İzleyiciler

17 Nisan 2019 Çarşamba

TURİNGLER FİRARDA (14.04.2019)


TURİNGLER FİRARDA (14.04.2019)

Tam iki hafta oldu dağlara çıkmayalı. Bilerek isteyerek çıkmadım dağlara. Küskünlüğümden değil, beni özlesin istedim, bende onu... Dağlar beni bekleyedursun, tabiki bende boş durmadım bunca zaman...


Mesela güzel evime, evimin minik bahçesine adadım kendimi. Sonra aylardır başucumda bekleyen kitaplarımı okudum doya doya, gece yarılarına kadar... Bazen eşimle saatler süren kahve sohbetleri yapıp, bazende tek başıma kendimi dinledim... Ve işte hernedense, böyle zamanlarda hükmediyorum hayatın çok kısa olduğuna... Havalardanmıdır nedir, bugünlerde çok duygusalım... Dışarıda dinmeyen yağmur, karanlık ve kasvetli hava ile dahada yoğunlaşıyor bu duygularım. Özlüyorum eşimi dostumu, geçmişi ve de gençliğimi... Ve kızıyorum, hayatı erteleyen, dostlarını ihmal eden(?) kendime... Ne demiş Can Yücel ustamız;

"Ömür dediğimiz nedir ki?

Çay bardakta
Soğuyana dek geçen zaman
Çayınız bardakta soğumadan
Tadıyla için hayatı

Soğutmadan sevgileri
Soğutmadan sevdaları
Soğutmadan dostlukları
Yaşayın doyasıya

Seviyorsanız koşun ardından
Beş dakika bile duracak zaman yok
Kırmadan , incitmeden
Sevin İnsanı

Kırmaya zaman yok
Çayınız bardakta soğumadan
İçin çayınızı hayat geçiyor
Yaşamamak yüreklere zarar..."


Ustamızın sözünü dinleyip hafta içi atıyoruz kendimizi, ailemizin yakın zaman dostları Songül ve Suat çiftinin malikânesine. Sohbetleri ile gönlümüzü ferahlandırıp, yiyip içiyoruz ailece... Yüreklerimizde sevgi, mutluluk ve büyük bir ruh dinginliği ile dönüyoruz evimize. Ve bu duygularla bu hafta sonunda da dağlar yerine, dostların gönül tellerine dokunmaya karar veriyorum...


Akşamdan bizimkilere, yarının detaylarını vermeden hazır olmalarını söylüyor, yatmaya daha doğrusu kitaplarımla vakit geçirmek için odama çekiliyorum...

14.04.2019 Pazar...
Hazan hanımla birlikte uyanıyoruz, bir pazar sabahına göre erken sayılabilecek bir saatte. Her zamanki gibi o kahve içerken ben bişeyler atıştırıyorum. Kızımın uyanması için henüz erken bir saat. Anne baba olarak biz birlikte birer kahve içerken onun biraz daha uyumasına karar veriyoruz... Ve nihayet oda uyanıyor ve iniyor yanımıza. Artık gitmeye hazırız. Saatler 10;00'ı gösterirken çıkıyoruz evden. Kızım ve eşim hala bugün ne yapacağımızı, nereye gideceğimizin detaylarını bilmiyorlar. Açıkçası bende bilmiyorum. Bildiğim tek şey bugün öncelikle Çanakkale'de bulunan kan kardeşimi ziyaret edeceğimizdi. Sonrası doğaçlama olacaktı. Ha bu arada, bu ziyaretin keyfi bir ziyaret olmadığını da belirtmeliyim hemen. Ne demek istediğimi yeri gelince detayları ile anlatacağım sizlere. Şimdi isterseniz yolumuza devam edelim. Çünkü Hazan hanımla kızım henüz kahvaltı yapmadılar ve oldukça açlar...


Kahvaltıyı Nusratlı köyünde yapmaya niyetliyiz. Bu köyün Taş Konak'ta verilen kahvaltısı dillere destan. Adını çok duymama rağmen bir türlü kahvaltı yapmak kısmet olmamıştı burada. Hatta öyle bir kısmetsizlik vardı ki seçimin ertesi günü Hazan hanımın doğum gününde de gelmiştik te buraya, maalesef kapalı olduğu için yine kahvaltı yapamamıştık. Açıkçası hem merakımız hem de anlatıla anlatıla bitirilemeyen organik lezzetlere kavuşacak olmanın heyecanı ile bastıkça basıyoruz gaza. Ve çok sürmüyor giriyoruz ağaçlar arasından, sanki çerçeveletilipte duvara asılmış gibi duran şahane bir manzaranın içinden köye.


Geliyoruz camiinin tam karşısında duran Taş Konağa. Önünde sarı bir taksi duruyor. Hevesle iniyoruz arabadan ve yöneliyoruz Taş Konağın kapısına. Kapısı kapalı ama bu mevsim için normaldi kapısının kapalı olması. Ama yinede bir gariplik vardı. Görünürde hiç kimse yoktu. Elimi atıyorum kapıya, kapalı olmasının yanısıra birde kilitli olduğunu anlayınca acı acı gülümsüyoruz sadece. Yani anlayacağınız bugünde tufaya düşüyoruz. Etrafta in cin top oynuyor. Birisini görsek, sorup anlayacağız niye kapalı olduğunu. Nedir bu kardeşim, ikidir binbir hevesle onca yol geliyoruz, ama kapı yüzümüze duvar, midelerimiz aç gerisin geri dönüyoruz...

Artık üçüncüye gelmem, gelsemde yemem, bu nasıl işletmecilik diye, sitem ede ede düşüyoruz Çanakkale yoluna. Yinede neşemiz yerinde, ailece mutluyuz. Bize kahvaltı yapacak yer mi yok diyor, avutuyoruz kendimizi... Havayı soracak olursanız parçalı bulutlu ancak iç ferahlatacak kadar güneşli. Yollar yağ gibi ve tenha. Ve Hazan hanımla daldan dala atlanarak bazen hüzün, bazen mutluluk ve bazense memleket üzerine yapılan ciddi konuşmalar... İşte bitmeyen bir sohbetle, geliyoruz Ezine'ye...





Bu sefer kahvaltı için nereye gideceğimizi çok iyi biliyoruz. Ve saatler 11;20'yi gösterirken, ana yol üzerinde bulunan Güler Ablanın Yerine geliyoruz...

Cam kapıyı açıp, giriyoruz içeri. Sobanın başında yaşlıca bir teyzeyi otururken, Güler ablayı ise mutfakta birşeylerle uğraşırken görüyoruz. Selam verip, gayrı ihtiyari gürül gürül yanan sobaya yaklaşıyoruz hemen. Dışarısı çok soğuk olmamakla beraber, bina içinde yanan sobanın sıcaklığı hoşumuza gidiyor. Kırk yıllık dost misali hal hatır faslını müteakip, mutfağın yanında oluşturulmuş şark köşesine çıkıyoruz hemen.




