilmediğim bir çok bitkilerle süslü. Bu minik, güzel şelale ziyareti, güzel günümüzün adeta cilası olmuştu. Sana bunun için, çokk teşekkür ediyorum Muharrem bey.

Döndük şelaleden, baktık bizimkiler ateşi dahada harlamışlar, yeniden çaylar demlenmiş, sohbet koyu.

TEMİZLİK ZAMANI...
Bu arada, çeşmeye ilk geldiğimizde dikkatimi çeken, her tarafın insanların attığı, cam şişe, plastik bardak, tabak, poşet vb atıklar ile aşırı derecede kirli olduğuydu. O şırıl şırıl akan, berrak suların içinde yosun tutmuş cam şişeleri, plastik poşetlerin dere kenarındaki taşa, dala, budağa boğasıya sarılmış olduklarını görmek, ruhumu karartmıştı. Bu konudaki insanların duyarsızlığı, beni her zaman hem üzmüş, hemde sinirlendirmiştir. Son yarım saat, çevre temizliği yapmaya karar verdim. Tam üç poşet cam şişe, bir poşet ise plastik atık topladım. Tabiki topladıklarımızı orada bırakmadık. Şehir merkezinde, çöp toplama noktasına atılmak üzere, arabanın bagajına taşıdık.
Bu arada Songül hanımın girişimi, Suat ve Erhan beylerin olağanüstü gayretleri ile hemen yanıbaşımızdaki genç çam ağacı; kendisine musallat olan bir " çam kese böceği'nden" kurtarıldı. (Çam kese böceğinin zararları hakkında detaylı bilgi; www.bocek.gen.tr/cam-kese-bocegi.html).

Saat oldu 17;00, toplanma ve gitme zamanı.
Bindik arabamıza, toprak yoldan çıktık ana yola. Dönüş yolumuz, Çamcı köyü üzerinden, Edremit oldu. Arkadaşlarla vedalaşıp, sabah beni aldıkları Entur Termal Tesisleri önünde indim.

Bugün doğa yürüyüşünden ziyade; doğayı dinleme, anlama, yardımlaşma, toprağına boylu boyunca yatma, dostlarla keyif yapma günüydü. Güzel ve farklı bir gündü.
Bugünü, benimle paylaşan tüm arkadaşlarıma sonsuz teşekkür ediyorum.

(Murat Turan-Akçay 2018)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder