İzleyiciler

1 Ocak 2019 Salı

KOZAK YAYLASI - ARZU YOLU (29.12.2018)


KOZAK YAYLASI - ARZU YOLU (29.12.2018)

Bu hafta nasıl geçti anlayamadım. Gecem gündüzüme karıştı. Pazar günü Çanakkale Karakol Dağlarında yürümüş gece geç saatlerde eve gelebilmiştim. Ve sonrasında, 2-3 gün ayakta geçirilen gripal enfeksiyona bağlı, halsizlik ve geceleri uykusuzluk... Dinlenmeye fırsat bulamıyordum. Öyle ki sabahları kızımı okula bırakır bırakmaz, eve gidince biraz yatacağım diyorum, ama nerdeee. Daha eve gelir gelmez ya bir tamirat usta işi çıkıyor, yada banka, pazar alış verişi. Yani mutlaka bişey çıkıyor ve böylelikle benim dinlenme işide, suya düşüyordu... Ve bu kadar işin arasına sokuşturulan, çivi çiviyi söker misali spor salonu çalışmaları derken, cuma günü İzmir'den gelen acı haber ile günlük hayatın hızına yetişemiyor, hepten kopuyordum... Hemen apar topar İzmir'e gidiyorum...
Evet, şimdi ne acı haberi dediğinizi duyar gibiyim. Kıymetli dostlarım; çok sevdiğim kuzenim Arzu Turan'ı gencecik yaşta kaybetmiştik... Üzgünüm demek, ne kadar yeterlidir bilemiyorum ama içim sızlıyor ve gerçekten çook üzgünüm...

29.12.2018 Cumartesi...
Dün İzmir'de kuzenimi toprağa verdik. Onun için gece geç saatlerde evime dönebiliyorum... Bugün yapılacak etkinliğe, daha önceden katılacağımı bildirdiğim için de kendimi, gitme mecburiyetinde hissediyorum ...

Gece geç yatmama rağmen sabah 05;30'da uyanıyor, erkenden çıkıyorum evden... Hava çok soğuk, arabanın camları buz tutmuş. Sıcak su dökerek camları buzlardan temizliyor, koyuluyorum yola. Burhaniye ve Gömeç'ten iki arkadaşı daha alıp, Ayvalık'tan gelecek arkadaşlarla buluşmak üzere, Kozak sapağına devam ediyoruz...

Saat 06;50. Kozak sapağındayız. Arkadaşlarımız gelmiş bizi bekliyor... Hemen malzemelerimizle birlikte diğer araca geçiyoruz... Hava soğuk ve karanlık. Ben ise hem yorgun hem üzgünüm. Arabaya biner binmez kısa bir selamlaşma sonrası, susuyorum... Arkadaşlarım durmadan konuşuyorlar. Konuşmalara kulağım çoğunlukla kapalı, ne konuşuyorlar bilmiyorum... Bir iki köyde duruldu, bişeyler alındı ve kahvaltı için yönümüz Yukarıbey nahiyesine çevrildi... Benim yemeye niyetim yok ama arkadaşlarım burada, nohutlu börek yiyecekler...


Saat 07;15. Yukarıbey'deyiz. Ama in cin top oynuyor. Her yer kapalı. Sanki biraz erken mi geldik. Ben sabah bişeyler atıştırarak çıkmıştım evden, yani bana dert değildi. Ama arkadaşlarım...

Erhan bey, şu an Bergama'ya çok yakın olduğumuzu ve orada da harika bir kahvaltıcı olduğundan bahsedince, istikametimiz belli oluyor... Dedim ya ben kahvaltı yapmayacağım. Zaten benim börekle, simitle yani hamur işleriyle pek işim olmazdı... Arkadaşlarımız için Bergama'ya gidiyoruz. Hava hala karanlık...



YEMEM DİYENDEN KORKACAKSIN...
Saatler 07;45'i gösterirken, Erhan beyin öve öve bitiremediği "Yenigün Kahvaltı Salonu'ndan" içeri giriyoruz... Yaşlı bir amca karşılıyor bizi. Salaş mı salaş, küçücük bir yer... Bizden başka kimse yok. Oturur oturmaz masamız süratle bal, kaymak, yumurta, tulum ve sıcacık bir bardak sütle donatılıyor. Bilirim kimileri süt kokusunu pek sevmez ama kaynamış süt kokusu benim hep iştahımı açmıştır. Masayı görünce dayanamıyorum. Bir kahvaltıda ben istiyorum. Bu benim ikinci kahvaltım olmasına rağmen, önüme konan ne varsa silip süpürüyorum... Bu kahvaltı, beni biraz mutlu ediyor...


Yürümekte bile zorlanan 80'lik Eşref amca ile biraz sohbet ediyoruz. Kahvaltıcılık işinin baba mesleği olduğunu, kendini bildi bileli bu dükkanda çalıştığını, şimdilerde ise oğlu ile birlikte çalıştıklarını öğreniyoruz....


Saat 08;20. Kahvaltıcıdan adımımızı dışarı attığımızda, günün çoktan ağardığını görüyoruz... Düşüyoruz yeniden Kozak yollarına...


BAŞLIYORUZ...
Saat 08;55. Yürüyüşe başlayacağımız, Kozak Zirve Kafenin önüne geliyoruz. Araçtan inip yürüyüş kıyafetlerimizi giyiyor ve sırt çantalarımızı alıyoruz... Hiç oyalanmıyor, Zirve Kafenin ahşap çitlerinin yanından, vuruyoruz çamlar içindeki orman yoluna. Bu bir keşif yürüyüşü olacak. Yani bizi neyin beklediğini bilmeden, daha önce başka bir grup tarafından yürünen bir parkuru arşınlayacağız...