Hazırlıyor Güler abla kahvaltılıklarımızı jet hızıyla. Ama servis işini ona bırakmıyoruz, tepsi tepsi masalara taşıyıp, kendi ellerimizle donatıyoruz masayı. Hazan hanım kahvaltıda kızartılmış ekmeği, balı kaymağı çok sever. Hemen atıyorum dilimlenmiş köy ekmeklerini sobanın üzerine. Ben ekmekleri kızartırken, başlayın diyorum bizimkilere. Sabah bişeyler atıştırdığım için pek aç değilim... Kızartılmış ekmekler, çay servisi benden. Tereyağda yumurta, gözlemeler Güler abladan. Löpletiyor bizimkiler, aç kurtlar gibi...


Sıra geliyor alışverişe. Ne alışverişi derseniz Güler Ablanın yerinde sadece kahvaltı servisi yok. Burada kendi elleriyle yaptığı zeytin, sıkım yaptırdığı zeytinyağları, tereyağı ve peynirden tutunda, kendi imalatları zeytinyağlı sabunundan, bahçeden kabuklu ceviz ve bademine varana kadar ne ararsanız var. Vel hasıl her şey kendi imalatları ve organik. Üstelik tüm ürünlere marka müracaatı yapılarak, tapu gibi belgeleride alınmış. Sanırım Güler ablanın bu konuda yanlız olmadığını, arkasında kapı gibi Ziraat Mühendisi bir oğlu olduğunuda söylemeliyim...

Hazan hanıma gelince o alışverişi sever biraz. Ondan bundan şundan derken elimiz kolumuz dolu, vedalaşıp ayrılıyoruz Güler Ablanın yerinden...


Yolumuz yağ gibi asfalt yol ama çok hızlı gitmiyorum. Aheste aheste çevremizin güzelliklerini yaşaya, sohbet ede ede gidiyoruz. Ama birden bire bir kelebek sürüsünün içine giriyoruz. Sanki kelebekler bir yerden bir yere göçüyormuş gibi sağımızdaki tarlalardan çıkıp asfalt yolun üstünden deniz tarafına doğru uçmaya çalışıyorlardı. Kilometrelerce arabanın camı çarpan kelebeklerden sapsarı olmuş şekilde ilerliyoruz. Dayanamıyor, kelebekleri yakından görmek ve fotoğraflamak için çekiyorum arabayı yolun kenarına, iniyorum aşağıya...



Gözlerime inanamıyorum, hemen yolun kenarındaki çayırlıkta dahi onlarca kelebek bir uçuyor bir konuyordu. Renklerine bakılırsa tek cins kelebek popülasyonu mevcuttu. Daha bir kaç gün öncesinde Tokat bölgesinde de benzer bir kelebek göçü olduğunu okumuştum internetten. O haberdeki uzmanların açıklamalarına göre bu kelebeğin adı "Diken Kelebeği- Vanessa Cardui" idi. Ve bu yılki kelebek göçüne sebep olan popülasyon yoğunluğu ancak 9-10 yılda görülen bir durumdu... Ama bana garip gelen şey bu kadar çok kelebeğin varlığı değildi, aslında. Bana garip olduğu kadar acı gelen şey, sadece 24 saat ömrü olan bu güzel canlıların, o 24 saati bile yaşayamadan elim bir trafik kazasına kurban gitmeleriydi... Biran kelebeklerin yerine koyalım kendimizi. Yarının garantisi olmadığını biliyoruz pek tabiki. Bugün var, yarın yokuz. O zaman nedir paylaşamadığımız, neyin kavgasıdır bu... Bu memleket bizim, hepimizin... Ne demiş şairin biri ( Şiirin yazarı kimi kaynaklarda Özdemir Asaf kimi kaynaklarda ise Can Yücel olarak belirtilmektedir.);

"Ömür dediğin üç gündür / dün geldi geçti, yarın meçhuldür / O halde ömür dediğin bir gündür, o da bugündür. "

O zaman ne duruyorsunuz. Tutsun herkes birbirinin elinden, sen ben o değil biz olalım, bir olalım, çocuklarımıza neşe ve barış içinde yaşayacakları bir dünya bırakalım...

Saat 12;30. Kepez Devlet Hastahanesindeyiz.

Evet yolun başında, bugün Çanakkale'de kan kardeşimi ziyaret edeceğimi, ama bu ziyaretin öyle keyfi bir ziyaret olmadığından bahsetmiştim sizlere...
Kan kardeşimin biricik kardeşi aylardır hastahanede yatıyor. Hemde ne yatma... Orhan çok başarılı bir Harita mühendisi. Yıllarca metropollerde, kırsalda kısacası yurdun dört bir köşesinde arı gibi çalışıyor. Artık dinlenmek istiyor, geliyor güzel ailesi ile Çanakkale'ye... Ama kahpe felek ona dinlenmek yok diyor. Dert üstüne dert, hastalık üstüne hastalık veriyor ona. Biri bitmeden biri başlıyor. Ama o her bir hastalığını, ailesinin üstün desteği ile bir bir alt etmeyi başarıyor. Görmek istiyoruz moral olsun diye hem onu, hem de kan kardeşimi. Taa Edremit'en çıkıp geliyoruz, Çanakkkale'de yattığı hastahaneye...


Çıkıyoruz yattığı odaya. Hastahanelerin soğuk ve hüzünlü havasına inat daha odaya girer girmez, neşe saçmaya çalışıyoruz. Yüzümüzdeki tebessümle sohbet ediyor, duygusal hastamızın yüzünde tebessüm oluşturmanın mutluluğunu yaşıyoruz... Bi hayli kalıyoruz burada. Ve sonrasında kardeşimizin yavruları ve sevgili eşi geliyor hastahaneye. Birazda onlarla hasbihal edip, ayrılıyoruz yanlarından şifa dileklerimizle... Allah yardımcın olsun sevgili Orhan...

Çıkıyoruz hastahaneden. Arabaya biner binmez hepimize bir hüzün çöküyor. Ağzımızı bıçak açmıyor, ana yola kadar... Yol ayrımına geldiğimizde soruyorum bizimkilere; "Çanakkale'yimi gezelim, yoksa dönelim mi." diye. Bizimkiler sessizce, "Dönelim" diyor, sadece...

İstikamet Edremit... Yine yağ gibi asfalt yollardayız. Yine arabamıza çarpıp duran kelebekler... Hüzünlü hava biraz yok olsun diyor, kırıyorum direksiyonu Troya Milli Park Bölgesine doğru...




Tarlalar arasındaki daracık asfalt yola girince, tabiat görüntüsü ile bizi mutlu etmeye başlıyor. Hele boy vermiş, başak başak buğday tarlalarını, taa uzaklarda yemyeşil çayırlarda otlayan koyunları görünce mutluluğumuz kat be kat artıyor... İçimize bahar doğmuş gibi yeniden yüzümüzdeki tebessümle bakmaya başlıyoruz, eşim ve kızımla birbirimize...

