KDSG İLE MİSAFİR ORDOST ELELE; SARIKIZ ZİRVE (05.05.2018)
![](file:///storage/emulated/0/Android/data/com.samsung.android.app.notes/files/share/0/clipdata_180506_120146_289/2.jpg)
![](file:///storage/emulated/0/Android/data/com.samsung.android.app.notes/files/share/0/clipdata_180506_120146_289/3.jpg)
![](file:///storage/emulated/0/Android/data/com.samsung.android.app.notes/files/share/0/clipdata_180506_120146_289/4.jpg)
Bugün yürüyüş etkinliği olarak, farklı bir gün deneyimleyeceğiz. Körfez Doğa Sporları Grubu (KDSG) olarak, çok uzaklardan gelen Ordu Doğa Sporları Derneği (ORDOST) ile birlikte Kazdağları Milli Park sınırları içindeki 1726 rakımlı Sarıkız Zirvesine çıkacağız.
Sabah Ordu'dan gelen misafirlerimizi karşıladık ve Kızılkeçili yolu girişindeki Hasbihal'de kahvaltılarını yaptılar. Kahvaltı sonrası saat 09;10'da, dört minibüs olarak hareket ettik. Önce Kızılkeçili köyüne, oradanda ara bağlantı yolu ile Zeytinli köy merkezine geldik. Şunu söylemeden geçemeyeceğim; buralara ben köy diyorum ama aslında bu köyler, Edremit Belediyesine bağlı birer mahalle olarak görünüyor. Ve bir şehirde ne ararsan; eczane, market, pastahane vs. her şey bu köylerdede var.
KILAVUZ ALMAK ŞART !
Araçlarımız, Milli parka giriş için kılavuz almak üzere direkt, Zeytinli Milli Park İrtibat Bürosunun önüne gittiğinde, saatler 09;40'ı gösteriyordu.
Kazdağı'nın Balıkesir ili sınırları içinde kalan 21.452 hektarlık (yaklaşık 214.520 dönüm) alanı, 1993 yılında Bakanlar Kurulu Kararıyla, Milli Park olarak ilan edilmiş. Milli Parkta, 2873 sayılı kanun gereği; hiç bir üretim faaliyetine izin verilmemekte, ekosistem kendi doğal seyrine bırakılmış olup, aynı zamanda hayvan otlatma, avcılık ve endemik bitkilerin toplanmasıda yasaklanmıştır. Bu nedenle ücreti mukabilinde Alan Klavuzu almadan Milli Parka giriş mümkün değildir. (balikesir@ormansu.gov.tr)
TOZLU MU TOZLU, "TOZLU" YOLLARI...
Zeytinli'den saat 10;05'de, hareket ettik. Pınarbaşı yol ayrımından Mehmetalan köyüne doğru dönerek, 3-4 km sonra köyün içinden geçtik. Saat 10;20 gibi, Kazdağı Milli Parkı Yalama Giriş Kontrol Ünitesinde, milli parka giriş için araç ve klavuz ücretleri yatırıldı.
Bindik araçlarımıza, vurduk rampa yukarı. Kılavuzumuz, Kazdağı hakkında sürekli bilgilendirme yapıp duruyordu, yapmasına da; ah! şu tozlarda nereden geliyor. Aracın içini, toz duman götürüyordu. Pencereyi açsan daha beter, açmasan kapı aralarından ve daha nereden girdiğini bilmediğimiz, tozdan nefes alamaz hale geliyorduk. Herkes bafıyla, bandanasınıyla ne bulduysa onunla kapattı, ağzını gözünü. Sık sık mola vererek, araçlardan inip nefes almaya çalıştık. Hava kapalı, yollar kurumu kuru, tozlumu tozlu.
BEN ARTÇI, ERHAN BEY ÖNCÜ; BAŞLASIN, DOĞA YÜRÜYÜŞÜ...
Sonunda geldik, yürüyüş noktamızın başlangıcına. Yürüyüşe, Tozlu yaylasının bir km aşağısından, Karanlıkdere girişinden başlayıp, milli parkın el değmemiş, araç girmez patikalarından, dar bir "U" çizerek, yaklaşık 12-13 km yürüyüp, çeşmelerin olduğu Tozlu Yayla Mevkine çıkacaktık.
Saatler 11;55'i gösterirken, Erhan bey ve bende birer telsiz; ben artçı, Erhan bey öncü , 16 KDSG üyesi, 49 Ordu'lu misafirler ve milli parkın görevlendirdiği kılavuzlarımızla, başladık yürümeye.
Koruma altındaki, el değmemiş Milli Parkın içinde olmak, yürümek ne büyük mutluluk. Ama bu mutluluk, benim için çok sürmedi. Daha 10 dakika yürümemiştik ki bir çeşme ve çevresinde, insan atığı çöpler. Hemde ne çöp arkadaş! Adamlar, bildiğin yatak, yorgan getirmişler; yemişler, içmişler, yatmışlar, sonrada yatak yorgan dahil ne varsa, bütün çöplerini bırakıp gitmişler. Yanımızdaki Milli Park Alan kılavuzuda şaşırdı, durum karşısında. Biraz önce bu alanın korumada olduğunu, kontrolsüz girilemeyeceğinden dem vurup duruyordu. Artık hiç bir şey demiyorum, bu insan oğluna. Ne çöpünü atanda utanma var, nede görevini layıkıyla yapmadan, her ay maaşını alanlarda. Sadece "PES" diyorum...