BUZ TUTMUŞ SU BİRİKİNTİLERİ...
Hava oldukça soğuk. Yürüdüğümüz toprak yol, oldukça düzgün ve ıslak görünümlü bir yol. Ama çamurlu değil. Çünkü normal şartlarda çamurlu olması gereken yol, soğuktan donarak sertleşmiş durumda. Zaten ilerledikçe, karşımıza çıkan su birikintilerinin de buz tutmuş olduğunu görüyoruz... Buz tutmuş bu su birikintilerinin üzerinde yürümek, çocukken en sevdiğim şeylerden birisiydi. Şimdi de öyle. Bu buz tabakasının üzerinde yürürken atılan her adımda kırılan buz ve çıkan çatırtılı çuturtulu ses, bana çok eğlenceli gelirdi. Bence hala eğlenceli... Şimdiki çocukların eğlence anlayışı ile karşılaştırılınca, ne kadar basit, doğal, zararsız ve ekonomik değilmi...





Neyse konumuza gelelim. Yolumuz üzerinde sağlı sollu yaşlı ve genç kızıl çamlar bize eşlik ediyor. Bu yolda dikkatimi ilk çeken şey, çok sayıda insan eliyle dikilmiş körpe çam ağaçları oluyor. Yaşlı çam ağaçların iğne yaprakları koyu yeşile çalarken, genç körpe çamların renkleri parlak ve daha açık yeşile çalıyordu.
Yürüdüğümüz bu kahverengi yoldan, yeşil renklerin ardına bakınca ise tepelerde parlayan bembeyaz kar, manzarayı tamamlıyordu. Oluşan renk harmonisi pek iç açıcıydı... Eh daha ne isteyelim, belliki bugün görseli yüksek, huzur verici bir yolda yürüyeceğiz...

AH! KUZEN...
Ama kuzenimi aklımdan bir türlü çıkaramıyorum. Tam da güzel bir orman yolu, karlı tepeler, çatırdayan buz birikintileri ile dikkatim dağıldı derken, ömrünün baharında gülen yüzü ile bizi bırakıp giden Arzu, hep gözümün önüne geliyordu.


Onu burada anlatmak, ne kadar doğru olur bilmiyorum ama onun gülen yüzüne bakıp siz karar verin. O Buca belediyesinin en sevilen müdiresiydi. Basından sorumluydu. Güler yüzüyle kimseyi kırmaz, işinden asla taviz vermezdi. Hasta yatağında bile uzaktan uzağa, işini yapmaya çalışırdı. Ama körolası hastalık, bir yılda bitirdi onu. Hayata küstü, kimseyi görmek istemedi, belkide kendisini öyle göstermek istemedi kimseye.... Ve bizleri bu yalan dünyayla baş başa bırakıp, gitti... Evet, gerçek olan tek şey, gitmiş olduğuydu...



BİRİ BANA, TOPLU AĞAÇ KESİMLERİNİ İZAH EDEBİLİR Mİ ?...
Klasik laf vardır; "ölenle ölünmez, hayat devam ediyor" diye.... İşte bende yürüyorum. Ama hep arkada yürüyorum. Anlatılmaz bir ruh haliyle, hem kendimle hesaplaşıyor, hem de ilgimi çeken güzel yerlerin fotoğraflarını çekmeye çalışıyorum. Ve birdenbire karşımda gördüğüm çıplak orman arazisi ile irkiliyorum. Bazı bölgelerde ağaçlar tamamiyle kesilmiş, ağaç gövdeleri ise boylu boyunca öylece yatıyordu. Daha önceleri de bu konuya değinmiştim. Adı ister seyreltme, ister gençleştirme olsun ben toplu ağaç kesilmesine kesinlikle karşıyım. Bana göre bu bir katliamdır. Lütfen biri bana, mantıklı bir şekilde açıklasın. Ağaçta olsa bir canlı grubunun hayatına, son veriyorsunuz. Ölüm bu kadar basit mi... Ekolojik dengelerin bozulmasına hiç değinmiyorum bile...

Yürüdüğüm ormanın üzerimde oluşturduğu, özgürlük ve huzur hissinin, tamda ruhuma ilaç olacağı sırada, toplu ağaç kesimi daha doğrusu katliam yapılan bölgeye girmemle, ruh halim tekrar tepetaklak oluyor... Elden ne gelir ki...


Saatler 10;10'u gösterirken, toprak yoldan çıkıyor, direkt ormanın içine dalıyoruz. Ne bir patika ne bir iz var. Öylesine bir kuru su yatağının içinden, rampa yukarı tırmanmaya başlıyoruz. Çok sürmüyor yaklaşık 10 dakika sonra tekrar bir orman yoluna düşüyoruz. Ve daha rahat bir yürüyüşle devam ediyoruz...

Bir süre sonra, tek tükde olsa kulaklarımıza gelen kuş sesleri, yüzümüzde tebessüm oluşturuyor. Bu arada güneş iyiden iyiye yüzünü göstererek, hem manzaramıza ışık hemde sırtımıza sıcaklık veriyor...




YÜKSELEN YOL VE GÖRSELLİK....
Sürekli bir tırmanış içindeyiz. Tırmandıkça yolumuzun görseliğide yükseliyordu. İşte tam da böyle bir manzaranın karşısında duruyoruz şimdi. Fıstık çam ormanlarının içinde Yukarıbey yani Kozak, daha arkada ise dumanlı başı ve karlı tepeleri ile Madra dağ silsilesi duruyordu. Hani, Madra dağlarında da az yürümemiştik. İşte tam karşımızda duruyor sevgili Gölcük yaylası, şu sağ tarafta görünen karla kaplı tepe ise Maya Tepe....

Karış karış gezdiğimiz Kozak'ta hala gidilmedik o kadar çok yer ve güzellik vardı ki. İşte bugün o güzelliklerin birinin, kıvrımlı yollarında farkında olmadan tırmanıyor, adeta bulutların içine doğru yürüyorduk...



Yollarda çok olmasada, yer yer kar vardı. Geçtiğimiz günlerde yağan bembeyaz kar, hala kıyıda köşede bize eşlik ediyordu. Favori rengim mavi de olsa, beyaz rengi de çok severim... Renklerin, insanların ruh hali üzerine etkilerine inanırmısınız bilmem ama ben inanırım. Çünkü masumiyetin rengi olarak kabul edilen "Beyaz Renk", beni çok rahatlatır ve mutlu eder...