Geçiyoruz önce Halileli köyünü, sonra çıkıyoruz Troya Antik Kente giden yola. Ve çok sürmüyor sağımızda Tevfikiye köyünü görüyoruz. Köyün tam karşısında Troya Müzesi, yaklaşık 500 metre ilerisinde ise Troya Antik Kent ören yeri var. Ören yerini daha önce gezme görme fırsatımız olmuştu. Onun için bugün çok merak ettiğimiz ve daha geçen yıl restore edilerek binaları, figürleri, tarihi ve mitolojik değerleri ile açık hava müzesi niteliğinde arkeo-köye dönüştürülen Tevfikiye köyünü, doyasıya gezmek niyetindeyiz...




Saat 15;35. Tevfikiye köyünün ikinci girişinden giriyoruz içeri. Daha içeri girer girmez kendimizi zaman ötesi bir dönemde zannediyoruz desem, abartı olmaz sanırım... İlk dikkatimizi çeken şey tüm binaların eski Troya zamanındakine benzer yalın renklerle boyanmış olduğuydu. Bazı binaların duvarlarında o dönemin karakterlerini görmek ise bir başka hoşluktu...












Yine metrelerce uzunluğundaki taş duvarlarda yazı ve figürlerle, Troya mitolojisinin hikayesi anlatılmış... Eğer yanlış anlamazsanız bu mitolojik hikayeyi burada uzun uzun anlatmak yerine, sizler duvarda anlatıldığı şekliyle fotoğraflardan okurken, bende köyün diğer kısımlarını anlatayım...

Evet tabiki bizde önce okuyoruz İda Dağlarına ölsün diye bırakılan çoban Paris'in hikayesini, nifak tanrıçası Eris'in oyununu, üç güzelleri ve Troya savaşının çıkma sebebi Helen'in kaçırılışını... Ruhumuzu ve aklımızı Troya Miti ile iyice doldurup, dalıyoruz köyün sokaklarına. Biraz ilerleyince muhtarlık ve kültür binası, sağında sağlık kabini, solda köy kahvehanesi, camii ile sol tarafta dönemin önemli karakterlerinin büstleri olan Troya meydanına çıkıyoruz...




Tabi ilk girdiğimiz yer büstlerin olduğu Troya meydanı oluyor. Meydan Troya ovasına hakim bir noktada. İnceliyoruz tek tek büstleri. Bildiğimiz kadarıyla bu iyi bu kötü diyoruz. Ben Achilleus, Hazan hanım Helen, kızımız ise Paris ile fotoğraf çekilmeyi tercih ediyor... Ben hiç birini bilmem ama içlerinden Agamemnon'u unutmam...


Çünkü Agamemnon 1915 Çanakkale savaşında boğaza ilk giren vede ilk top atışı yaptırılan ingiliz savaş gemisinin adıydı. Tabiki ne bu savaş zırhlısının isminin Agamemnon olması nede ilk top atışını yapması bir tesadüf değildi. Bu tamamen İngilizlerin yüzyıllar sonra Troya savaşı ruhuyla vatan topraklarımıza gelmelerinin bilinçli ironik bir planlamasından başka bir şey değildi...

Daha önce söylemiştim Troya Savaşının, bir aşk savaşı olduğunu. Bence Çanakkale Savaşıda bir aşk savaşıydı. İngilizlerin hesap edemediği Türklerin vatan aşkı...







Troya meydanında Homeros, Paris, Helena, Achilleus ve diğer hepsiyle vedalaşıp çıkıyoruz meydandan. Ve tam karşımızda kale gibi duran binaya doğru ilerliyoruz. Bu binanın bir bölümü köy muhtarlığı olarak kullanılmakta iken bir bölümü ise kültür ve sanat merkezi olarak düzenlenmiş. Giriyoruz içeriye. Güzel sanatlar konusunda her ne kadar bilgi sahibi olmasakta, burada sergilenen bazı eşyaların Troya ile değil de benim çocukluk dönemimle alakalı olduğunu görünce hem seviniyor hemde hüzünleniyorum... Mesela şu fitilli gaz lambasında hiç ders çalıştınız mı? Belki ! Ama ben çalıştım. Hatta onun duvara düşen gölgesine elinizi kolunuzu uzatıp, binbir türlü mahlukat yapıp güle kahkaha ata oynadınızmı hiç. Ve hatta yaptığınız gölgelerle kardeşlerinizi korkuttunuz mu?.. Şu duvara yaslanmış "dövene de" ağzım gözüm toz saman içinde çok binmişliğim vardır...
Buradaki eşyaların eskiliği ancak benim hatıralarım kadar eski. Yani bir çok eşya ve malzemeye aşinayım. Demek ki her ne kadar kendimizi genç görsekte, geride bırakılan yarım asırlık ömürle, artık bizde müzelik olmuşuzda haberimiz yok...

Kültür ve Sanat Evinden çıkıyoruz aydınlık açık havaya. İçimizdeki anılarla hüzünlenmiş sıkıntıyı, atıyoruz dışarı... Dikiliyoruz sanat evinin önünde, öylesine. Ve ben az önce gördüklerim karşısında tarifsiz duygularla boğuşup, bir taraftanda ne tarafa gitsek diye düşünürken, Hazan hanımla kızımın kaşla göz arası kaybolduğunu görüyorum.


Dert değil onları nerede bulacağımı gayet iyi biliyorum. Sağıma soluma bakınca tamda tahmin ettiğim gibi onları Boncukçu'nun önünde görüyorum. Bırakıyorum onları kendi hallerine. Bu durumu fırsata çevirmek istiyorum...






Troya meydanında büstleri incelerken arkada, biraz aşağıda ağaçlar arasında, bir Troya Evi olduğunu görmüştüm. Koşar adım bu eve doğru gidiyorum. İçeri adım atar atmaz açıkcası ürperiyorum biran. Sanki hala yaşayanlar vardı burada. Kısa bir duraksamadan sonra dikkatle çevreme bakınıyor ve evin üç bölüme ayrıldığını görüyorum. Sağımda bir oda, solumda bir oda. Önce sağ tarafta bulunan odaya giriyorum. Bu odada pek bişey yok ve oldukça küçük. Fazla oyalanmıyor diğer odaya geçiyorum hemen. Bu oda diğerine göre daha büyük ve daha aydınlık. Odada dikkatimi çeken ilk şey tavanda bulunan pencere oluyor. Tam altına denk gelen yerde ise bir ateş yakma ocağı. Muhtemel bu tavan penceresi hem aydınlatma hemde havalandırma işlevini taşıyordu. Odada eşya olarak köşelerde birer küp ve sedir'den başka eşya yok. İkindi vaktinin batmaya meyilli güneşi, pırıl pırıl ışığı ile olduğu gibi odanın içine süzülmüş durumda. Bu odada insana negatif enerji verecek ne bir eşya ne bir cisim var. Sadece sen varsın... Şu anda burada hissettiğim inanılmaz huzur ve enerjiyi sizlere tarif etmem imkansız... Bu evi gördükten sonra anlıyorum ki bizim evde biz değil eşyalar yaşıyormuş!.. Keşke Hazan hanım boncukçu yerine, benimle bu evi gezmeye gelse idi...