Neyseki yol boyunca Kazdağının görsel güzelliği; hele dev gibi her yerde açmış, halk arasında "ayı gülü" veya "eşek gülü" diyede adlandırılan al, al şakayıklarıyla, uçları açık yeşil renkle boyanmış gibi yeni filiz vermiş göknar ağaçlarının selamıyla, tekrar kendimize geldik.
YEMEK MOLASI VE SONRASI...
Saat 13;38. Yemek molası. Herkes çantasında ne varsa çıkardı yedi, ikram etti. Dinlendi, sohbet etti ve çıkıldı yola. Artık hafifte olsa, bir tırmanış vardı, yol taşlı ve bozuktu. Ayak burkulmalarına karşı, adımları dikkatli atmak gerekiyordu.
Grup genelde dinamik genç insanlardan oluşuyordu. Ama kondüsyonu kötü olanlar ve kısmen kilolu olanlar, haliyle zorlanıyorlardı.
Ben artçıydım, onun için bu kadar kalabalık olmasına rağmen, pek az insanla iletişime geçebildim. Bunlardan bir taneside, malulen emekli bir meslektaşımın eşi ve oğlu oldu. Buradan kendisine ve eşine selam olsun.
Yemek molasından sonraki bölümde, Erhan beyin eşi Aynur hanım biraz rahatsızlanınca, bitiş noktasına kadar, biz üç kişi beraber yürüdük.
Saat 15;18'de Kazdağı Göknarı Seyir Noktası,
16;05'de ise yürüyüşümüzün bitiş noktası, 1470 rakımlı Tozlu Yaylasına geldik.
Nefeslendik, elimizi yüzümüzü yıkadık ve Sarıkız'a gitmek üzere tekrar araçlarımıza bindik. Yine toz yuta yuta, yaklaşık 7 km yol katederek, saat 16;40'da geldik Sarıkız'a, yürüyeceğimiz noktaya.
SARIKIZ İLE KAVUŞMA...
Araçlar yol kenarındaki, bulunduğumuz bölgeyi tanımlayan tabelaların, yanına parketti. İndik araçlardan ve başladık toprak, kayalık yoldan yürümeye. Hemen sağımızda, tepesinde küre silüeti bulunan, Baba Dağı (Sarıkız'ın babasının öldüğü tepe, Çılbak Baba Tepesi) görünüyordu. Yürüdükçe, karşımızda duran Sarıkızın; gözümüzde görüntüsü, içimizde ise heyecanı büyüyordu. Belki 1,5 km, belki 2 km yürüdük. Bilmiyorum ama bir çırpıda gelmiş, kayalardan tırmanmıştım Sarıkız'a. Sarıkız tepesi, inananlar için kutsal bir mekandı. Burayı ziyaret edenlerin, "hacı" oldukları söyleniyordu. Sarıkız efsanesini burada anlatmayacağım, çünkü o kadar çok söylence ve rivayet varki. Merak edenler internetten bir çoğuna ulaşabilir ve nasıl inanmak istiyorsa ona inanabilir.
Beni soracak olursanız; Akçay'a ilk geldiğim günden itibaren adını duyduğum, efsanelerini defalarca dinlediğim, buraya yürüyerek gelen bir çok arkadaşımın ağzından duyduğum Sarıkız'a gelmek; beni gerçekten çok mutlu etti, omuzlarımdan bir ton yük alınmış gibi hem bedenimi, hem de ruhumu hafifletti...
Vedalaşıp ayrıldık Sarıkız'dan, araçlara doğru yürüyoruz. Yol, nasılda uzadı! Halbuki gelirken, sanki 2 dakikada uçup konuvermiştik, Sarıkız'ın tepesine.
Saat 17;30 araçlardayız. Yine toz, yine toz... Taktık korsanlar gibi bandanalarımızı, ağzımızın, burnumuzun üzerine. Kiminin gözleri kapalı, kiminin kısık. Konuşan konuşuyor yine, nasıl başarıyorsa.
Saat 18;40, Zeytinli meydandayız, elimizi yüzümüzü tozdan arındırıp, oturduk çay bahçesine. Soluklandık, çaylar içildi.
Gün henüz bitmemişti, Ordu'dan gelen misafirlerimiz için. Programa göre daha Çamlıbel, Tahtakuşlar ve Yeşilyurt köyleri gezilecekti. Ben müsaade istedim, saatler 19;20'yi gösterirken, Kızılkeçili köyü kavşağında araçtan inip, evimin yolunu tutturdum.
Son söz; Benim için çok anlamlı olan bu gezi ve yürüyüşte beraber olduğum tüm KDSG üyeleri ile Ordu'dan gelen değerli misafirlerimiz ORDOST üyelerine, çook teşekkür ediyorum.
Ayrıca rahatsızlanan eşine, kimi zaman baston, kimi zaman sedye olan Erhan bey ve eşi Aynur hanıma, geçmiş olsun dileklerimle acil şifalar diliyorum.
Not; Bu etkinliğin, beni etkilemesine göre değerlendirme puanım;10/10
(Murat Turan-Akçay 2018)
👏👏👏
YanıtlaSil