BİRİ ŞU KOÇU TUTSUN...
Bu ruh haliyle yürürken, havlayan köpek sesleriyle kendimize geliyoruz. İleride bir koyun sürüsü görmemizle, bir yaylaya geldiğimizi anlıyoruz. Biraz daha yaklaşınca, biri yaygaracı diğeri oyuncu iki köpek havlayarak bize doğru koşmaya başlıyorlar. Tam köpekleri seveceğiz, ileriden gelen ses ile dikkatimizi o tarafa çeviriyoruz... Çitlerin arkasından bize doğru, "Sizi bana Allah mı gönderdi ! " diye, can havliyle bağıran adama çeviriyoruz. Ortada garip bir durum olduğu belliydi. Adam çitlerin içinde, koyunlar ise dışarıdaydı. Bize eliyle 15-20 başlık sürünün içindeki dev gibi koçu göstererek, gergin ve yalvarır bir ses tonuyla;
-Allah için şu koçu tutun, ama arka ayağından tutun ! diyor. Biz bir anlam veremesek te, Suat bey lafı ikiletmeden hemen öne atılıp, önce arka bacağından sonra boynuzlarından kavrıyor. Ama koçta, hani koç. Öyle böyle değil. Mübarek, boğa sanki. Adamın ikazı ile hemen Erhan bey yardıma koşuyor. Ve koç zapt-ı rapta alınıyor. Bunun üzerine sığındığı çitlerin arkasından, elinde kalınca bir ip ile çıkıp gelen adam, hemen koçu boynuzlarından bir ağaca bağlıyor. Bağlayınca adam öyle bir rahatlıyor ki birbiri ardına koça saydırmaya başlıyor. Adamı biz sakinleştirmeye çalışırken o bir taraftan koçun onu sürüye yaklaştırmayıp, kovaladığını, neredeyse onu öldüreceğini binbir küfür eşliğinde, nefes almadan anlatıp duruyordu... Zor sakinleştiryoruz. Ama o yine bir taraftan koçu ağılına hapsetmek, koyunlardan ayrı tutarak cezalandırmaktan, hatta kasaba satmaktan dem vurup duruyordu...
Biz kim olduğunu, kaç hayvanı olduğunu, yayla hakkında çeşitli sorular sorup, konuyu değiştirmeye çalışıyoruz. Ama nafile adamın sakinleşeceği yok. Koça takmış, belliki koçta ona... Allah sonlarını hayır etsin...



MELEŞEN KUZULAR...
Adamı kendi haline bırakıp, çitlerin içinden meleşen kuzuların ağılına yöneliyoruz. Kuzuların hepsi bir kaç haftalık. Daha sırada, doğum yapacak bir çok koyun olduğunu öğreniyoruz. Ve bilin bakalım, bütün bu kuzuların babası kim? Evet bildiniz! Az önce hapse mahkum olan, Koç Efendi. Ee şimdi soruyorum size!. Sürüsünü koruyan koç mu haklı, yoksa adam mı !...

Bu arada bu yaylanın adını söylemeliyim sanırım. Güvem Yaylası. Ama ben burasını, sahibine başkaldıran ve sindiren bir koçun yaylası olarak hatırlayacağım hep...


  KULE...
Gitmeliyiz artık. Yarım saattir buradayız. Buradan Yangın Gözetleme Kulesine çıkacağız.
Yaylanın içine doğru yürüyüp sağdan tepeye doğru kıvrılan yola giriyoruz. Çok sürmüyor, saatler 12;40'ı gösterirken 900 rakımlı kuleye varıyoruz. Kule etrafı tel çitlerle çevrilmiş, bir bahçe içinde, temiz ve bakımlı görünüyor. Beş dakika soluklanıp, inişe geçiyoruz. İnerken de ateş için önümüze çıkan kuru odunları kucaklıyoruz. Yemek molasını yaylada, çeşme başında vermeyi düşünüyoruz.



YEMEK MOLASI...
Saat 13;25. Çeşme başında yakıyoruz ateşimizi. Hareket halindeyken üşümesek te şimdi üşüyor, sokuluyoruz ateşe doğru. Yiyor içiyoruz. Biraz sonra yanımıza koçun gazabından kurtardığımız adam geliyor. Daha sakinleşmiş olduğunu görüyor, başlıyoruz sohbete. Midilli göçmeni ve 74 yaşında olduğunu, burada çobanlık yaptığını öğreniyoruz. Fazla kalmıyor ayrılıyor yanımızdan. Bi süre sonra bizde toparlanıyoruz...


Bu yaylayı çok sevmiştik. Yeşildi, suyu boldu, manzarası süper, ulaşımı çok kolaydı. Aklımıza yaylaların en güzeli Gölcük'ü getirsede, Gölcük tartışmasız benim gönlümde hep birinci sıradaydı...

 
MAHÇUBUZ...
Saatler 14;45'i gösterirken, koyunların sitemkâr bakışları altında, ayrılıyoruz yayladan. Bizde mahçubuz açıkçası. Sonuçta koçun yakalanmasına, yardım ve yataklık etmiştik. Yangın havuzunun hemen yanından rampa aşağı, başlıyoruz yürümeye...



 

BİTMEYEN DÜŞÜNCELER...
Yolumuzun solundaki yemyeşil bebek çamlarla, dere yatağındaki yapraklarını dökmüş çınarların oluşturduğu tezatlığı görüyor, değişik düşüncelere dalıyorum yine...
Gençlik ve yaşlılık... Ölüm ve yaşam... Ne garip! Daha dün toprağa verdiğimiz, Arzu kızımızın yanında yatan kabristan komşusu da aynı gün hayata veda etmişti. Ama bir farkla! O tam geride 102 yıl bırakmış, bizim Arzu kızımız ise 44 yıl... Bu işi anlamak ve çözmek mümkün değil...




AT, AVRAT, SİLAH....
Yürüyoruz. Yolumuz sürprizlerle dolu. Meselâ burada, kırmızı kuşburnu çalılarıyla karşılaşmak, şaşırtıyor beni. Ama sürprizin büyüğünü, tam tepemizdeki ağaçların arasından dikkatle bize bakan, yılkı atları yapıyor. Hiç kıpırdamıyor, bir süre öylece bize bakıyorlar. Burası onların evi. Sanki, gitmemizi bekliyorlar...
At asalet demektir. At eski Türkler'de hayatın bir parçası, olmazsa olmaz değerlerinden birisi olup, atın ne kadar önemli olduğu, "At, Avrat, Silah" söylemi ile vurgulanmıştır. Bu söyleme kadınlarımız şimdi belki kızacak ama ben yüzlerce yıl öncesinden bahsediyorum. Tabiki şimdiki zamanda kadınlarımız, tartışmasız baş tacımızdır...