Telefon açıyor bizimkiler. Geliyorum diyorum ve buluşuyoruz meydanda. Bu arada muhtarlığın önünde bulunan Fatih Sultan Mehmet ve biraz ileride Sağlık Kabininin önünde bulunan Gazi Mustafa Kemal'in heykelleri önünde anı fotoğrafı çekilmeyi ihmal etmiyoruz. Bu iki liderin Troya'da, aynı meydanda heykellerinin bulunmasının da bir sebebi var elbette. Dünyaya nam salmış bu iki önder kendi dönemlerinde Troya savaşlarını merak ederek buraya kadar gelip gezmiş, görmüş ve incelemiş liderler olduklarını söylesem şaşırmazsınız heralde. Hatta bazı tarihçiler tarafından, Çanakkale savaşındaki Mustafa Kemal'in başarısının, Troya savaşının tüm detaylarını incelemesininde etkili olduğu söylenmektedir...



Saat neredeyse 5'e geliyor. Saatler nasıl geçmiş anlamıyoruz. Fantastik bir romanın içinde geziniyormuş gibi şimdiki zaman durmuş, geçmiş alemin içinde bir o tarafa, bir bu tarafa savrulup duruyoruz. Allah'tan karnımızda çalan zil sesi ile gerçek hayata dönüyoruz. Evet acıkıyoruz. Ama köyde değil, yolda Hazan hanımın gelirken gördüğü ve bir türlü aklından çıkaramadığı kuzu çevirmeciye gideceğiz...

Tekrar yollardayız. Ezine'yi ve Geyikli yol ayrımını geçiyor, Ayvacık'a doğru devam ediyoruz. Aslında zamanımız kısıtlı olmasa idi bugün benim aklımdan, Geyikli ve Bozcada geçiyordu. Ama maalesef kızımızın yarın okulu var. Yani vakitlice evimizde olmalıyız...




Ayvacık'ta Öğretmenin yerindeyiz. Burası yol kenarında, Kızılçamlar arasında harika bir yer. Ama burayı uzun uzadıya anlatmaya niyetim yok. Bakın neden... Tesise geldiğimizde bizden başka müşteri yok. Bizde bomboş olan salonda kendimize manzaralı bir masa seçip, oturuyoruz hemen. Yemekten önce geliyor salatalar, yoğurtlar. Tabi açız, dayanamıyoruz her Türk evlâdı gibi yemek gelmeden, yumuluyoruz salata ve yoğurda. Ama ağzımıza henüz ilk lokmaları atmışken hemen önümüzdeki masaya, yanlarında 7-8 yaşlarında tam dört çocuk olan iki aile gelip oturuyor. Şimdi, "Eee, ne var yani bunda. Herkes istediği yere oturur." diyorsunuz belkide, değilmi. Çok şey var dostlarım, çok şey. Adamlar daha oturur oturmaz kadınlı erkekli hepsi birden dingonun ahırındaymışçasına sigara yakmasınlar mı !.. İşte bizim keyfimiz anında kaçıyor. Hemen garsona söylüyoruz, kibarca ikaz etsin diye. Garson da demez mi burada sigara içmek yasak değil diye. Haydaa. Al başına belayı. İş başa düşüyor tabi... Önce Hazan hanım tarafından garsona bir güzel fırça atılıyor, arkasından ben önümüz de oturan hödüklere kabaca kapalı mekanda sigara içmenin yasak olduğunu, sigaralarını söndürmelerini söylüyorum... Açıkçası tek bir kelime etmeden hepside söndürüyorlar sigarayı ama bizimde keyfimiz kaçıyor. Hem işletme sahibinin kifayetsizliğine, hemde yurdum insanının hala küçücük çocuklarının yanında dahi fosur fosur sigara tüttürmelerine akıl sır erdiremiyoruz. Bozulan haleti ruhiyemizden midir yoksa gerçekten ustanın beceriksizliğindenmi bilemiyoruz ama önümüze gelen hayatımızdaki en lezzetsiz kuzu çevirmenin ucundan, çimtinip kalkıyoruz...

Saat 19;00. Akçay'a geliyoruz ama hemen eve gitmiyoruz. Bizim aile dostumuz, kızımın ise bebeklik arkadaşı Aslı Melek'in babası, epeydir hasta... Son günlerde ziyaret için ne zaman haylansak hep bişey çıkmıştıda bir türlü ziyarete gidememiştik. Bugün onuda ziyaret etmek istiyoruz... Gidiyoruz eve. Hastamızın, kendini yorgun hissettiği için diğer odada yattığını öğreniyoruz. Olsun, önemli olan yakınlarına da moral vermek değil miydi. Konuşuyoruz bi hayli sağdan soldan. En çokta hastamızdan. Tekrar geçmiş olsun dileklerimizle, ayrılıyoruz yanlarından. Eve gelirken arabada Hazan hanıma, "Benim içime sinmedi, yarın bir daha uğrayalım, olurmu!" diyorum...

Evet, yarın bir daha gidiyoruz, Aslı Melek'in babasına. Ama onu maalesef yine göremiyoruz ve bundan sonrada göremiyeceğiz... Uğurluyoruz onu ebedi istirahatgahına... Işıklar içinde uyu, ruhun şad olsun Orhan abi...

SON SÖZ...
Bu hafta dostlarımızın haftası olsun, onlarla bir olalım istedik. Biz Turanlar (kızımın yakıştırması ile Turingler) zamana ve bir plana bağlı kalmadan bir pazar sabahı düştük yollara... Dostlarımızı ziyaret edip, hüzünlerine ortak olmaya çalıştık. Elimizden bişey gelmesede acılarına ortak olsun diye yüreğimizin yarısını bıraktık ta ayrıldık yanlarından... Kelebekleri görüp, hayatın çok kısa ve her anının çok değerli olduğunu anladık. Hayatın aslında ne dün nede yarından ibaret olmadığını, aslonanın bugün olduğunu öğrendik... (Sakın yanlış anlaşılmasın. Burada bugün derken kastım, şiirdeki gibi tek bir günden bahsetmiyorum. Ne kadar yaşarsak yaşayalım yine insanî ve ahlakî erdemlerimizden ödün vermeden, severek, sayarak, iyi günde kötü günde hep birlikte ve daima hayata gülümseyerek bakılan zamanı kastediyorum.)

Bize zamanın nasıl geçtiğini unutturan arkeo köy kimliğine bürünmüş Tevfikiye'nin sokaklarını arşınlayıp, Troya'nın ruhunu yaşadık bugün... Yeni lezzetler(?) keşfedip, tipik yurdum insanlarıyla tanıştık... Yüzlerce kilometre yol katetdik bugün... Ama en önemlisi biz Turingler el ele, kol kola, gönül gönüle hep birlikte yaşadık bunları... Ve sadece bugün değil daima yanımda olan sevgili eşim Hazan hanıma ve biricik kızıma sonsuz şükranlarımı sunuyorum...