Yolumuz kıvrımlı ve görseli çok yüksek. Bir süre sonra deli dolu akan bir çeşmenin yanına geliyoruz. Deli dolu diyorum çünkü su bir kaç saniye aynı tazyikle akıyor ve sonra adeta bir bomba gibi suyu karşıya fırlatıyor. Resmen su bombası. Durmadan "fod, fod" diye homurdanıyor... Islanmadan eğilip su içmek, neredeyse imkansız... Biz yine de şişelerimizi dolduruyor, sularımızı içiyoruz...


SOBALI ÇADIRDA BİR ÇOCUK SESİ...
Ve dalıyoruz dev fıstık çamlarının içine... Çok sürmüyor en fazla 200 metre sonra, ağaçların arasından araba seslerini duyuyoruz. Anlaşılan, ana yolun yanına kadar gelmişiz. Keskin bir virajla sağa dönüp, tekrar ormanın içine dalıyoruz. Bu yol çamlar içinde, hafif tırmanışlı görseli harika bir yol... Rampanın sonunda ağaçlar altında bir düzlüğe çıkıyoruz. İçine soba kurulmuş ve dumanı tüten bir kaç çadır görüyoruz. Yanına yaklaşınca öten horoz ve diğer hayvanlardan buranın bir "saya" olduğunu anlıyoruz. Çadırlardan birinin içinden, ağlayan bir çocuk ve televizyon sesi geliyor. Dışarıda kimsecikler yok, bizi farketmiyorlar, bizde rahatsız etmeden geçip gidiyoruz... Yaşam bazı insanlar için çook zor...






Dev çamların arasından hafif bir rampayı aşınca, karşımıza tekrar karayolu çıkıyor. Ve araçların yoğun gürültüsü kulaklarımızda, bir süre karayoluna paralel yürüyoruz. Kızılçamlar içindeyiz ve önümüze başka bir toprak yol çıkıyor. Evet çıktığımız bu yol, sabah yürümeye başladığımız kahverengi yoldu. Zirve Kafenin biraz aşağısında biryerdeydik...
Saatler 16;40'ı gösterirken, 21 km.lik bir yürüyüş sonrası aracımızın yanına geliyoruz...


ARZU YOLU...
Diğer arkadaşlarımı bilmem ama benim için kolay ama görseli yüksek, iç hesaplaşmalı ama anlamlı bir yol olmuştu. İç hesaplaşmalı diyorum çünkü Arzu Turan aklımdan hiç çıkmamıştı, anlamlı diyorum çünkü yürüdüğüm bu yolun, "Arzu Yolu" olarak anılmasını istiyorum. Ve bunu grup arkadaşlarımla paylaştığımda, hepside saygıyla kabul ettiklerini belirtiyorlar...



SICAK SOBA BAŞINDA...
Çantalarımızı arabaya bırakıyor, giriyoruz Kozak Zirve Kafeye. Buranın bahçeside çok güzel, ağaçlar yazılarla dillendirilmiş... Bu kafeyi belki başka zaman, uzun uzadıya anlatırım sizlere. Ama şimdi hava çok soğuk ve biz sıcak bişeyler içip ısınmak istiyoruz. Oturuyoruz sobanın başına, geliyor çiçek ıhlamurlarımız. Sıcaktan yüzümüz kızarıyor, bedenlerimiz gevşiyor. Hiç kalkasım yok, bıraksalar uyuyacağım...

Saat 17;00. Sıcak sobanın yanından kalkıp, buz gibi arabaya geçiyoruz, istemeye istemeye. Ama gitmeliyiz...


 
Kozak bölgesine gelipte, elimiz boş gitmek olmaz. Önce Yukarıbey'e uğrayıp, el yapımı sucuk alıyoruz. Buradan Bağyüzü köyüne geçip, ineklerin bize özel ürettiği dumanı üzerinde sütlerden alıyor, evimizin yolunu tutturuyoruz...

Kozak sapağında Ayvalık grubu ile vedalaşıp devam ediyoruz. Sabah gelirken aldığım arkadaşları da aynı yerlerde indirip, iyi temennilerle ayrılıyoruz...


SON SÖZ...
Bugünkü yürüyüş bir keşif yürüyüşüydü. Keşif yürüyüşleri genelde maceralı ve keyifli olur. Ama açıkçası bugün benim keyiften ziyade, kendi kendimle konuştuğum, arkadaşlarıma fazla hissettirmemek için özel bir çaba harcadığım bir yürüyüş oldu. Parkur kesinlikle tekrar gelinecek kadar güzeldi. Ama kafa rahat değildi. Aklımda, fikrimde hep kuzen vardı. Bu yola onun adını vermek, biraz olsun beni rahatlatmıştı. "Arzu Yolu." Kesinlikle buraya bir daha gelecektim. Işıklar içinde uyu kuzen. Melekler yardımcın olsun....

      "Neylersin ölüm herkesin başında,
        Uyudun uyanamadın olacak,
        Kimbilir nerede, nasıl, kaç yaşında?
        Bir namazlık saltanatın olacak
        Taht misali o musalla taşında... C.S.Tarancı"

Bu yürüyüşü planlayan Erhan bey başta olmak üzere, KDSG keşif ekibi arkadaşlarıma, sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum...

"Arzu Yolu" olarak yürüdüğüm bu parkuru değerlendirme puanım;10/10

Not: Bu yazıda kullanılan toplam 55 adet fotoğraftan, kuzenin fotoğrafı hariç 54 adet fotoğrafın çekimi bana aittir.

                             Murat Turan - Akçay 2018




114 yorum:

  1. Selim Hızal1 Ocak 2019 15:57

    Başınız sağolsun. Mekânı cennet olsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sekim Hızal bey, teşekkür ederim, dostlar sağolsun...

      Sil
  2. Özgür Atakan1 Ocak 2019 15:59

    Yazının içindeki acıyı elle tutulabilir hale getirmişsiniz.Allah rahmet eylesin.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Özgür Atakan bey, teşekkür ederim, dostlar sağolsun...

      Sil
  3. Ne kadar temiz bir yüzü ve gülüşü var.Mekani cennet olsun.Melekler yoldaşı olsun.Acınızı paylaşıyorum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sare Deniz hanım, çok sağolun, dostlar sağolsun...

      Sil
  4. Baki Başkent1 Ocak 2019 16:16

    Arzu kızımızın mekanı cennet olsun.Yakınlarına sabırlar diliyorum.Anlatımınla ölümsüzleştirdin ustam.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Baki Başkent hocam, çok teşekkür ederim, dostlar sağolsun...

      Sil
  5. Semiramis Rokluman1 Ocak 2019 16:19

    Güzel yazınızı okudum.Acınızı derinden hissediyorum erken ve zamansız kayıplar beni hep çok etkilemiştir.Enfes diliniz icin bir kere daha teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Semiramis Rokluman hanım,haklısınız zamansız gidişler acıdır. Güzel yorumunuza ben teşekkür ederim...

      Sil
  6. Alihan Saygılı1 Ocak 2019 16:20

    Başınız sağolsun kardeşim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Alihan Saygılı bey, teşekkür ederim, dostlar sağolsun...

      Sil
  7. Arzu üniversiteden arkadaşımdı. Canayakın, dost, güleryüzlü ama hep yardımsever kime olursa... öyle üzgünüm öyle keyifsizim ki sözün tükendiği, kalemimizin dönmediği anlar maalesef. Cennet mekanda ışıklar ve nurlar içinde uyu canım arkadaşım. Sizlere de ailesi olarak başsağlığı dilerim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Özgüry. bey, Arzu'nun arkadaşından onu anlatan yorum almak çok anlamlı oldu.Çok teşekkür ederim, sizler sağolun...

      Sil
  8. Gülçin Aydın1 Ocak 2019 16:42

    Yazınızı dört gözle beklerken okuduklarım üzdü beni.Mekanı cennet olsun.Işıklar içinde uyusun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gülçin Aydın hanım, hayat bazen neşe bazen hüzünlü günler sunar insana. Benim için hüzün zamanı. Taziye dileklerinize çok teşekkür ederim..

      Sil
  9. Kerem Açıkgöz1 Ocak 2019 16:43

    Murat abi heem güldürdün hem üzdüm beni.Ablama allah'tan rahmet yakınlarına sabır diliyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kerem Açıkgöz kardeşim, teşekkür ederim, sizler sağolun...

      Sil
  10. Esin Aldemir1 Ocak 2019 16:46

    Canım kardeşim uzun bir ara verdin tam geldin diye sevinirken bu aldığımız acı haber üzdü olsun.Yakınlarına sabır Arzu kızımıza rahmet diliyoeu.Paylaşım her açıdan kusursuz.Başın sağolsun

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Esin Aldemir hanım, dostane ve candan yorumunuza çok teşekkür ederim. Sizler sağolun...

      Sil
  11. Mehmet CEMOL1 Ocak 2019 16:53

    Iyi bir takipçinizim ama yorun ilk defa yapıyorum .Başınız sağolsun. Yakınlarına ailesine sabırlar versin allahım

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mehmet Cemol bey, çok teşekkür ederim, sizler sağolun...

      Sil
  12. Bu zaman iyilerin zamanı değil rabbine şaşırıyor bazen.Sabırlar diliyorum. Ama yazi her zamanki gibi siper

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kenan Ortak bey,genç ölümler çok acı. Ama elden bişey gelmiyor. Taziyenize çok teşekkür ederim...

      Sil
  13. Ayşegül Dağıstanlı1 Ocak 2019 16:57

    Heyecanla okumaya başlandığım yazıyı gözyaşları ile bitirdim. Duygusallığınız had safhada .kelime kelime yansımış tebrikler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ayşegül Dağıstanlı hanım, güzel yorumunuza çok teşekkür ederim...

      Sil
  14. Kemal Ali Türk1 Ocak 2019 16:58

    Üzdünüz bizi üstad.Başın sağolsun

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kemal Ali Türk bey, çok teşekkür ederim, dostlar sağolsun...

      Sil
  15. Canan Sevimli1 Ocak 2019 16:59

    Yazı tarzınıza duygusal yapınıza dilinize türkçenize hayranım. Tebrikler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Canan Sevimli hanım, takdir edici güzel yorumunuza çok teşekkür ederim...

      Sil
  16. Hasan Hüseyin Çelik1 Ocak 2019 17:00

    Basın sağolsun dost.Paylaşım muhteşem

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hasan Hüseyin Çelik bey, çok teşekkür ederim, dostlar sağolsun...

      Sil
  17. Ergun Aydınlı1 Ocak 2019 17:01

    Ölümde yaşam kadar gerçek ve kaçınılmaz sadece çok genç kardeşimiz. BAŞINIZ SAĞOLSUN

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ergun Aydınlı bey, teşekkür ederim, dostlar sağolsun...

      Sil
  18. Serdar Özel1 Ocak 2019 17:03

    Bu dünyada iyiler barınamıyor.Mekanı cennet olsun ışıklar arasında uyusun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Serdar Özel bey, evet garip ama sanki iyiler erken gidiyor... Taziye dileğinize çok teşekkürler...

      Sil
  19. Mehtap Gümüş1 Ocak 2019 17:05

    Yakınlarına ailesine sabır diliyorum.Anlatımınız müthiş. Yaşıyor insan her anı doya doya.Tebrij ederim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mehtap Gümüş hanım, taziye dileğinize, güzel yorumunuza çok teşekkür ederim...

      Sil
  20. Saffet Akkoç1 Ocak 2019 17:10

    BAŞINIZ SAĞOLSUN kardeşim ve her zamanki gibi harika bir paylaşım.başarılar dilerim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Saffet Alkoç bey, çok teşekkürler, dostlar sağolsun...

      Sil
  21. Sermet Farezli1 Ocak 2019 17:12

    Yakından takip ettiğim farklılıgınızı her yazıda daha anlaşır ķıldığıniz bir blogger siniz.Tebrikler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sermet Farezli bey, çok teşekkür ederim...