Murat Turan-2019

94 yorum:

  1. Ya siz ne kadar tatlı ne kadar uyumlu bir ailesiniz turingler hep hayatınızda olsun hem üzüldüm hem de çok sevindim ama hayatın Güzel yanları olduğu kadar acı tarafları da var Başınız sağ olsun hastanıza Acil şifalar diliyorum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sare Deniz hanım, öncelikle Turingler için güzel düşüncelerinize, temenni ve taziye dileklerinize çook teşekkür ediyoruz. Haklısınız. Hayatın tatlı yanları olduğu kadar acı yanları olduğu bir gerçek...

      Sil
  2. Ergun Aydınlı17 Nisan 2019 13:11

    Troya anlatırken ulu önder Mustafa Kemal Atatürk'e yapmış olduğunuz göndermeler oldukça dikkat çekici yolunuzdan sakın şaşırmayın Çünkü bizimle Yolumuz Ulu önderimizin yolu ailenizle çizmiş olduğunuz kompozisyon indirilmesi bir kıskanması gereken bir olay tunikler sanki bir Ekol gibi kan kardeşinize sabır hastamıza Acil şifalar dilerim tebrik ederim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ergun Aydınlı bey, öncelikle taziye ve temenni dileklerinize çok teşekkür ediyorum. Mustafa Kemal Atatürk konusuna gelince; yazdıklarımda hiçbir abartı ve şişirme yok. Ben sadece yeri gelince Atamızın her konuda ne kadar donanımlı ve ileri görüşlü olduğunu aktarıyorum... Bir ülkeyi dipsiz karanlıklar içinden çekip çıkarmak ve her alanda modern ülkeler seviyesine getirmenin her babayiğidin harcı olmadığını anlamak, anlatmak lazım... Hep beraber, yolunuz Atamızın yolu...

      Sil
  3. Murat kardeşim adece İngilizlerin değil Şu anda da Vatan topraklarında bulunan birçok insanın göz ardı ettiği şeydir vatan aşkı ulu önder Atatürk'ün bize vermiş olduğu Cumhuriyet ilelebet Payidar olarak kalacaktır Ne mutlu Türküm diyene !!!
    Ayrıca saygıdeğer eşiniz güzeller güzeli kızınızla daha çok uzun bir ömür Sürmenizi ve mutlu olmanızı canı gönülden dilerim Saygılarımla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Selim Hızal bey, sizinle Vatan, Cumhuriyet ve Atatürk konusunda aynı duyguları paylaşmanın benim için bir onur olduğunu bilmelisiniz. Ailemle ilgili güzel düşüncelerinize ise çook teşekkür ediyor, sizlerede sağlık ve mutluluklar diliyorum...

      Sil
  4. Okuduğunuz kitaplar size olan saygımı bir kat daha artırdı. Kızınız ve Hazan hanımın sizi bırakıp alışveriş yapmasını alışmalısın gördüğüm kadarıyla genç ve Umut vadeden güzel bir evladınız var Beni en çok etkileyen şeylerden bir tanesi de gitmiş olduğunuz kahvaltı yerinde son derece doğal olmanız o sıcak ve samimiyet beni mest etti tebrik ederim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bahar Soylu hanım, tabiki eşim ve kızımın zevkleri doğrultusunda beni bırakıp alışverişe gitmelerine alışkınım. Ama yinede bunu sizlerle paylaşmak istedim. Kitaplar benim en büyük hobim. Ve okuduğum kitapların boş olmamasına, beni doyurmasına dikkat ederim. Bu konudaki takdirinize ve güzel yorumlarınız ile bloguma desteğinize çook teşekkür ediyor, esenlikler diliyorum...

      Sil
  5. Yıldırım Bakır17 Nisan 2019 13:24

    Tebrik ederim o kadar doğal yaşıyor o kadar doğal yazıyorsunuz ki Ailenizin bir birey gibi yaşadığınız her şeye sevinir oldum hepinize Saygılar güzel kızımıza mutlu huzurlu bir hayat düşlüyorum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yıldırım Bakır bey, yazılarımda da olsa bizimle gezip aynı duyguları yaşamanız mutluluk verici. Bu güzel yorumlarınız ve en çokta kızım için güzel temennileriniz için bende sizlere çook teşekkür ediyor, mutluluklar diliyorum...

      Sil
  6. Tebrik ederim

    YanıtlaSil
  7. Sevcan Albayrak17 Nisan 2019 13:37

    Hayranlıkla ve bir o kadarda imrenerek okuyorum hayatınız sevdiklerinizle eşinizle bir bütün diğer olaylar bunun sadece bir süsü Ve siz bunu çok güzel aktarıyorsunuz Tebrikler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevcan Albayrak hanım, ilgi ile takibinize, beğeninize çook teşekkür ederim. Umarım daha nice yazılarımda birlikte oluruz...

      Sil
  8. Nuray Çolakoğlu17 Nisan 2019 13:49

    Açıkça söylemek gerekirse Ailenizde olan tüm yazılarınız çok daha içten samimi keyif verici ailenin ne kadar önemli olduğunu ifade eden kelimeleriniz Hafızama kazanıp kalıyor Tebrikler başarılar dilerim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nuray Çolakoğlu hanım, eh tabiki işin içine insanın sevdikleri girince daha içten ve daha lezzetli yazılar ortaya çıkıyor. Yazılarımı ilgi ile takip ve beğeninize çook teşekkür eder, esenlikler dilerim...

      Sil
  9. Ayhan Subaşı17 Nisan 2019 13:51

    Doğu Bey tavsiye edince okudum ve iyi ki de okudum başarılar dilerim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ayhan Subaşı bey, aramıza hoşgeldiniz. Başarı dilekleriniz için çok teşekkür ederim...

      Sil
  10. Çanakkale'de destan yazmak için Mustafa Kemal'in geçmişten bir denemelerinin olduğunu ilk defa sizden duydum ve bir kere daha kendisiyle gurur duydum Ege kıyı şeridinin her bir noktasında binbir türlü güzellik var ve biz de sizin sayenizde bu güzellikleri okuyup görüyor öğreniyoruz tebrik ederim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Fatih Sancak bey, beğeni ve başarı dilekleriniz için çook teşekkür ederim. Evet bazı kaynaklara göre Mustafa Kemal Atatürk’ün 26 Mart 1913 tarihinde çıktığı askeri inceleme gezisi sırasında Truva Antik Kentini de gezdiği tesbit edilmiş... (Kaynak; ÇANAKKALE Onsekiz Mart Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi ve İnkılap Tarihi Bölüm Başkanı Yrd.Doç.Dr. Mithat Atabay'ın çalışmaları).

      Sil
  11. Her ne kadar Kelebekler gibi 24 saatlik bir yaşantıya sahip olmasakta Aslında birçok şeyi kaçırıp birçok şeyi gözardı edip bu dünyadan göçüp gidiyoruz haklısınız o bir günü çok iyi değerlendirmek gerekiyor güzelliklerle mutluluklarla huzur ve sevgiyle perçin deyip arkamızda güzel bir isim bırakmak gerekiyor sizin gibi Sevgi ve saygılarımla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yağmur Aksu hanım, aynı fikirde olduğumuz anlamlı ve onur veren yorumunuz için çook teşekkür ediyorum. Her gününüzün mutlu ve neşe içinde geçmesi dileğiyle. Sağolun varolun...