      Sil
  22. Süleyman Karık1 Ocak 2019 17:36

    Basın sağolsun kardeşim.Yola kızımızın adını vermen ne kadar güzel engin bir yüreğin olduğunu gösteriyor. Kalite tesadüfî değil. Bravo

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Süleyman Karık bey, taziye dileğinize çok teşekkür ederim. Hüzünle yürüdüğüm o yola, cennete giden kuzenimin ismini vermek; hem beni rahatlatmak hemde bu yürüyüşe anlam kazandırmak açısından çok önemliydi. Kalite siz değerli takipçilerin güzel paylaşımları ile ortaya çıkıyor...

      Sil
  23. Adaşımın mekanı cennet olsun.Yakınlarına sabır versin rabbim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Arzu Sancak hanım, çok teşekkür ederim, dostlar sağolsun...

      Sil
  24. İlksin Çelik1 Ocak 2019 18:19

    Öncellikle yeni yıl size huzur sağlık ve mutluluk getirsin.Arzu kıza inanılmaz üzüldüm ailesine sabır diliyorum.Arada verdiğiniz mesajlarda gözümden kaçmadı.Her türlü ağaç kesimine karşıyım bende.Sizde iyiki varsınız.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlksin Çelik hanım, taziyenize ve yeni yıl dileğinize çok teşekkür ederim. Bende size ailenizle birlikte gönlünüzden geçen her dileğin gerçekleşeceği bir yıl diliyorum. Aras'ı öpüyor, esenlikler diliyorum...

      Sil
  25. "Acı ölüm, genç ölüm,
    Bu nasıl gitmek gülüm..."

    Çok üzgünüm. Kuşlar bile kuzeninizin yasını tutuyordu adeta. İyi bakmalıyız, kendimize ve sevdiklerimize...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Erhan Çiftçi bey, parkur ve paylaştığınız duygularınız için çok teşekkür ederim...

      Sil
  26. Dilruba Öksüztepe1 Ocak 2019 19:47

    Üstadim sizde bilirsiniz ki;Ölüm bir son değil başlangıçtır. Ölen de yok olmaz. Allah sevdiği kullarını yanına alırmış. Merhumun mekânı cennet olsun, Allah’ım sizlere de sabırlar versin, başınız sağolsun.
    Paylaşım için ayrıca tebrikler he zamanki tad ve lezzette.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dilruba Öksüztepe hanım, teselli eden güzel yorumunuza çok teşekkür ederim. İyiki varsınız sağolun varolun...

      Sil
  27. Serpil Kavaklı1 Ocak 2019 19:48

    Güzel günde nasıl yanınızdaysak kötü gününüzde de her zaman yanınızdayız, başınız sağolsun… :(((((

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Serpil Kavaklı hanım, çok teşekkür ederim. Yorumlarınızla yüreğimize dokunuyorsunuz. Sağolun varolun...

      Sil
  28. Kasım Turanlı1 Ocak 2019 19:58

    Merakla beklediğim yazı ziyadesiyle üzdü beni.
    Sevapları günahlarından çok olsun, inşallah mekanı cennet olsun başınız sağolsun…

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kasım Turanlı bey, taziye dileklerinize çok teşekkür ederim. Sizler sağolun...

      Sil
  29. Yağmur Aksu1 Ocak 2019 20:00

    Hayatın acı gerçekleri gelir bir gün vurur ummadığımız bir anda, acınızı içten paylaşıyoruz ruhuna dua ediyoruz başınız sağolsun...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yağmur Aksu hanım, ölüm kaçınılmaz bir gerçek ama genç yaşta olunca daha üzücü oluyor. İçten yaptığınız taziye yorumunuza çok teşekkür ederim. Sizler sağolun...

      Sil
  30. Sönmez Ufuk1 Ocak 2019 21:26

    Acınızı paylaşıyorum.Yine görsel ve edebi bir şölen paylaşımınız. Tebrikler

    YanıtlaSil
  31. Bekir Sancar1 Ocak 2019 21:27

    Başarılar dilerim

    YanıtlaSil
  32. Funda Karadag1 Ocak 2019 21:28

    Başınız sağolsun kardeşim sabırlar dilerim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Funda Karadağ hanım, çok teşekkür ederim. Dostlar sağolsun...

      Sil
  33. Cumhur Başkent1 Ocak 2019 21:29

    Ustam başınız sağolsun:((

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Cumhur Başkent bey, çok teşekkür ederim. Sizler sağolun...

      Sil
  34. Gülnihal Çepiç1 Ocak 2019 21:31

    Dostum başın sağolsun.Ölumun yaşlısı genco olmuyor maalesef. Sabırlar dilerim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gülnihal Çepiç hanım, çok teşekkür ediyorum. Dostlar sağolsun...

      Sil
  35. Zeki Yağız Kılınç1 Ocak 2019 21:39

    Başınız sağolsun mekanı cennet olsun.Yakinlarina sabırlar versin

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Zeki Yağız Kılınç bey, çok teşekkürler. İyiki varsınız, sağolun varolun...

      Sil
  36. Çok üzüldüm arkadaşım. Çok gençmiş kardeşimiz. Başınız sağolsun

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Asıl Can bey, çok teşekkür ederim. Evet maalesef geçn yaşta kaybettik kuzeni. Sizler sağolun...

      Sil
  37. Davut Kalender2 Ocak 2019 08:13

    Ölüm de yaşam gibi biz insanlar için doğadaki tüm canlılar doğup yaşayıp ölüp giriyoruz .Önemli olan güzel birisin bırakabilmek. Bu kardeşimiz zoru başarmış Mekanı cennet olsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Davut Kalender bey, evet kuzenim;çalıştığı iş yerinde, mahallesinde, arkadaşları ve akrabaları arasında sonsuza dek anılacak çok güzel isim bıraktı. Tek tesellimiz budur...

      Sil
  38. Melike Açar2 Ocak 2019 08:16

    Murat Bey bu yazımızda acaba yine hangi güzellikleri o güzel dilinizle edebi yaklaşımınız La Bize soracaksınız diye düşünürken hayatın acı gerçeği ile harmanlanmış bir yazı ile karşılaştık Mekanı cennet olsun Allah yakınlarına sabır versin

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Melike Açar hanım, hayat öyle bir akıyor ki yarın ne ile karşılaşabileceğimizi şimdiden kestirmek imkansız. Bu yazımda kuzeni anmasam yazının ruhuda olmazdı.Taziye dilekleriniz için çok teşekkürler...

      Sil
  39. Başınız sağ olsun genç arkadaşımızın Mekanı cennet olsun yürüdüğünüz yolla ismini vermek de çok naif bir düşünce olmuş hem yazınız için hem bu düşünceniz için tebrik ederim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bahar Soylu hanım, teselli eden taziye dileklerinize çok teşekkür ederim. Dostlar sağolsun.

      Sil
  40. Toprak Uskun2 Ocak 2019 08:21

    Doğuma ne kadar seviniyorsak ölüm de bir o kadar üzüyor insanı bir de genç olunca bu dünyada yapacak daha çok güzel şeyler olduğunu düşününce daha da üzülüyor insan yüzündeki Gülümsemesi bile etrafını aydınlatan bir insanın bu kadar çabuk aramızdan ayrılması sizi olduğu kadar bizi de üzdü inanın. Mekanı cennet olsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Toprak Uskun hanım, içten samimi yorumunuza çok teşekkür ederim. Gerçekten sizinde bizim kadar üzüldüğünüze inanıyorum...Sağolun varolun...

      Sil
  41. Aydan Kavruk2 Ocak 2019 08:22

    Söyleyebileceğim tek şey Arzu kızımızın ölümü bile yazıdaki güzelliği gölgeliyememiş .Tebrik ederim .Başınız sağ olsun

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aydan Kavruk hanım, çok teşekkür ederim. Sizler sağolun...

      Sil
  42. Füsun Çamlık2 Ocak 2019 08:23

    Başın sağ olsun dostum Mekanı cennet olsun Geride kalanlara Rabb'im sabırlar versin.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Füsun Çamlık hanım, insanı ferahlatan taziye yorumunuza çok teşekkür ederim, dostlar sağolsun...

      Sil
  43. Gökmen Genç2 Ocak 2019 08:25

    Blogunuzu okumanın hem görsellik hem anlatınız daki edebi farklılık hem de duyarlı olduğunuz noktaların tamamı ile insani duygular içermesi mükemmel bir olay ve bu sizi farklı kılıyor .Tebrik ederim Başınız sağ olsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gökmen Genç bey, güzel yorumunuza ve taziyenize çok teşekkür ederim...

      Sil
  44. Selda Karsak2 Ocak 2019 08:26

    Başınız sağ olsun

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Selda Karsak hanım, çok teşekkür ederim...Sizler sağolun...

      Sil
  45. Tarık Sayaç2 Ocak 2019 08:41

    Murat Bey ben sizin sessiz takipçilerinizdenim ama bu yazıdaki duyarlılığınız beni çok etkiledi Arzu kızımıza Allah'tan rahmet kalanlara sabırlar diliyorum .Başınız sağ olsun ve sizi okumak farklı duygulara itiyor insanı tebrik ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tarık Sayaç bey, yazılarım hakkımdaki güzel düşünceleriniz ve baş sağlığı dilekleriniz için çok teşekkür ederim....

      Sil
  46. Doğu Alıngac2 Ocak 2019 08:42

    Yoğun iş ortamından dolayı bir süredir giremediğim blogunuzu okuduğum anda çok şey kaçırdığım anladım .Başınız sağ olsun kardeşimizin mekanı cennet olsun sabırlar diliyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğu Alıngac bey, baş sağlığı temenniniz için çok teşekkür ederim. Sizler sağolun varolun...

      Sil
  47. Yıldırım Bakır2 Ocak 2019 08:44

    Başınız sağolsun yazı oldukça başarılı tebrik ederim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yıldırım Bakır bey, çok teşekkür ederim, sizler sağolun...

      Sil
  48. Fatma Arslan2 Ocak 2019 08:45

    Hüzün ve mutluluğun harmanlandığı bir yazı olmuş başarılar dilerim kardeşimize rahmet size sabırlar dilerim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Fatma Arslan hanım, bu blogun en önemli özelliği gezerken gezdiğimiz yerlere duygularımızın da izini bırakmak. Ve bu izlerin siz okuyucular tarafından takip edilmesi ve dile getirilmesi ise işin en güzel yanı... İyi günde kötü günde. İyiki varsınız, sağolun varolun..

      Sil
  49. Meryem Çalışkan2 Ocak 2019 08:47

    Murat Üstadım Başınız sağ olsun Bu hastalık böyle bir şey vücuda girdiğinde çıkmak bilmiyor ben Hem annemi hem babamı bu hastalıktan kaybettim Ne kadar acı verici olduğunu etrafında ne kadar üzdüğünü Ben kadar Bu hastalığı yaşayanlar bilir o yüzden Başınız sağ olsun Mekanı cennet olsun

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Meryem Çalışkan hanım, öncelikle çok teşekkür ederim. Sağolun varolun. Sizlerinde başı sağolsun, mekanları cennet olsun. Evet bu hastalığı yaşayanlar ve aileleri bilir. Ama elden bişey gelmiyor. Bu gün bende, yarın sende...Yani er geç herkesin başında...

      Sil
  50. Firdevs Kursun2 Ocak 2019 08:51

    Acıtasyon içermeden bir ölüm ancak bu kadar güzel anlatılır, bu kadar güzel anılabilir di sizi bu konuda tebrik ediyorum .Duygulara dokunarak ama incitmeden üzmeden ifade edebilmek müthiş duygusal bir yapıya sahip olmayı gerektirir Dilek hocamızın yarenliklerinden biriyim sizi farklı kılması ne kadar doğru bir tespit alnınız da öpüyor. Başarılarınızın devamını diliyorum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Firdevs Kurşun hanım, öncelikle övgü dolu yorumunuza çok teşekkür ediyor, Dilek hocama saygılarımı sunuyorum. Dilek hocamın yarenliğinden böyle bir yorum almak, benim için onurdur. Gelecek yazılarımdada görüşmek ümidiyle, saygı ve sevgiyle esen kalın...