      Sil
  12. Kerem Açıkgöz17 Nisan 2019 13:59

    Murat abi o lokantada sigara içenler var ya aslında o sigaraları alıp ağzına sokmak var kendilerini diledikleri gibi yanlarında bulunan evlatların da zehirlenmelerini aklım bir türlü almıyor Hazan yengemin kızımızı süslemesi için boncuk gegirmesi doğal bir davranış Sen çevrenin güzelliklerine dalmışken O da kızımızı daha da güzelleştirmeye çalışıyor Hasta kardeşimize acil şifalar diliyorum kaybettiğimiz arkadaşımıza ise Mekanı cennet olsun diye biliyorum Hayat çok kısa abi ya aslında günümüzü gün edip evlenmemiz gerekiyor Bir Varmış Bir Yokmuş oluyoruz

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kerem Açıkgöz kardeşim, maalesef çevremizde kendini bilmez, toplum kurallarını hiçe sayan onlarca insan var. Bu çağda hala bu tarz insanların olması ne kadar üzücü olsada onlarıda bir şekilde kazanmalıyız diye düşünüyorum... Mesela öyle tahmin ediyorum ki artık restoran gibi kapalı mekanlarda sigara yakmadan önce kırk defa düşüneceklerdir... Değerli kardeşim taziye, geçmiş olsun ve diğer tüm güzel dileklerin için ise ayrıca sana çook teşekkür ediyor, sağlıcakla mutlu günler diliyorum... Evlilik konusuna gelince, varsa bir yarenin hiç düşünme derim...

      Sil
  13. Süleyman Karık17 Nisan 2019 14:20

    Murat kardeşim Herkes bir şeyler söylüyor ama benim değinmek istediğim nokta çok şanslı olduğunu seni anlayan sana her konuda destek veren saatlerce konuşabildiğin karşılıklı kahve içip dertleş e bildiğin hayatı paylaştığın saygıdeğer bir eşim var yüzüne bakınca bile içindeki güzelliği görebiliyor insan böyle mutlu olunca da bunu yazılarında bize daha kolay yazabiliyorsun Hayat gerçekten kısa geçmişimde çok acılar yaşadım babama anneme kız kardeşime eşimi ve bir kızımı kaybettim Şimdi hayata diğer kızım için tutunuyorum seni de tutunacak dalın ailen ve ben seni çok iyi anlıyorum Seni tanıdığımdan çok memnunum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Süleyman Karık bey, kimse kimseyi bilmez. Konuşuncaya dertleşinceye kadar. Şimdi sizin yazdıklarınızı okuyunca dondum kaldım. Üzgünüm. Diyecek bişey bulamıyorum; size baş sağlığı, kaybettiğiniz sevdiklerinize rahmet dilemekten başka... Ama yine de şunu söylemeliyim ki size, gidenleri geri getiremesekte şu anda yanımızda olanlara dört elle ve tüm sevgimizle sarılmalıyız bence. Şimdi sizin kızınıza sarıldığınız gibi... Hoşça ve esen kalmanız dileğiyle...

      Sil
  14. Songül Aslı Derman17 Nisan 2019 14:23

    Murat Bey yazılarınızı önce bir solukta okuyorum sonrasında ise yavaş yavaş sindire sindire okuma gereği hissediyorum her bir cümlenin içinde Aslında verilen çok güzel mesajlar var siz nasıl görmeyip bakıyorsanız çevrenize Ben de sadece okumayıp içindeki mesajları anlamaya çalışıyorum Bu bile benim için bir kazanç oluyor o yüzden size milyonlarca kere teşekkür ediyorum ve arkadaşa katılıyorum ailenizle olan paylaşımlarınız da duygularınız pik seviyede oluyor başarılar ve mutluluklar dilerim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Songül Aslı Derman hanım, yazılarımı severek, özümseyerek tekrar tekrar okumanızın ve hatta kazançlar elde ettiğinizi belirtmeniz benim için büyük bir onurdur. Sağolun varolun... Ailemle olan gezi yazılarımın daha duygusal ve hikaye tadında olması doğrudur. Ee insanın sevdikleriyle yaşadığı şeylerin lezzeti başka oluyor haliyle... Bu onur veren yorum ve başarı dileklerinize çook teşekkür eder, ömür boyu mutlu günler dilerim...

      Sil
  15. Oktay Şenocak17 Nisan 2019 14:25

    Mutlu ve huzurlu olduğunuz zaman bunu yazınızdan bize aksettirme yeteneğiniz Türkçeyi kullanmadaki büyük beceriniz sade ve Yalın bir dille olan anlatınız ama en önemlisi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını olan Sevginizi saygınız bağladığınız vatan aşkı ile dolu olan kalbiniz sizi benim gözümde yüceltiyor ne derece önemlidir bilmiyorum tebrik ederim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Oktay Şenocak bey, öncelikle şunu bilmelisiniz ki yorumunuzun her kelimesi benim için son derece önemli ve çok kıymetlidir. Bu onur veren yorumlarınız ve güzel dilekleriniz için çook teşekkür ediyorum. Sağolun varolun...

      Sil
  16. Ilahi Murat bey.Turingler firarda cok güldüm

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Esin Aldemir hanım, gülmek güzeldir. Gülmek mutluluktur. Sizleri biran dahi mutlu edebilmek, bizim içinde mutluluktur... Güzel yorumunuz için çook teşekkürler...

      Sil
  17. Adnan Polat Kaysan18 Nisan 2019 12:25

    Her satırı anlam yüklü muhteşem bir yazı tebrikler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Adnan Polat Kaysan bey, beğeninize çook teşekkürler...

      Sil
  18. Bakı Başkent18 Nisan 2019 12:28

    Can kardeşim çok zorlu bir süreçten geçtik.Bu zaman içinde yorgunluk atarken yazılarını okudum ve bu bana miras olarak bırakacağımız değerleri hatırlatıp güç verdi. Yolumuz Mustafa Kemal Atatürk ün yolu.Hayat kısa ama yaşanacak yaşanması gereken cok şey ve kat edilmesi gereken çok yolumuz var.HERSEY GUZEL OLACAK

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Baki Başkent hocam, öncelikle yazılarımı ilgi ile takip ve beğeninize çok teşekkür ediyorum. Vatanı ve milletinden başka hiçbir düşüncesi olmayan Mustafa Kemal'in yolu asla değişmeyecek yolumuzdur. Her şeyin güzel ve gönlünüzce olması dileğiyle, mutlu kalın...

      Sil
  19. Yağız Zekı Kılınç18 Nisan 2019 12:31

    Murat ustam bir sairde demiski hayat kisa kuşlar uçuyor.
    Hayatımızdaki baharlar ve yaşama sevinci eksik olmasın.tebrikler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yağız Zeki Kılınç bey, şairler ne ne derse doğru der. Güzel yorumunuza çook teşekkür eder, yüreğinizden sevginin ve umudun hiç eksik olmadığı güzel bir ömür dilerim...

      Sil
  20. Songül Baticak18 Nisan 2019 12:32

    Bahçenize hayran kaldım cennetvari köseler var emeğinize sağlık

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Songül Batıcak hanım, birgün bahçemizde misafirimiz olmanız dileğiyle, güzel yorumlarınız için çook teşekkür ederiz..

      Sil
  21. Özgecan Korkmaz18 Nisan 2019 12:36

    Yazinim adi çok ilginç geldi )
    Almanyadan kucak dolusu sevgiler ve hayat zor acımasız ama bir o kadar güzel.Hastaniza açıl şifalar dilerim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Özgecan Korkmaz hanım, yazının adı umarım hoşunuza gitmiştir. Aslında yazının içeriğinde o kadar farklı mekanlar ve yaşanmışlıklar anlatıldı ki. Dolayısıyla bu yazıya yer mekan ismi vermek açıkçası tam kapsayıcı olmayacaktı... Güzel temenni ve dileklerinize çook teşekkür ediyor, mutlu günler diliyorum...

      Sil
  22. Başarılarınız devam etsin tebrikler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Murat Akın bey, başarı ve tebrik dileklerinize çook teşekkür ediyorum...

      Sil
  23. Akşam mutlaka Aras'ima okuyacağım ve irdeleyeceğim hayatın ta kendisi olan bir paylaşın.Cok tebrik ederim harikasınız

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlksin Çelik hanım, beğeninize ve güzel yorumunuza çook teşekkür ederim. Arasın gözlerinden öpüyor, mutlu günlerin sizinle olmasını diliyorum...

      Sil
  24. Doğu Alingac18 Nisan 2019 14:13

    Fazla söze hacet yok.Nefis bir anlatım.Kelebeklere üzüldüm ama bahçenizi görünce insanoğlunun hayatını ne kadar kolay zenginlestirebilecegini anladım. KOLAY GELSIN.TEBRIKLER

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğu Alıngaç bey, fazla söze hacet yok demişsiniz ama onurlandıran, tebrik eden, hayatın kısalığına ve bu kısa zamanın kolayca nasıl zengin ve güzelleştirilebileceğine dair duygularınızı aktardığınız harika bir yorum yapmışsınız. Bunun için sizlere çook teşekkür ediyor, mutlu bir ömür diliyorum...

      Sil
  25. Dilruba Öksüztepe18 Nisan 2019 14:18

    Ustam her bir cümlenizden hayata dair çıkarımlar var.Olumde yasam kadar doğal ana yaradanim sirali olum versin.Hastamiza açıl şifalar diliyorum uzun ömürleri olsun evlatlarının basında olsun.Bir kere daha Ata'miza hayranlık duydun geçmişini bilemeyen geleceğe yok veremez sözünün bir ispati daha.Hazan kardeşinin yine yüzü gülüyor.Yaradanım her konuda yar ve yardımcınız olsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dilruba Öksüztepe hanım, evet bu dünyada gerçek olan bişey varsa hayat kadar ölüm de bir gerçek. Ve dediğiniz gibi sıralı olursa başımız üstüne... Hasta kardeşimiz için güzel dilekleriniz için çok teşekkür ediyorum. Atatürk'ü artık anmak değil anlamak için anlatmaya çalışıyorum. Bu konudaki hassasiyetinizde ayrı bir teşekkürü hakediyor... Hazan hanımla birlikte güzel dostluğunuz ve temennileriniz için çook teşekkür ediyor, sağlıcakla mutlu günlerin sizin olmasını diliyoruz...

      Sil
  26. Göğsün kabardı iyiki dostum arkadaşım takip ettiğim değerli bir blogersınız.ama dağları küstürmeyin.Dogal yaşamın tadı hiçbiyerde yok. Tebrikler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kenan Ortak bey, merak etmeyin ne dağlar bensiz, nede ben dağlarsız yapamayız... Gurur veren yorumunuz ve dostluğunuz için ben sizlere çok teşekkür ediyorum. Sağolun varolun...

      Sil
  27. Mustafa Kemal Çelik18 Nisan 2019 14:28

    Adim her soylendiginde gurur duyuyorum.Ne kadar kıymeti bilinmeyen bir lidere sahibiz bunada üzülüyorum. Sizi takip etmek her acıdan keyif verici Tebrikler basarilar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mustafa Kemal Çelik bey, kesinlikle isminizle ne kadar gurur duysanız haklısınız. Ata'mızın fikir ve düşüncelerini her daim anlatmaya devam edeceğiz. Güzel düşünceleriniz ve yorumunuz için çook teşekkür ediyor, esenlikler diliyorum...

      Sil
  28. Atakan Özgür18 Nisan 2019 14:30

    Muhteşem başkada sözüm yok

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Atakan Özgür bey, daha ne diyeceksiniz. Tek kelime ile muhteşem deyip, noktayı koymuşsunuz. Bende size harikasınız diyorum. Sağolun varolun, daima yanımda olun...

      Sil
  29. Gülnihal Cepic18 Nisan 2019 14:31

    Tebrik ederim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gülnihal Çepiç hanım, çook teşekkür ederim...

      Sil
  30. Tebriklerrrrr

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Serdar Özel bey, çook teşekkür ederim... Sanırım bu sefer ekran görüntüsü çıkmadı... Ama merak etmeyin haftaya telafi ederiz...

      Sil
  31. Kumsal Günes18 Nisan 2019 15:20

    Ailwnize ve aranuzdaki diologa hayranım mutluluklar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kumsal Güneş hanım, çook teşekkür ederiz. Bizde sizlere eşinizle birlikte sağlıklı, mutlu ve neşeli günler dileriz...

      Sil
  32. Muhammed Emre Aydın19 Nisan 2019 10:09

    Murat Bey blogunuza erişimde zorluklar yaşıyoruz gerekçelerine çıkardınız güzel Türkiye'mizde �nsanların moralini bozan geleceğe karamsar bir şekilde bakmamızı sağlayan birçok yayın ve yazılım medyaya sansür uygulanmaz ken Sizin gibi insanlara mutluluk ve huzur veren Blogger arkadaşlarımızın engellenmesi oldukça düşündürücü Ya Sabır çekiyorum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Muhammed Emre Aydın bey, bloga erişim konusunda haklısınız. Alt yapı sunucusunu değiştirme hazırlığı içindeyiz. Umarım en kısa sürede çözeceğiz. Blogu destekleyen güzel yorumlarınıza çook teşekkür ediyor, esenlikler diliyorum....