      Sil
  51. Sevgi Tutsak2 Ocak 2019 08:55

    Iki gündür sayfanın açılmaması gibi bir sorunla karşılaştık ama okunması gereken bir yazıya ulaşmak zor olurmuş bunun en somut örneğisiniz tebrik ediyorum Arzu kardesimize Allah'tan rahmet diliyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgi Tutsak hanım, taziye dileğinize ve bloguma yakın ilginize çok teşekkür ediyorum. Sağlıcakla kalın...

      Sil
  52. Sinan ZEYBEK2 Ocak 2019 08:58

    Bu sefer dağlara ayak izlerine değil de Arzu kızımızın ismini bırakmışsın Tebrik ederim kardeşim okuyunca tüylerim diken diken oldu .Ne güzel bir yüreğin var ne kadar duyarlı bir hissiyatın var. Başın sağ olsun

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sinan Zeybek bey, önce taziye dilekleriniz, sonra benim hakkımdaki güzel düşünceleriniz için çok teşekkür ederim. Sağolun varolun...

      Sil
  53. Sedef Alınaçık2 Ocak 2019 09:00

    Ölüm bile bu kadar güzel olmalı bence. Tebrik ederim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sedef Alnıaçık hanım, çok teşekkür ederim....

      Sil
  54. Cevahir Aybek2 Ocak 2019 16:36

    Murat Ustam Ben de çok samimi bir arkadaşıma yeni kaybettim bu hastalıktan gerçekten çok acı vereceğim çok zor Allah geride kalanlara sabır versin

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Cevahir Ayberk hanım, hastalık süreci çok acı verici hem hasta hemde yakınları için. Taziye dileklerinize çok teşekkür ederim...

      Sil
  55. Serpil Sapan2 Ocak 2019 16:38

    Murat abi başın sağolsun.Mekani cennet olsun.Çok üzüldüm inan:(((((

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Serpil Sapan, abim benim çok teşekkür ederim. Biliyorum seninde çok üzüldüğünü. Sağol varol...

      Sil
  56. Dilek Kapusuz3 Ocak 2019 08:25

    Kalemşör dostum; ölüm öyle bir acı verir ki insana izi yoktur .Ama bir yara gibi can yakar ta derinlerdedir. Kimse bilmez acının nereden kaynaklandığını ama dağlarda dağlar. Hani demiş ya şair Bir Ayrılık Bir hasretlik bir ölüm diye ...Ayrılığın hasretin çaresi oluyor ama ölümün maalesef ;giden bir daha geri gelmiyor eşimi ve oğlumu bir trafik kazasında kaybettim .O zaman benim için hayat durmuştu veda edebilme şansı dahi bulamamıştım .En azından veda etme şansınız oldu. Ailesine ve sana teselli olur mu bilemem o kadar duygusal bir yapın var ki onu yazılarına çok güzel nakşediyorsun ki okuyunca anlıyor insan senin bedenine yerleşiyor seninle bakıyor senin de görüyor senin de yürüyor seninle özgürleşiyor o yüzden bu kadar farklı tutulan bu kadar cok sevilmen...Yazını okuduktan sonra yorumları da okuyorum sana geri dönüşleri görünce oğluma geri dönülmüş gibi çok seviniyorum Bu yüzden ayrı tutuyorum swni... Ölüm kaçınılmaz sadece hayatında habersiz ölümler olmasın. O sıcacık gülümsemesiyle seni hayata bağlayan eşine sımsıkı sarılı olur mu ?Çünkü odur seni ayakta tutan geleceğe güvenle bakmanızı sağlayan...Karşılıksız menfaatsiz seven ve yine görüyorum ki eşinle birbirinizi çok iyi tamamlıyorsunuz mutluluğunuz hiç ama hiç bozulmasın evladınla eşinle sana uzun ömürler diliyorum Yüreğin her zamanki gibi kalemini emanet...
    Sessiz Gemi
    Artık demir almak günü gelmişse zamandan
    Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.

    Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
    Sallanmaz o kalkışta ne mendil, ne de bir kol.

    Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
    Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli,

    Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!
    Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu.

    Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
    Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.

    Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden,
    Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden

    YanıtlaSil
  57. Saygıdeğer Dilek Kapusuz hocam, Bu sefer yaptığınız yorumu okuyunca, derinden sarsıldım. Haklısınız ölümün çaresi yok. Yeterki zamansız olmasın. Sizin yorumlarınızı, eşimde merakla bekler ve okur. İnanın bu sefer o da çok etkilendi. Yorumu okudu ve hiç bir şey demeden geldi ve bana sarıldı... Sizi görmeden, tanımadan ailece çok seviyoruz, Dilek hocam. Bunu bilmenizi istedim.... Gölgeniz ve dostluğunuz üzerimizden hiç eksik olmasın... Saygılarımla....

    Kara gün Dostu 
    .........
    .........
    göz gözü görmez olmuş
    tek bir ışık bile yok
    yürek bir yaralı şahindir
    döner boşlukta
    belki bir şiir
    belki bir şiir kırıntısı
    çalar kapımızı umutsuz karanlıkta
    yoklar yüreğimizi
    eğilir yaramıza
    dağıtır korkumuzu
    ve karşı tepelerden
    gürül gürül bir kalk borusu...H.H.K.

    YanıtlaSil
  58. Rüştü Sevigen3 Ocak 2019 14:19

    Bazen insanın kendini kalabalıkta gibi hissetmesi vardır ya iste o duyguyu alıp götürdü benden bu yazı. Yalnızlık serin ve yağmurlu bir havada tek başına oturmuş yem yeşil tepelerin ardından yavaş yavaş doğan bir güneş gibi, taze serin havayı içine çekmek gibi bir şey iste. Sanırım hep içimde olan bir özlemi belirtim.Imrenetek okudum hayalini kurdugum bir yaşam ve siz bunu gün yüzüne çıkardınız.banada hâlâ ümit var sanırım

    YanıtlaSil
  59. Rüştü Sevigen bey, umarım özlemini çektiğiniz hayatı en kısa sürede yakalama fırsatı bulursunuz...

    YanıtlaSil