      Sil
  33. Yiğit Zeki Kılınç19 Nisan 2019 10:20

    Murat abi önce blogunu bulamadım abim söyleyince her gün bakmaya başladım dün buldum bu sefer yorum yapamadım yorum butonu kapalıydı bugün yorum yapabiliyorum bu işte gittik Hayır yazıyı iki kere okumam oldu Hazal yenge misin Çok samimi buldum kahvaltıda tepsileri taşıyıp sadece kendiniz yapmanız insana verdiğiniz değeri gösteriyor Orhan kardeşimize acil şifalar diliyorum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yiğit Zeki Kılınç bey, blogu en kısa zamanda başka bir alt yapı sunucusuna taşıyacağız. O zamana kadar göstereceğiniz anlayış ve desteğiniz için çook teşekkür ediyorum. Mutlu ve esen kalın...

      Sil
  34. Semiramis Rokluman19 Nisan 2019 10:29

    Murat Bey Çanakkale yazınızdan sonra zaten kabarmış olan duygularım bu yazımızdaki anlatımda en son noktaya ulaştı ve bu yaz döneminde Haziran'da Çanakkale'ye mutlaka geleceğim bu arada ğer sizle saygıdeğer yaşınız ve sevimli kızınıza da buluşabilme İmkanım olursa karşılık bir kahve ile 40 yıllık hatır tazelemek istiyorum Saygılarımla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Semiramis Rokluman hanım, öncelikle kapımızın sizlere sonuna kadar açık olduğunu belirtmek isterim. Değil kahve bir gecede ailece sizleri misafir etmekten onur duyarız. Yeterki daha önceden tarih ayarlaması yapalım... Blogdaki mail adresinden istediğiniz zaman bizimle irtibat kurabileceğinizi belirtir, mutlu günler dilerim...

      Sil
  35. Aşırı duygusallık duygu yoğunluğu içeren bütün insani duyguları barındıran mükemmel bir yazı olmuş ders alınması gereken çok önemli noktalara dikkat çekmişsiniz tebrik ederim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Selma Kopan hanım, yazıyı içerik olarak onur verici tahlilinizin beni mutlu ettiğini bilmenizi ister, tebrik ve beğeninize çook teşekkür ederim....

      Sil
  36. Tebrikler kardeşim ya Senin birçok yerinde Boğazım düğümlendi gözlerim doldu nefis bir dilin var ama bloga erişimde sorun yaşıyoruz bir çözüm üretmeye çalışsanız çok sevinirim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Oktay Sezgin bey, öncelikle yazıyı beğeninize çok teşekkür ediyorum. Bloğun alt yapısını değiştirme ile ilgili bir çalışmamız var. Sabır ve anlayışınıza sığınarak takipte kalmanızı ve esenlikler diliyorum...

      Sil
  37. Tüm arkadaşlarıma hayata dair bir şeyler öğrenmek istiyorsanız mutluluk ve huzur arıyorsanız bir de bunu görsellerle kanıksamak istiyorsanız mutlaka Murat Bey takip edin diyorum Tebrik ederim oldukça duygusal içerik açısından zengin bir paylaşım

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Melike Açar hanım, arkadaşlarınıza tavsiye ederken kurduğunuz cümlelerle beni onurlandırdığınızın farkındamısınız bilmiyorum ama bu düşünceleriniz için sizlere çook teşekkür ediyorum. Sağolun varolun, hep takipte kalın...

      Sil
  38. Alihan Saygılı19 Nisan 2019 10:50

    Murat Bey paylaşımlar olduğu kadar yorum yapan insanların da kalitesi çok farklı kesimlerden birçok insanın olması blogunuzun çok farklı insanlara hitap etmesi sizin birleştirici Yapıcı kişiliğinize sade doğru bir Türkçe kullanmanıza ama en önemlisi bir insanda bulunması gereken bütün erdemlerin göz önüne serilmesi neden kaynaklanıyor muhteşem fotoğraflar da yanında bonus gibi tebrik ederim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Alihan Saygılı bey, okurlarımın kültürel ve insani erdemler yönüyle çok nitelikli olmalarının benim için tamamiyle bir şans olduğunu biliyorum. Hiçbirimiz birbirimizi tanımadan; belkide sizler yazılarımdan beni bir nebze olsun tanıyorsunuz ama ne ben sizleri ne de sizler birbirinizi tanımadan, tamamen saygı çerçevesi içinde kendi düşüncelerini ifade edebilmeleri o kadar mutluluk verici birşey ki... Sizin belirtiğiniz üzere eğer bunda bir nebze katkım var ise ne mutlu bana. Emin olun bu yazılarda hissedilen pozitif ruh, okurların bloga gösterdikleri olumlu tepkilerin bir yansımasıdır. Bunun için size ve diğer tüm okurlarıma sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum... Sağolun varolun, mutlu kalın, hep yanımda olun...

      Sil
  39. Tebrikler arkadaşım enfes bir paylaşım

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yiğit Ateş bey, beğeni ve yorumunuza çook teşekkür ederim...

      Sil
  40. Baran Ocaklı19 Nisan 2019 12:25

    Tebrik ederim.Elinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Baran Ocaklı bey, tebrik eden yorumunuz için çok teşekkür ederim. Sizler sağolun..

      Sil
  41. Cevahir Ayberk19 Nisan 2019 12:31

    Hocam bende bize küstünüz sandım sakin öyle bir seybolamsin yazamsakta okuyoruz paylarinizi

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Cevahir Ayberk hanım, olur mu hiç sizlere küsmek. Ben biliyorum ki yorum yapmasanızda hep okuyorsunuz. Desteğiniz için çook teşekkür ediyorum...

      Sil
  42. Semra Kocamaz19 Nisan 2019 13:00

    Ne yazmayı ne bizi bırakın saygılar tebrikler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Semra Kocamaz hanım, yazmaya teşvik eden güzel yorumlarınız olduğu sürece yazılarımız eksik olmayacak. Umarım sizlerde eksik olmazsınız... Saygılar bizden diyerek bu güzel yorumlarınız için çook teşekkür ediyorum...

      Sil
  43. Mükemmel bir yazı her cümlede benim hayata bakış açım.tebrik ederim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ziya Kurt bey, beğenmenize ve hayata aynı pencereden bakmamıza çok memnun oldum. Güzel yorumlarınız için çook teşekkür ediyor, esenlikler diliyorum...

      Sil
  44. Tebrik ederim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eray Savaş bey, tebrik eden yorumunuza çook teşekkür ediyorum. Mutlu ve esen kalın...

      Sil
  45. Nilgün Saygın19 Nisan 2019 13:24

    Okudukça herkesin kendine ders çıkarabileceği mesajlarla bezenmiş bir paylaşın tebrikler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nilgün Saygın hanım, beğeni ve anlamlı harika yorumunuz için çook teşekkür ediyorum... Sağolun varolun...

      Sil
  46. Başarılarınız daim olsun

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mina Serezli hanım, başarı dilekleriniz için çook teşekkür ediyorum...

      Sil
  47. Kasım Turanlı19 Nisan 2019 14:37

    Özlemişiz yazılarınızı her zamanki tadında lezzetinde başarılar emeğinize sağlık

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kasım Turanlı bey, beğeni ve başarı dileklerinize çook teşekkür ederim... Ayak izlerimden ayrılmamanız dileğiyle mutlu ve esen kalın...

      Sil